Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Gıda Tarım, Hayvancılık Bakanlığı’nın ilköğretim okullarında süt dağıtma kampanyası dün başladı.
İl günün bilançosu şöyle:
Diyarbakır’da 158 çocuk...
Sivas’ta 62 çocuk...
Antalya’da 50 çocuk...
Edirne’de 30 çocuk...
Adana’da 200 çocuk...
Konya’da 10 çocuk...
Kırıkkale’de 35 çocuk...
Samsun’da 8 çocuk, “daha sağlıklı olmak için içtikleri” sütten zehirlenerek hastaneye kaldırıldı.
Üstelik bunlar sadece “sabahçılar”a ait sayılar...
“Öğlenciler”den kaç çocuğun içinin dışına çıktığını, yazıyı yazdığım şu an için bilmiyorum.
***
İnanmayacaksınız ama Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker kendilerine bu zehirlenmeler konusunda ne düşündüklerini soran gazetecilere aynen şu yanıtı verdiler:
“Daha yeni, bu sabah başladık arkadaşlar!”
“Siz asıl bundan sonra görün” mü demek istediler, doğrusu anlayamadık...
Asıl bombayı Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak patlattı. 158 öğrencinin zehirlenmesini nasıl yorumladı biliyor musunuz:
“Diyarbakır’da ilköğretim okulunda 200 bin öğrenci daha var!”
Yalan söylüyorsam, sütü bozuk ineklerin verdiği sütlerden içeyim!
***
Twitter’a bakıyorum, geyikten geçilmiyor:
“Kesin CHP’nin işidir! Hatta İsmet İnönü yaptırmıştır...”
“Sütler, okunup üflenmediği için zehirlemiştir. Hemen Diyanet’e 100 bin imam daha alıp dağıtılacak sütleri okutmalılar...”
“O bozuk sütleri hangi inek vermişse, Kurban Bayramı’nda birleşip ona girelim.”
“Hastanelerde doktor bıçaklayacağınıza, çocuklarınıza bozuk süt veren ‘inekleri’ kesin!”
“Bu nasıl devlet ya... Polisi gazla, Milli Eğitim’i sütle zehirliyor?”
“Afyon’da insanlar zarar görmesin diye aslan sütünü yasakladılar, Diyarbakır’da gerçek sütle çocukları zehirlediler...”
“Sütünüzü de alın gidin be kardeşim.”
“Süt içtim dilim yandı türküsü değişti: Süt içtim, bozuk çıktıııı, amanin amaniiinnn!”
“Bozuk süt içen çocukların kafaları güzel olursa, bu durum caiz midir?”
“İzmir Büyükşehir Belediyesi, okullarda 10 yıldır süt dağıtıyor, bir çocuk bile zehirlenmedi. Başkan, yoksa bu yüzden mi yargılanıyor?”
***
Ve basit bir soru da Liberal Demokrat Parti’den:
“Özel okullara giden çocuklar sütten zehirlenseydi, velileri ne yapardı?”
***
“Bozuk süt” konusu elbette önemli...
Ama çok daha önemlisi, “düzen”in bozuk olması!
Düzen bozuk olunca ve kimse de ses çıkarmayınca...
Süt de bozulur, ekmek de...
Peki; bu düzen, düzelir mi?
Bunun için, sağlıklı süt içen nesillerin işbaşına gelmesi gerekiyor...
Ve tanık olduğunuz gibi bu da olanaksız görünüyor!
*****
MAAŞ!
Okullarda dağıtılan sütlerin bozuk çıktığı saatlerde tüm eğitimciler, Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği Ön Taslağı’nı konuşuyordu...
Çünkü bu taslağa göre, lise öğrencisi kızların, evlenmeleri hâlinde eskisi gibi okulla ilişkisi kesilmeyecekti.
Milli Eğitim Bakanı’na bu konu soruldu ve Bakan, “Benim haberim yok. Zaten bu konuyu basına sızdıranlar ayıp etmiş” dedi...
Oldukça ilginç bir Milli Eğitim Bakanımız var:
Eğitim sistemini kökten değiştiren 4+4+4 Yasası’nı onun bakanlığı değil, İmam Hatipliler Derneği hazırlıyor; Bakan Bey sonradan haberdar oluyor...
On beş yaşındaki lise öğrencisi kızlara evlenme yolu açılıyor; Bakan Bey bunu da medyadan öğreniyor!
Kendisine, “Liselilere kaç gün doğum ve süt izni verilecek” diye soracağım ama sormuyorum: Nasıl olsa haberi yoktur!
Sayın Bakan...
Çok merak ediyorum her ay hesabınıza yatan maaşı nasıl alıp da harcıyorsunuz?
*****
Günün Sorusu
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Meclis’ten gece yarısı geçirilen Özelleştirme Yasası’yla 10 milyar dolarlık bir talan yaratıldığını söylemiş ve iktidara yakın olduğu bilinen, özel himayeye mazhar olan sermaye gruplarına, belli tesislerin yok pahasına aktarılacağını iddia etmiş... Sorum kendisine:
Herkes mışıl mışıl uyurken, başka işiniz mi yok Sayın Vekil? Neden tekere çomak sokuyorsunuz?
*****
Basın özgürlüğü ayıbından kurtulmanın mucize yolu!
Hep “geriye doğru giden ileri demokrasimiz”, Freedom House örgütünün önceki gün yayınlanan son raporuna göre basın özgürlüğünde 197 ülke arasında 117’nci sırada yer bulabilmiş...
Yüzden fazla gazeteci cezaevinde...
Gazeteciler hakkında açılan dava sayısı 10 bini sollamış...
Tüm yasalar, gazetecileri içeri tıkmak için hazırlanmış...
Basın-İş Yasası tarihe karışmış...
Medya, siyasetin ve sermayenin müdahalelerine direnecek gücünü yitirmiş...
Buna rağmen 80 ülkeyi geride bırakmışız!
Tek sorun, sıralamada her yıl biraz daha geriye gidiyor oluşumuz...
Bunu önlemenin bir yolu var aslında:
Bütün gazetecileri içeri tıkıp, 197 ülke arasında sonuncu olalım!
Sonra her tahliyeyle hızla yükselmeye başlayalım..
Böylece, iktidarımız da “basın özgürlüğünü geliştiren bir iktidar” olsun...
(Sayın Başbakan, vallahi şaka yaptım... Lütfen ciddiye almayın!)
Yorum Gönder