Dindar gençlik hedefini açık seçik ifade etmesi, RTE’yi liberal okların da hedefi yaptı. AKP rejiminin ne menem bir şey olduğunu geç de olsa anlayan Hasan Cemal, 3 Şubat’taki Milliyet’te verdi veriştirdi: “Atatürkçü gençlikten sonra sıra ‘dindar, muhafazakâr gençlik’te mi? O zaman demokrasi bunun neresinde olacak? Gerçek laiklik neresinde olacak? Soruyorum Sayın Başbakan’a: Ben çocuğumun dindar ve muhafazakâr yetişmesini istemiyorsam ne yapacağım? Siz okullarda dindar ve muhafazakâr bir nesil yetiştirecekseniz, benim çocuğum ne olacak? Torna tezgâhından çıkmış gibi tek tip kafalar yetiştirmeye dönük eğitim düzeniyle demokrasinin gözettiği farklılıklar, renkler hiç bağdaşabilir mi?..”
Bunları yazmak için geç oldu, ama varsın geç olsun, güç olmasın da…
Gençlik, yani 15-24 yaş grubu, Türkiye’nin en sorunlu, gelecekle ilgili en çok kaygıları, korkuları olan varlığı… Nüfusun yaklaşık yüzde 16’sını oluşturan 15-24 yaş grubundaki gençlerin, her şeyden önce eğitim yaşları bunlar. Eğitim hakkını kullanabiliyor mu gençler? Ne kadarı?
TÜİK’in hanehalkı işgücü verilerine göre, 15 yaş üstündekilerden eğitimde olanlar, 4 milyon 394 bin. Yani 11.5 milyon gencin ancak yüzde 38’i lise, üniversite eğitimine devam ediyor. Bu oran neyi ifade ediyor? Tabii ki parlak bir tabloyu değil. Bizde ortaöğretim ve daha üst düzeyde eğitim alanların oranı yüzde 30 iken, bu oran OECD ve AB-19 ülkelerinde ortalama yüzde 72… Farkı görebiliyor musunuz?
Ya geri kalan yüzde 62? Yani 7 milyonu aşkın genç, eğitimde olması gerekirken nerede? Gençlerin yüzde 32’si ya da her 3 gençten yaklaşık 1’i, eğitimini tamamlayamadan işgücü pazarına çıkmış ve çalışıyor durumda. Bu, 3.7 milyon gencin istihdamda olması demek.
Çalışan gençliğin sorunları başlı başına bir tartışma konusu. Yeterli eğitim alamadan, en fazla ilköğrenim diplomasıyla ekmeğini kazanmaya çıkan, çoğu inşaat, hizmet (yeme-içme, AVM hizmeti), konfeksiyon, gıda gibi düşük ücretli, güvencesiz işyerlerinde, günde en az 12 saat, yasal haklarından mahrum olarak çalıştırılan genç emekçiler, sigortasız, sendikasız yoğun bir emek sömürüsü altındalar.
***
Eğitimde olmak yerine çalışmak zorunda kalmış ve çalışan gençliğin yanında iş arayan 15-24 yaş grubundaki resmi işsiz ise 800 bine yaklaşıyor. 2011 Ekim ayında işsiz görünen 2.4 milyon resmi işsizin üçte birini iş arayan bu gençler oluşturuyor.
Genç işsizlik, işgücü piyasasına çıkan genç nüfusun yüzde 18’ine yakın, tarım dışı bakarsak oran yüzde 21.4’e kadar çıkıyor.
Bunların dışında bir genç grubu var ki, bunlar ne eğitimdeler, ne işsizler ne de iş arıyorlar. Genç nüfusun yüzde 23’ünü oluşturan bu 2.6 milyon genç, evlerde, kahvelerde, sokakta… Ne işi var ne de okulu… Tamamen ailesinin, başkalarının eline bakıyor. Bunların bir kısmı ilköğrenim sonrası okumalarına izin verilmeyen, çalışmalarına da izin verilmeyen, evlere tıkılan genç kızlar.
Devletin görevi, eğitim hakkını kullanamayan 7 milyonu aşkın gence, eğitim imkânları sağlamak. Neden zorunlu eğitim 8 yıldan 12 yıla çıkarılmıyor? Çünkü bu, bütçedeki eğitim harcamalarının arttırılması demek ve neoliberal AKP’lilerin işine gelmeyen, kulak arkası ettikleri bir mesele.
Eğitimin fiziki yapısını sağlamak da yetmiyor; laik, demokratik, sorgulayan bir eğitim programıdır ihtiyaç. Bunu sağlayacak bir eğitmen kadrosunu yetiştirmektir ihtiyaç. Bunları yapmak varken, “dindar gençlik” yetiştirmeyi hedef olarak bellemek neye hizmet eder? Tabii ki, gençliği bağnaz, itaatkâr, sorgulamayan sürüler yapmaya. Bunun peşindeler….
Mustafa Sönmez/Cumhuriyet
Yorum Gönder