Bir 2013 ‘Hayal’i - Oktay Ekinci

2012’nin en aklı başında önerisi 2 Aralık’ta Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’dan geldi; “İstanbul’a İmar Yasağı” başlıklı yazısında diyordu ki: “İstanbul’u seven, âşık olan bir belediye başkanı, bakan, başbakanın yapması gereken budur. ‘Bu kadar yeter’ deyip dondurmak. En az 5 yıl yeni konut yaptırmamak.” Tezkan tam bunu söylerken, kıyılardaki 50 metrelik imar yasağını 10 metreye indiren; meralar dahil tüm yeşil alanları “kentsel dönüşüm arsası” yapan; bunlara ‘dur’ diyecek TMMOB ve odaları susturup etkisiz kılmayı hedefleyen yeni bir “torba yasa” hazırlanıyordu... Ellerinden gelse betonlaşmayı sorgulayan yazıları bile yasaklayacak maddeleri koyabilirlerdi.Gözünü “imar rantı” bürümüşler, kentlere, kıyılara, her yere.. en büyük “saldırı yasası”nı hazırlarken, Tezkan’ın adeta “eşzamanlı” teklifi kadar değerli ne olabilirdi; özetleyerek aktarıyorum:“İstanbul’u büyüttükçe büyütüyor, yaşanmaz hale gelen kenti içinden çıkılmaz hale de getiriyoruz. Her yer imara açılıyor, her köşe başına bir AVM dikiliyor. Bu gidişe ‘dur’ demek elimizde. Beş yıllık imar yasağıyla İstanbul kendine gelir, kurtulur.”Katılıyor, kutluyorum.
Gelişmişlik, ilkellik
Yürürlükteki mevzuatın sağladığı imar talanıyla yetinmeyip daha fazlasına kavuşmak için adeta “çuvallaşan” yasalar hazırlayanlar acaba düşünüyorlar mı; “gelişmiş ülkelerin kentleri neden gelişmiyor!”...Çünkü kentleri, kıyıları, her yeri apartmanlarla doldurmak; mahalle aralarına bile gökdelenler dikip AVM’ler sıralamak; yaşam çevrelerini yaşanılmaz hale getirmek, gelişmişliğin değil ilkelliğin, kalkınmanın değil batağa saplanmanın, aklın değil akılsızlığın göstergesi…Yurtdışına çıkanların “hayran” kaldığı; “Neden bizde böyle değil” diye hayıflandığı “uygar kentler”in imar tüzüklerine bir bakın:“Bu kentte yeni yapı yasaktır. Ancak çevreye uyumlu katılan, kültürel kimliği sürdüren, kenti daha da güzelleştirecek ve kent planına uygun projelere imar ve estetik kurulunca izin verilebilir.”“Yeni binalar kentin karakterine uygun cephelerle tasarlanacak; komşu tarihi yapılardan daha yüksek olmayacak; perdelerin dışa bakan yüzleri dahil tüm cephe renkleri o sokak için belirlenmiş kataloglardan seçilecek.”Bu kurallar 17. yy’dan bu yana neredeyse hiç değişmiyor! 20. yy’da monarşilerden demokrasilere geçildiğinde de bu temel ilkeler aynı kaldı; çünkü o demokrasiyi “talan yerine yaşam”ı esas alan; “rant yerine insan”ı önemseyen kent kültürü yarattı.Türkiye’de ise inşaat-emlak pazarına sevdalı, ayrıcalıklı yapı izinlerine düşkün seçilmişlerin egemen olduğu sözde demokrasiyle, ne kimlikli kent kaldı, ne yeşil, ne de insanca bir yaşam çevresi...Sonuç, tüm Avrupa’da 25 bin olan müteahhit sayısı bizde 300 bin... Kentlere, kıyılara ve her yere sadece “arsa” gözüyle bakan bir kazanç anlayışının tahribatını yaşıyoruz.2013’ün, başta yöneticilerimiz olmak üzere herkesin aklını başına topladığı; sadece İstanbul’da değil tüm kentlerimizde “inşaat özgürlüğü yerine imar disiplini” başladığı bir yıl olması hayaliyle…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget