Şehit haberleri ile yüreklerimiz yanarken öte yandan merakla beklediğimiz haberleri televizyonlarda göremiyor, birkaç gazetenin dışında da okuyamıyoruz.
Ne oluyoruz ya?
Bu nasıl ileri demokrasidir?
Yasaklar ve acılar ülkesine döndük.
Geçenlerde İşçi Sendika Danışmanı ve Program Yapımcısı Mehmet Akkaya’ın Kamu Çalışanları ile yaptığı programı ULUSAL KANAL da izlemiş, sıkıntılarını dinlemiştim.
Hükümete seslerini duyurmak için alanlara ineceklerdi ve grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkı için Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gideceklerdi.
Dediklerini yaptılar ve Ankara’da toplandılar.
Televizyonlarda tık yok.
Düşünebiliyor musunuz 10 binlerce insan Türkiye’nin her tarafından dertlerini anlatmak için Ankara’ya geliyorlar ve haber alamıyoruz.
Oraya gelen binlerce kamu çalışanının aileleri var. Merak etmezler mi? Acaba demokratik bir şekilde yürüyorlar mı? Yoksa coplanıyorlar mı? Tutuklandılar mı?
Belli ki tüm televizyonlar iktidardan emir almışlar ve yayınlamıyorlar.
Bu bir demokrasi ayıbıdır.
Bu sadece özgürlüklerin kısıtlanması değil aynı zamanda gerek görsel gerek yazınsal medyanın da ayıbıdır.
Türkiye’de tek bir ulusal kanal kaldı sadece oradan öğreniyoruz. (Halk TV maddi sıkıntılarından ötürü her haberi iletemiyor.)
İktidar sayısını bilmediğim yandaş kanalların veya baskı altına alınan kanalların yanı sıra sadece bir tane haber alacağımız ULUSAL KANAL’a ve Aydınlık Gazetesi’ne gözünü dikti. Yok etmek için de elinden geleni yapıyor.
Ayıptır ya! Bu ne çekememezliktir?
Dün sabah ULUSAL KANAL yine baskın yedi.
2008– 2009 da ki gibi aynı gerekçelerle basılmıştı. Yine kanalları dolaştım, tık yok.
Bu seferki aramanın gerekçesi;
İşçi Partisi ve bünyesindeki Aydınlık Dergisinin ve bunlara bağlı yayın kuruluşlarının dezenformasyon amaçlı yayınlar yaptığı tespit edilmiş miş,
Neydi bunlar?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında Annan Planı ile ilgili konuşmalar ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AK Parti milletvekili Burhan Kuzu ile Melih Gökçek’in borçlara af getiren yasayla ilgili konuşmaları.
Haaa, bir de şu var Başbakan Erdoğan’ın BOP EŞ BAŞKANI olduğunu kendi ağzından duyduğumuz sözlerinin haberleştirilmesi olmuş. (Zaten bunları seneler önce öğrenmiştik.)
Bunda telaş edilecek veya arama kararı çıkartacak ne var ki? Uyuyan bir millet olmuşuz belirli bir kesimin dışında kimsenin umurunda değil. O zaman insanın aklına iki şey geliyor.
İktidar neden çekiniyor ve baskı uyguluyor
Acaba başka konuşmaların kaydı olabilir mi? Ulusal Kanal dolayısı ile İşçi Partisinin elinde gizli olacak ve hükümetin işine gelmeyen daha başka şeyler var mıdır?
Akla yatkın olan bence ikinci şıktır.
Hükümet bir telâş içerisinde. Halktan gizlemek istediği bir şeyler var. Oysaki hiçbir şey gizli kalmıyor ve zaman içerisinde bir şekilde açığa çıkıyor.
Bugün Amerika ve İngiltere’nin başını çektiği Suriye suçlamalarının tümü bizde mevcuttur.
Amerika ve yandaşı İngiltere’nin başını çektiği, başbakan Erdoğan’ı sabrının sonuna getiren Suriye suçlamaları hatırlayalım.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat ülkesini tek adam görüntüsü ile idare ediyormuş. Halkını ekonomik ve siyasal anlamda felakete sürüklüyormuş, bunu yapabilmek için de halk üzerinde bir korku imparatorluğu yaratmış.
Peki, bizde olanlar nedir? Suriye’yi bilemem ama ülkemizde uygulananlar aynı değil midir?
Yazık, çok yazık! Türkiye gerçekten Hitler Almanya’sına döndü.
Ulusalcıların en son kalesi olan bir yayın organı basılıyor ve bunu korkudan hiçbir kanal yayınlamıyor.
Büyük yayın organları ya ufak puntolarla yazıyor ya da hiç yazamıyorlar.
Ulusal Kanalın yaptığı sadece doğru haberleri halka duyurmakken diğer yanda yandaş basın ve televizyonların yaptıkları dezenformasyon sayılmıyor.
Atatürk’e hakaretler yağdıracaklar, gizli olması gereken hukuk belgelerini yayınlayacaklar onlar aferin alacaklar, neredeyse madalyalar ile ödüllendirilecekler.
Neden çünkü onlar iktidarın adamları.
Neden?
Çünkü onlar Ergenekonun yazarları ve orduyu ok etmek isteyen, insanları bölmek isteyen ve adım, adım amaçlarına ulaşan taşeronlar.
Bu memlekette hiç muhalefet olmayacak mı?
Muhalefet olmayan bir ülkeye nasıl demokratik diyebiliriz?
Pısırık, korkak yazarım diye geçinen cepleri iktidar tarafından şişirilen sinmiş yazarlara sesleniyorum.
Ya, sizde hiç mi vatan sevgisi kalmamış?
Bu korkaklık, bu sinmeniz aldığınız para karşılığı mı? Yoksa …. korkunuzdan mı?
Ben bir vatandaş olarak sizlerden, yazarlığınızdan, çizerliğinizden utanır oldum.
Korkaklığın, çıkarcılığın ecele faydası yoktur.
Bir kere de vatan diyin ya.
İşkembelerinizi değil çocuklarınızın geleceklerini düşünün.
Biz vatan sevgisi, Atatürk sevgisi kalplerinde olanlar sonuna kadar tek savaşçı kalsak bile korkmadan bu ülkeye gerçek demokrasinin gelmesi için savaş vereceğiz.
Son olarak ULUSAL KANAL ve Aydınlık Gazetesine yapılan bu davranışları şiddetle kınadığımı tüm emekçilerine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Susturamayacaklar ve susmayacağız.
Tünay Süer
Yorum Gönder