Başlıktaki sözcük, güzel bir sözcük, sevdiğim bir sözcük… Çalıştığım gazetenin de adı… Cumhuriyet gazetesinin isim babası Atatürk…
Günümüzde adım adım Atatürk düşmanlığı körüklenirken, benim hoşuma gidiyor, bu gazetenin adını Atatürk’ün koymuş olması… Hükümetin, ama özellikle de Başbakanın hırçın, öfkeli, despot tavrı ve söylemi bu düşmanlığı her an yeniden yeniden fitillemeye çalışsa da… “Geçmişle hesaplaşıyoruz” adı altında, anlı şanlı medyamızda Atatürk’ü karalama yarışına girilse de, inanıyorum ki Ata’ya şükran duyguları, sevgi ve saygısı hiç ama hiç azalmayanlar, bu ülkede hâlâ çoğunlukta…
(Bakın bir cümle, “Cumhuriyet gazetesinin isim babası Atatürk…” cümlesi beni nerelerden nereye getirdi. Niyetim hiç bunları söylemek değildi. Niyetim sadece bir yıldönümünü anımsatmaktı… Ama dayanamadım! Zaten artık hiç dayanamıyorum!)
***
Yarın 7 Mayıs. Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıldönümü… Yeni Gün’ü yayımlamakta olan Yunus Nadi, iki ortakla, Nebizade Hamdi ve Zekeriya Sertel’le birlikte yeni bir gazete kurduğunda, tarih 7 Mayıs 1924’tü. Yunus Nadi, gazeteyi yönetmesi için Zekeriya Sertel’i görevlendirdi. O günden bugüne yöneticiler değişti, yazarlar değişti: Ama Cumhuriyet gazetesinin ilkeleri değişmedi. Atatürk Devrimleri’ne, demokrasiye, insanı insan yapan değerlere inancı değişmedi. Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, hukukun üstünlüğüne inancı değişmedi. O gün bugün, bu ülkenin aydın insanlarının gazetesi oldu.
***
Eskiden, “bin yıl” aralıksız çalıştığım ve kendimi “gazetenin sahibi” sandığım Milliyet’te iken, sık sık okurlardan “Neden Cumhuriyet’e geçmiyorsunuz, yeriniz orası olmalı” ve benzeri şeyler söyleyen mektuplar aldığımda; “Siz neden söz ediyorsunuz, bu gazete BENİM” diyemediğimden (biraz komik olurdu!), şöyle yanıt verirdim:
“Bırakın ben burada kalayım. Nasılsa Cumhuriyet’te benim gibi düşünen, benim söyleyeceklerimi söyleyen çok insan var…”
Bugün, ben de Cumhuriyet’teki on birinci yılımı kutluyorum… Sevgili İlhan Selçuk’un “Kapımız sana her zaman açık” deyişinden bu yana 11 yıl geçmiş!
***
Cumhuriyet’in 88. yıldönümünü kutlarken, en çok, en çok hâlâ hapiste olan Mustafa Balbay’ı düşünüyorum…
Salt düşündükleri, yazdıkları için öldürülenleri düşünüyorum. Daha güzel daha aydınlık, daha ileri, daha iyi, daha eşitlikçi, sömürüsüz bir dünyaya inandıkları için öldürülen Cumhuriyet yazarlarını düşünüyorum… Aydınlanmamış katliamları… Geçmişle hesaplaşma derdine düşenlerin gözlerini kapadığı cinayetleri…
Hepimizin “Hoca”sı Cavit Orhan Tütengil… Yazılarından edebiyat tadı hiç eksik olmayan Ümit Kaftancıoğlu…
Öldürülmeleri, 1990 yılını benim için kapkara bir kuyuya dönüştüren, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok…
Eşsiz bir gazeteci, araştırmacı, yazar Uğur Mumcu…
Hepimize, tüm topluma yönelmiş bir bombayı sırtlayıp götüren eşsiz yazar Onat Kutlar…
Sevgili arkadaşım, aydın insan Ahmet Taner Kışlalı…
Aklım ve yüreğim, şu günlerde hep onlarla…
Yarın Cumhuriyet gazetesinin yıldönümü çeşitli illerde kutlanacak. Ben bu kez Ankara’daki kutlamaya omuz verdiğimden orada olacağım. Mustafa Balbay, Silivri’den yazdığı mektupla bize katılacak… Sabahat Akkiraz, Gülriz Sururi, Tarık Akan, Rutkay Aziz, Güvenç Dağüstün veeee Zülfü Livaneli’li bu programın “sunucusu” da muhteşem: Selçuk Yöntem! Tüm katılımcılar hiçbir karşılık beklemeden, Cumhuriyet okuru oldukları için, Cumhuriyet ilkelerine inandıkları için katılıyorlar… Onlara teşekkürümüz sonsuz. Anadolu Gösteri Merkezi’nde (Türk Ocağı Caddesi, No: 14, Balgat. Saat 19.30’da okurları bekliyoruz!)
Yorum Gönder