Manisa’daki ‘Modern’ Cami - Oktay Ekinci

Çamlıca Tepesi’nde arzu edilen “İstanbul’un her yerinden görünecek” büyüklükteki “Sultanahmet taklidi” cami projesi eleştirilse de bir işe yaradı. “Cami nereye yapılır?” ve “Çağdaş cami nasıl olur?” soruları kamuoyunda tartışılır hale geldi.
İlk soruyu en özlü yanıtlayanlardan Doğan Kuban demişti ki: “Cami ‘birlikte’ namaz içindir, bu nedenle kent içinde, çarşıda, mahallede yer alır. Tepede ise kutsal günler için tapınak yapılır.”
Çağdaş cami için en kapsamlı çalışmaysa, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen ve Mimarlar Odası’nın da desteklediği “fikir yarışması”ydı… 100’e yakın yarışmacı öylesine zengin fikirler sergilediler ki jüri başkanı Prof.Dr. Zekai Görgülü şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Ülkeyi kaplayan taklit ve özensiz camilerin mimarlık kültüründen yoksunlukları açıkça kanıtlandı. Umarız bu yarışma yeni cami tasarımlarına ilham kaynağı olur.”
Ancak ne Doğan Kuban’ın uyarısı ne de yarışma sonuçları Çamlıca’da dikkate alınırken, Ataşehir’deki gökdelenler arasında ezilen taklit camiye “Mimar Sinan” adının verilmesi de Koca Usta’nın kemiklerini sızlatmış olmalı..
Çağdaş işverenler
Peki, çağdaş mimarlığımızda gurur duyabileceğimiz “mimarca” tasarlanmış “modern” camiler yok mu? Bu soru her gündeme geldiğinde, Vedat Dalokay’ın gerici kafalarca uygulanmayan Kocatepe (Ankara) Cami projesi ile Behruz Çinici’nin TBMM Camisi akla geliyor.
Oysa birçok kentimizde, elbette öncelikle “mimarlık sanatına değer veren” işverenler sayesinde gerçekleşebilen çağdaş camilerimiz var.
Ne var ki aynı anlayışla, doğrudan “mimara emanet edilmiş” camiler çok az olduğundan, geneldeki abukluk içinde fark edilmiyorlar.
Tıpkı, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde 2010’da hizmete giren “Bedirye (Tiryaki) Mencik Camisi” gibi.
Dünden yarına
Mimar Şükrü Kocagöz’ün, Okan Taşkıran ve Onur Çakır’la tasarladığı camiyi, Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Başkanı Mehmet Tiryaki, 2006’da kaybettiği kız kardeşinin vasiyetiyle yaptırmış.
Aynı zamanda Mimarlar Odası emektarlarından olan Kocagöz, “modern mimarlık” örneği tasarımı için diyor ki: “Caminin mimarisi karmaşa ve çelişki teması üzerine kuruludur. ‘Kadınlar mahfili’ne merdiven işlevini de üstlenen minarenin, şerefesi içeri doğru olduğundan, hem şerefeli hem şerefesiz bir minare olarak algılanabilir.”
Yapıyı dışarıdan kapalı ama içeriden bol ışıklı kılan “pencere kafesleri”; geleneksel bezemelerden esinlenilmiş “kubbe” kurgusu; ana mekânla bağlantılı “ilk cemaat” yeri; yine gelenekseli anımsatan “vitray-kürsü-minber” de özgün bir “dünden yarına kültürel süreklilik” örneği yaratıyorlar.
Son günlerdeki, “Çamlıca”dan da yüz bularak en olmayacak yerlere kişiliksiz camiler dikmeye heveslenenlerin, önce yarışmanın sonuçlarına bakmalarını, kimi kentlerimizde mimarlarımızın tasarladıkları çağdaş camilerimizi artık “fark etme”lerini; hele Manisa’daki “alçakgönüllü” ama “geniş yürekli” örneği mutlaka görmelerini diliyorum.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget