TARTIŞACAK konumuz ve sorunumuz kalmamış gibi, şimdi de
“Ay’a gidiş”i tartışmaktayız.
Yok, Jules Verne’in
“Ay’ın Çevresi” romanını değil,
Atatürk’ün bir sözü söyleyip söylemediğinin
tartışılması.
Karşı sayfadaki köşe komşumuz Emre Kongar
dayanamamış, dünkü sütununda bu konuyu ele almış ve
Atatürk’ün bir sözü çevresinde koparılmış fırtınayı
kitaplarla, belgelerle ve mektuplarla anlatmaya çalışmış: Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu vaktiyle
“İnsanoğlu 2000 yılından önce Ay’a
gidecektir” dedi mi demedi mi ya da aynen
böyle olmasa da buna benzer bazı sözler etti mi?
Konu bu.
Eskişehir’in Büyükşehir Belediyesi
Sabancı Uzay Evi’nin bir yerinde okunmuş
sözlerden Dr. Jale Nur Süllü’nün
“Türk Havacılık Kronolojisi”ndeki satırlarla
Stuart Kline’ın kitap ve mektuplarındaki
alıntılardan Turgut Özakman’ın açıklamalarına
varıncaya kadar “öyle dedi demedi; Ay lafı etti
etmedi” türünden lehte aleyhte bir yığın kanıt ortaya
sürülmüş, ciddi Emre Kongar da, ne yapsın,
Atatürk’ün “Bundan sonra insanlığın
hizmetine girecek en büyük gelişmeler havacılık alanında olacaktır; hatta gün
gelecek insanoğlu uzaya gidecek, başka dünyalara gidecek, Ay’ı ve
benzeri gezegenleri bile fethedecektir, işte bu çağdaş savaşlar da göklerde
üstün olan uluslar tarafından kazanılacaktır” sözlerine
tutunarak çıkmış işin içinden.
Ay’dan söz etmedi diye konunun özünü
bırakıp ayrıntılı çekişmelerin peşinden mi gitseydi?
Belki, yazının o sütunu meşgul etmesi, yani doğrusu işgal etmesi de
böyle nafile çabaların anlamsızlığını göstermek içindi herhalde.
Zaten aynı sayfadaki
“haber”ler de “yargı bıraktı,
koca öldürdü; önüne geleni bıçakladı; anne ve çocukları katledildi; ölüm peşini
bir türlü bırakmadı; anneye 60 bıçak darbesi” başlıklarıyla,
asıl tartışılması ve üzerinde kafa yorulması gereken ve gitgide bozulan sosyal
yapımızın “hal-i pürmelâli”ni başka açıklama
istemeyen, yeterince açıklıkla sergilemiş olmuyor muydu?
Yorum Gönder