İnanmadan önce iki kez düşün! - Ruhat Mengi

Son zamanlarda yeni moda olaylar sık görülüyor; yargıya siyasi müdahaleler.. Yargıda olan ve bitmemiş davalar sanki bitmiş gibi konuşulması.. Siyasetçiler ve TV’lerde bazı gazeteciler tarafından “tutuklu insanlar sanki hüküm giymiş gibi ve üstelik ‘terörist’ suçlamasıyla” söz edilmesi.. Bir yanda “darbeler soruşturuluyor” diye gerçekliği yıllardır kanıtlanamayan iddialarla insanlara cezaevi köşelerinde ömür tükettirilirken diğer tarafta “darbe yapmış, muhtıra vermiş” kişilerin tutuklu yargılanmaması için ayak sürümeler.. Bazı gazetecilerin Emniyet’e müdahalesi, gazeteci ve yazarlara siyasetçiler tarafından ağır hakaretler, göz dağı vermeler ve daha birçok akıl almaz konu gündemde ama adeta yokmuş gibi davranılıyor.

AB DENEN KOMEDYEN EKİBİ!

Eskiden “vay efendim bu nasıl olabilir” diye yeri göğü inletenler dut yemiş bülbül adeta.. Ki Avrupa Birliği denen komedyenler birliği de buna dahil.. Canları istediğinde Türk yüksek mahkemelerine hukuk ve adalet dersi veren hatta Anayasa Mahkemesi’ne siyasetçileri ve medyalarıyla hakaret eden AB şimdi gerçekleşen hukuksuzlukları sadece raporlarında “fısıltıyla” söylüyor. Bu nedenle yargıya güven birçok kişinin gözünde sıfırlanırken AB’nin eski saygınlığı da tarihe karışıyor.

Bütün bu olup bitenin arasında önemli gelişmelerden biri de Başbakan ’ın ve bakanların konuşmalarının, açıklamalarının AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik tarafından sık sık düzeltilir veya yalanlanır hale gelmesi.. Daha önce Başbakan Erdoğan’ın konuşmalarını da “dil sürçmesidir”, “öyle demek istemedi” benzeri mazeretlerle düzelten Çelik son olarak İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ’in Uludere ’deki hava operasyonunda hayatını kaybeden 34 vatandaş konusundaki açıklamasını düzeltti.

YANLIŞ KONUŞAN BAKAN

Çelik’in “Orada hayatını kaybeden insanlarla ilgili elde herhangi bir delil yokken onları PKK’nın figüranı olarak nitelemesini doğru bulmuyorum. Ayrıca insani de bulmuyorum” sözleri açıkça İçişleri Bakan’ının sözlerini yalanlama anlamına geldiğine göre, “elde delil olmadan açıklama yaptığı ve ölen insanları ‘terörist olarak’ suçladığı” bildirildiğine göre bundan sonra İçişleri Bakanı’nın açıklamalarına nasıl inanılabilir?

Diğer üst düzey siyasi açıklamalar da böyle düzeltildiğine göre aslında insanlar neye inanacaklarını nasıl bilecekler? Bu durumda İçişleri Bakanı ’nın normal şartlarda hemen istifa etmesi gerekirdi ama artık istifa mekanizması en gerekli zamanlarda bile ortadan kalkmış gibi görünüyor.

DERSİM’İ TARTIŞIYORSAK..

Öte yanda hala tarihteki Dersim olaylarını tartışıyor ve “bombalar masum insanları da öldürdü” diyerek bugünün partilerini-liderlerini bile suçluyorsak, aynı durumun 21’inci yüzyıl teknolojisi, bütün o radarlar ve insansız uçakların mevcudiyetinde olmasına tam bir açıklama getirmeden kapatmak mümkün müdür? Bunu “oldu işte, hata var, şu şu yapmış, olay kapandı, konuşacak bir şey yok” diye geçiştirmek mümkün müdür?

“Mümkün” denirse bir gün tarih bu olayı da enine boyuna ortaya koymaz mı? Uludere olayı basit bir olay değil ve detaylarıyla açıklığa kavuşmalıdır!

Adalet bu işte!

Küçükçekmece’de teröristlerin Molotof kokteylli saldırısında İETT otobüsünde hayatını kaybeden gencecik, umut dolu lise öğrencisi Serap Eser ’in katillerine 2’şer kez “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası verilmiş. Tüm hukuk devletlerinde bu karar “ölene kadar kesin hapis” demektir, bizde buna bile bir af getirilmezse adalete olan güven kaybını biraz olsun giderecek bir karar olduğu söylenebilir.

Serap Eser ağır yaralandığında anneciği kendi vücudunun derilerini alıp ona vermeleri için ameliyat olmuş ama yine de kızını kurtaramamıştı. Onların yattığı hastaneye giderek TV haberi için Serap’ın ağabeyi ile görüştüğümü hatırlıyorum. Serap’ı kaybetmekle onlar da ölümden beter üzüntüler yaşadılar. Bunu telafi edecek tek sonuç böyle bir karardır ancak..

DİĞERLERİNE DE AĞIR CEZA VERİN

Peki bu davada “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası verilebildiğine göre diğer “kadın cinayetlerinde, kadın ve çocuk tecavüzlerinde, aile içi çocuk tecavüzlerinde” en ağır cezalar neden verilemiyor? Her gün gazetelerde “boşandığı veya boşanacağı” adamlar tarafından vahşi cinayetlere kurban giden, çocukları ortada kalan kadınların, küçücük yaşta tecavüz vahşetiyle karşılaşan çocukların kaybı neden hakkıyla cezalandırılmıyor?

Hükümet her konuya kafa yorar bol bol konuşurken, Kadın Bakanlığı sanki en öncelikli mesele buymuş gibi “evlat edinmeyi kolaylaştırdık” açıklaması yaparken böylesine önemli bir konu, suçları azaltacak “en ağır cezalar” neden ağza alınmıyor anlamak mümkün değil!

NOT; Kadın ve Aile Bakanlığı’nın “ensest problemi” yaşayan çocuklara, ailelere yardım eli uzatmaması da anlaşılmayanların başındadır.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget