“Balyoz” olarak bilinen sonuçta 323’ü asker, birisi genel müdür, diğeri ise
daktilo memuru olan 325 kişi hakkında 13 yıldan 20 yıla kadar hapis
cezaları verildi. Adliye tarihinde en çok tartışılan davalardan birisi
oldu.
Darbeyi başından beri dönemin Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç
Yalman’ın önlendiği öne sürüldü. Ancak, darbeyi önlediği öne sürülen
kişilere “sahi siz gerçekten darbe yapılmasını önlediniz mi? Eğer böyle
bir girişim olduysa, zamanında niçin bu komutanlar hakkında gereğini
yapmadınız?” diye sorulmadı. Gerekçeli karardan, darbenin Orgeneral
Çetin Doğan’ın 31 Mart 2003’de kalp ameliyatı olması nedeniyle
gerçekleştirilemediği yer aldı. Oysa bu durum iddianamede, mahkeme
aşamasında, Savcılık mütalaasında hiç gündeme getirilmemişti.
“Adliyenin etrafını sarıp seni vuracaklar”
Tutuklama
talebiyle dosyalar, Hakim Oktay Kuban’a geldi. Hakim, “delil” denilen
belgelerin, asıllarının olmadığını gördü ve tutuklama taleplerini
reddetti. İşte o andan itibaren “yandaş medya”, tutuklu olanlar hakkında
tahliye kararı vermemesi için Hakim Kuban’ı hedef aldılar.
Hakim
Kuban’a uygulanan baskı ve tehdit sadece medyanın yaptıkları ile
kalmadı. Bir meslektaşı, Kuban’a önce; ‘’Ankara’dan emir olduğunu, bu
askerlerin içerde tutulmak istendiğini, dört -beş yıl içeride kalır daha
sonra çıkarlar, sen kendini tehlikeye atma. Ankara’dan, senin arkanda
kimin olduğu, kime güvendiğinin de araştırılması istenmiş” diyor.
İş daha da ileriye gidiyor. Kuban’a yeni görüşmede son mesaj ise şöyle oluyor:
"Eğer,
Çetin Doğan ve diğer paşaları tahliye edersen sokağa çıktığında seni
vuracaklar. Darbe karşıtı göstericiler adliyenin etrafını saracak, sen
dışarı çıkamayacaksın."
Hakim Kuban, bu tehdit ve baskılara
rağmen, belgelere ve vicdani kanaatine göre “tahliye” diyor. Bu
tahliyeden sonra yandaş medya yine Hakim Kuban’ı hedef aldı. Soruşturma
savcılarının tahliye kararına itirazı üzerine, itirazı inceleyen
mahkeme, “tutuklama kararının kesinleşmiş olduğunu, bu sebeple tahliye
kararı veren hakimin keyfi, sınırsız ve sorumsuz davrandığı”
gerekçesiyle tahliye kararını kaldırarak şüpheliler hakkında yakalama
kararı çıkardı.
Yeni HSYK, göreve başlar başlamaz ilk icraatı
tahliye kararları veren hakimler Oktay Kuban, Tuncay Aslan, Yılmaz Alp
ve Erkan Canak’ın görev yerlerini değiştirerek başka illere sürmek oldu.
Bazıları, can güvenlikleri nedeniyle başka il’e tayin istemiş ama ilk
atama döneminde bunlar yerine getirilmemişti.
Terfi edenler, cezalandırılanlar
Davanın
duruşmasının başlamasına kısa bir süre kala, mahkeme başkanı görevden
alınarak Gebze’ ye tayin edildi. Yargılama başlayınca mahkeme, duruşma
salonunun kapılarını kapattırarak sanıkların tamamını tutukladı. Sanık
avukatları, yargılama sürecinde mahkeme heyetinin, sanıkların önemli bir
çok talebinin kabul edilmediğini öne sürdüler, duruşmalara
katılmadılar, savunma vermeyenler de oldu.
Balyoz soruşturmasında ve davasında görev yapan hakim ve savcıların durumunu merak ettim. Şu bilgilere ulaştım:
Soruşturmayı
yürüten ve tutuklama isteyen savcı Bilal Bayraktar Beykoz
Başsavcılığına, savcı Süleyman Pehlivan Yargıtay üyeliğine, savcı Ali
Haydar İzmir Başsavcı vekilliğine, savcı Mehmet Berk Küçükçekmece
Başsavcı vekilliğine, savcı Savaş Kırbaş İstanbul Anadolu Başsavcı
vekilliğine, savcı Hüseyin Ayar Bakırköy Başsavcı
vekilliğine atandılar.
Yargılama
sırasında sanıkların tutukluluğun devamı kararlarına yaptıkları
itirazları inceleyen ve tamamını reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi üye hakimleri Metin Özçelik ve Mehmet Ekinci İstanbul Ağır
Ceza Mahkemesi başkanlıklarına atandılar. Önemli görevlerde bulunanlar
üst göreve atanabilirler. Biz sadece durumu ortaya koymaya çalıştık.
Tahliye
kararları veren, tehdit ve baskı altında olan Oktayş Kuban ise istediği
zamanda değil, başka bir kararname döneminde Eskişehir ‘e tayin edildi.
“Kendi istedi” denilecektir ama istediği tarihe ve yapıldığı tarihe de
bakmak lazım…
O hakim konuşursa, yer yerinden oynar
Dikkat
çeken önemli ayrıntılardan birisi, bu davanın soruşturma ve
yargılamasında görev alan, tutuklama veren hakim ve savcıların
istisnasız hepsinin terfi ettirilmesi, tahliye veren hakimlerin de
yargıda daha alt olarak kabul edilen görevlere verilmesinin mutlaka
açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Kuşkusuz, bu görevlere gelenler
sıradan kişiler değildir. Ama tahliye kararı veren, tutuklama
taleplerini reddedenlerin kızağa çekilmesi kafa karıştırıyor.
Yargı
çevresinde sıkça konuşulanlardan birisi, Hakim Oktay Kuban’ı tahliye
kararı vermemesi için gerçekten Ankara’dan emir verildi mi, yoksa o
hakim Ankara’daki bazı yetkililerin adını kullanıp Kuban’ı baskı altına
almaya mı çalıştı? Bunu, hiç konuşmayan Kuban’dan öğrenmek şimdilik zor.
Eğer, Oktay Kuban konuşursa, yer yerinden oynar…
Tarih, hukuktan ve adaletten ayrılmayan yürekli hakimleri de mutlaka yazacaktır.
Yorum Gönder