Dindar Gençlik - Ataol Behramoğlu

Başbakan dindar bir gençlik yetiştireceklerini söyledi.
Bu nasıl olacak?
Herhalde şöyle:
Ülkenin bütün çocukları, ağızları anne memesinden ayrılır ayrılmaz Kuran kursları tedrisatından geçecek.
Henüz alfabeyi (pardon, elifbayı) sökmeden, abdest almayı, namaz kılmayı öğrenecek, belli başlı duaları ezberleyecekler.
Bu süreçlerde doğal olarak kız çocukların başları örtülecek.
İlkokuldan, daha da öncesinden başlayarak, kızlar ve erkekler ayrı ayrı sıralarda oturacaklar.
Bu arada, Arap harfleriyle birlikte Arapça öğretiminin de ilk aşamaları gerçekleştirilecek. Bu ise gâvur alfabesi Latin harflerinden Müslüman Arap alfabesine geçmenin altyapısını oluşturacak.
Öğrenim dönemleri dualarla açılacak, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım...” diye başlayan ant kaldırıldığına ya da kaldırılacağına göre, “Elhamdülillah Müslümanım...” diye başlayan yeni bir ant oluşturulacak.
Bütün dersler Kuran ilkelerine uygunlukları gözetilerek işlenecek.
Cuma namazlarının topluca kılınması zorunlu olacak.
Namaz vecibesini beş vakit yerine getirmek isteyen öğrenciye ders saatleri içinde de bu olanak tanınacak.
Çocukların umreye götürülmesini ben akıl edemezdim ama, onu zaten yaptılar.
Gençlerimizin yine topluca hac vecibesini yerine getirebilmesi için de devlet ve hayır sahipleri kesenin ağzını açacak…
Benim aklıma ilk elde gelenler bunlar…
Abarttığımı düşünenler varsa, dindar bir gençlik yetiştirmenin başka nasıl olabileceğini bana lütfen anlatsınlar.
***
Ana muhalefet partisi lideri, önceki gençlik dinsiz miydi, şimdiki gençlik dinsiz mi diye sordu…
Dindar gençlik yetiştireceklerini söyleyen kişi her zamanki vurdumduymazlığıyla bu soruyu duymazdan geldi ve yine her zamanki gibi siyaset ve genel terbiye sınırlarını zorlayan üslubuyla“kulakların duymayı öğrensin” gibi bir özdeyişin ardı sıra, kendisine bu soruyu yönelten kişiyi “ateist” (yani dinsiz, tanrıtanımaz) bir gençlik yetiştirmeye heves etmekle suçladı.
Böylece siyaset ortamı (ve toplum) bu kez de dindar bir gençlik yetiştirmek isteyenlerle dinsiz bir gençlik yetiştirmek isteyenler olarak ikiye ayrılmış oldu.
Bir başka deyişle, demagoji ustası kişi, toplumsal gündemi yeniden değiştirmeyi ve yönlendirmeyi başardı…
***
Dinine, geleneklerine bağlı, vicdan sahibi fakat ne yazık ki bilgisi kıt yurttaşı yadırgatmayacak olan “dindar gençlik” söyleminin ardında ise, Türkiye toplumunun yaklaşık iki yüzyıldır başarmaya çalıştığı ve Cumhuriyet devrimleriyle somutlaşan çağdaşlaşma savaşımının bütün başarılarını yok etme hırsı ve inadı vardır.
Hiçbir uygar ülkenin yönetimindeki siyasetçinin ağzından böyle bir söz işitilmez, işitilemez.
Uygar bir ülkede çocuk ve genç eğitiminin odağındaki ilkeler dindarlık değil, bilimsel düşünce, insan severlik ve olsa olsa yurtseverliktir.
Günümüzün uygar dünyasında dindarlık ya da dinsizlik kişisel bir inanç olgusudur ve devletin bu konuda ne bir zorlaması ne de yönlendirmesi olabilir.
İktidarın başındaki kişinin söylediği bu söz, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan çağdaşlık, laiklik ilkelerine karşı işlenmiş anayasal bir suçtur.
Bunu böyle anlamayıp hoş gören ya da duymazdan gelen kim varsa, onlar da bu suçun ortaklarıdırlar.
Başbakan’ın bu sözü, kesinlikle bir suç duyurusu konusudur.
***
Başbakan, aynı konuşmayı yaptığı toplantıda, Amerikalı yazar Paul Auster’ın da ağzının payını verdiğini sandı.
Oysa, bana kalırsa fazlaca şişirilmiş orta çapta bir yazar karşısında, yine mahalle kabadayısı ağzıyla konuşmaktan başka bir şey yapmış olmadı.
Zaten söyleyebileceği, savunabileceği başkaca bir şey de yoktu.
Bir süredir adı Nobel Ödülü almaya aday yazarlar arasında geçen Paul Auster’ın hayranlarından biri olmasam da tavrını alkışlıyor, bu tavrın bizim Nobel Ödüllü yazarımıza örnek olmasını diliyorum…
Fakat böyle bir şey olabilir mi dersiniz?
Ben hiç, ama hiç sanmam….

Ataol Behramoğlu/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget