CHP 26 Şubat ve 1 Mart’ta iki ayrı kurultay yapacak. İkisinin de görünürde amacı aynı: Parti tüzüğünü demokratik hale getirmek. Ancak böylesine bir amaçtan, iktidara talip olma iddiasındaki sosyal demokrat bir partide hiç arzu edilmeyecek bir görüntü ortaya çıkmış durumda. Tartışmanın taraflarının ileri sürdüğü tezlerin arka planında şu taktikler yatıyor:
Muhalefet kanadı: Önceki dönemlerde tereddütsüz biçimde yararlandıkları mevcut tüzüğün demokratikleştirilmesi talebiyle yaptıkları son çıkış, aslında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve ‘yeni CHP’ ile hesaplaşma çabasından başka bir şey değil. Taktikleri Kılıçdaroğlu’nu, önce Parti Meclisi’ndeki desteğinden mahrum bırakmak ardından da genel başkanlık koltuğundan ayrılmaya zorlamak.
Genel merkez kanadı: Kılıçdaroğlu adına ‘demokrasi şöleni’ dese de kendisinin her fırsatta eleştirdiği ‘kurultaylar partisi’ imajını daha da pekiştiren bir karar vermiş durumda. Hem 22 Mayıs hem de 18 Aralık kurultaylarında ‘parti içi demokrasi’ sözü veren lider olarak öngörülü davranıp süreci bu noktaya taşımayabilirdi. Seçimlerden hemen sonra ya da kurultay talebinin oylandığı son parti meclisi toplantısında inisiyatif alarak kararı vermiş olsaydı işler bu noktaya gelmeyecekti.
Muhaliflerin imzalarını tamamlayarak kurultay talebini resmen iletmelerinden sonra da uzlaşarak bir ara formül bulma yerine, ön alarak kurultay kazanmaya yönelik bir taktik mücadele görüntüsü verilmesi, Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerde dahi hayal kırıklığı yaratmış durumda. Genel merkez tarafından hazırlanan taslak tüzük metninde CHP’de parti içi demokrasiyi güçlendirecek değişikliklerin yanı sıra mevcut tüzükteki antidemokratik maddelerin bir bölümünün (‘MYK’nin Genel Başkan tarafından atanması’ gibi) korunması da tabanda Kılıçdaroğlu’nun samimiyetinin sorgulanmasına neden olmakta.
***
Görüldüğü gibi, ‘tüzük’ kavgasının her iki tarafı da kamuoyuna açıkladıkları söylemlerinde tam anlamıyla samimi değil. Bu durumda 26 Şubat’taki kurultaydan nasıl bir sonuç çıkabilir?
İmza sahibi muhalifler Kılıçdaroğlu’nun taktiğine karşılık, öncelikle delegeleri 26 Şubat kurultayına gitmemeye ikna için gayret gösterecek. Bu olmasa da 26 Şubat kurultayında tansiyon kaçınılmaz biçimde yükselebilir. Bu sürecin kilit unsuru delegelerin takınacağı tavır olacaktır.
Delege yapısı: CHP’nin bin iki yüz elli iki delegesi Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçtikleri 22 Mayıs ve kendisine güven tazeledikleri 18 Aralık kurultaylarında toplumdaki beklentiyle uyumlu biçimde ‘umuda’ oy verdi. Yıllar süren muhalefetten kurtularak iktidara gelecekleri, kendileri ya da gösterecekleri isimlerin milletvekili olacağı umuduyla hareket ettiler.
Aynı delegeler önümüzdeki süreçte aynı psikolojiyle hareket etmeyebilir. Bir yandan milletvekili aday listeleri hazırlanırken yapılan tercihlerden ve seçilen milletvekillerinin bazı söylemlerinden duyulan rahatsızlık, diğer yandan da 2014 yerel seçimlerine partinin yeni teşkilat yönetimleri ve adaylarla gitme yönündeki hazırlıkları delegeleri yönetimin karşısına geçirebilir. Kılıçdaroğlu’nun son derece dikkatli ve kapsayıcı üslubuna karşın, kurmaylarının muhalifleri küçümseyen bazı ifadeleri bu süreçte olumsuz etki yapabilir.
***
Kılıçdaroğlu için henüz genel başkanlık koltuğu tehlikede gözükmemekle birlikte ülkenin çözüm bekleyen sorunları ve CHP’nin temel ilkeleri konusunda 26 Şubat’a kadar kamuoyuna vereceği mesajlar, sadece kurultayın sonucunu değil CHP’nin yeni rotasını da belirleyecektir .
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Yorum Gönder