Dünya Tersine Döndü, Apo'nun Vazgeçtiği “Federasyonu” Başbakan Erdoğan Öneriyor

Nasıl bir ülkede yaşadığımızı sorguladığımda, bir çırpıda aklıma gelenlerin ışığında, kendimi çok kötü hissettim. İnsan her şeyden önce özgürlük ister. Özgürlük demokrasinin en temel unsurudur. Özgürlüğün varlığından ise sadece normal demokrasilerin olduğu ülkelerde bahsedilir.
On yılı aşkın bir süredir işbaşında olan Başbakan Erdoğan'ı dinlerseniz, Türkiye, onun icadı olan İleri Demokrasi ile yönetilmektedir.
Türk kamuoyunun çok çabuk unuttuğunu, hafızasının da zayıf olduğunu biliyoruz. Bu nedenle, Başbakan Erdoğan'ın uzun yıllar öce verdiği bir röportajda, demokrasiyi “İstenilen durağa geldiğinde inilecek otobüse benzettiği” çoktan unutulmuştur.
Türkiye'de yaşanan demokrasi ayıpları, hukuk ihlalleri ve Başbakan Erdoğan'ın sert çıkışları ile ağır ifadeleri dikkate alındığında, ineceği istasyona çoktan geldi diyebiliriz.
Başbakan'ın demokrasiye bakışını eleştirirsem başıma iş alırım diye düşünüyorsanız, merak etmeyin, sizin yerinize gerçekleri söyleyen yerli yabancı ünlü isimler var. Bunlardan biri de Ürdün Kralı Abdullah. Geçtiğimiz 19 Mart 2013 tarihinde, Amerikan "The Atlantic" dergisine röportaj veren Kral Abdullah, “Türkiye Başbakanı Erdoğan, "Demokrasiyi otobüs yolculuğu olarak gören otoriter bir liderdir” demişti. Kral'ın sözlerinden rahatsız olan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bu adamın böyle konuşacağı Anıtkabir'de ağlamasından belliydi” diyerek tepki göstermişti.
Başbakan Erdoğan'a ve ağlama konusunda kimsenin eline su dökemeyeceği Bülent Arınç'a yanıt, yıllarca aynı hükümette birlikte çalıştıkları, şimdi de TBMM başkanı olan yakın arkadaşları Cemil Çiçek'ten geldi.
Cemil Çiçek,  27 Mart 2013'te, Ankara'da, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
“Bizim demokrasimizde 3 tane açık var; biri hukuk, biri ahlak, birisi ise kültür açığıdır. Bu kaçıkları doğru dürüst, belli bir noktaya getirebilseydik, bu kadar sıkıntı olmazdı, demokraside bu kadar kalitesizlik olmazdı. Demokrasi sadece seçim ve sandıktan çıkan, hükümet ve parlamentodan ibaret değildir.”
Kısacası Cemil Çiçek, "Türkiye'de kalitesiz demokrasi" var diyor. Erdoğan'ın ile Arınç'ın kankası bile “Kalitesiz Demokrasi var” diyorsa, gerisini siz düşünün.
Özgür medya da demokrasinin en önemli unsurlarındandır. Medyanın büyük bir bölümünün, iktidarın denetiminde olduğu ülkemizde bu özgürlükten bahsetmek artık mümkün değil.
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile İmralı'da yapılan pazarlıkların tutanakları, 28 Şubat 2013'te, Milliyet gazetesinde yayınlanınca, İleri Demokrasi'nin mimarı Erdoğan, “Batsın böyle gazetecilik” diyerek, basın özgürlüğü hakkında ne düşündüğünü bir kez daha ortaya koymuştu.
Aynı Başbakan, sırf muhalif oldukları için tutuklanan insanlara, iktidar yanlısı gazetelerde her türlü iftira atılırken, poliste ve savcılıkta verdikleri ifadeler, özel hayatları ve telefon görüşmeleri “soruşturmanın gizliliği esastır” ilkesini ayaklar altına alınıp yayınlanırken, suçları kanıtlanmadığı halde suçlu ilan edilirken, neden “Batsın böyle gazetecilik” demedi?
Uçan kuşa, akan suya, her şeye ve herkese kolayca sinirlenen Başbakan Erdoğan, kızdığında öylesine ağır laflar ediyor ki, bir süre önce benzeri sözlerden dolayı zor durumda kaldığını hatırlamıyor bile.
Erdoğan, muhalefetin, Oslo'da PKK ile gizli görüşmeler yapıldığı iddiaları için, büyük bir hiddetle, “Teröristlerle görüşen şerefsizdir, bu yalanı söyleyen, ispat edemeyen de şerefsizdir” demişti.
Ancak 13 Eylül 2011'de, terör örgütü PKK'nın üst düzey yetkilileriyle MİT arasında, Norveç'in başkenti Oslo'da yapılan görüşmeler, ortaya çıkınca, Başbakan Erdoğan'dan, “şerefsiz” dediği çevrelere yönelik tek bir özür kelimesi gelmedi.
Bu olay normal demokrasiyle yönetilen bir ülkede olsaydı, böylesi sözleri eden siyasi, arkasına bile bakmadan giderdi. Ayrıca özür üstüne de özür dilerdi.
Türk kamuoyunun çabuk unutma özelliği sayesinde bu olay da hatırlanmıyor. Ancak geçtiğimiz 24 Mart 2013 tarihinde, Eskişehir'in ilçelerinde konuşan Erdoğan, “Muhalefet İmralı'ya söz verdiniz, diyor. Siz bu iddiayı ispat etmediğiniz müddetçe namertsiniz” ifadelerini kullandı. Bu söz yakın zamanda ortaya çıkarsa, Başbakan ne diyecek diye hiç merak etmiyorum artık.    Nasıl olsa öfkelenir, köpürür, saydırır gider.
Hazır İmralı görüşmeleri demişken, bu konuyla ilgili bir ayrıntıyı anımsatalım. Diyarbakır meydanından, 21 Mart'ta okunan mesajında Öcalan, özerklikten vazgeçtiğini gösteren ifadeler kullandı. Oysa bu Öcalan'ı eskiden özerklik kesmez, federasyon isterdi. Şimdi işler tersine döndü. Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye için federasyonu işaret ederek, “2023'te Başbakan olsam ben bunu tartışırdım" sözlerini, siz olsanız, Öcalan'ın vazgeçtiğini Erdoğan istiyor diye yorumlamaz mısınız?
Ya da gizledikleri, ama terör örgütü liderlerinden Murat Karayılan'ın bahsettiği İmralı mutabakatında, Öcalan'a 10 sene sonrası için federasyon sözü mü verdiler diye düşünmez misiniz?
Son sözüm, PKK ile müzakerelerin kamuoyuna yutturulması için kurulan akil insanlar Komisyonu'na. “Kula kulluk edene yazıklar olsun” sözüne ihanet edenlere yazıklar olsun.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget