Değerli dış politika uzmanı, eski büyükelçi, CHP milletvekili Onur Öymen’in son kitabı “Uçurumun Kenarında Dış Politika” adını taşıyor.
Esas olarak, kendisinin de Meclis’te görev yaptığı, AKP dönemindeki önemli dış politika sorunları üzerine yazılmış çok güzel bir inceleme, mutlaka okunmalı!
***
Ülkelerin dış politikaları, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda oluşur, ya da en azından “oluşmalıdır”!
Dış politikalarını ulusal çıkarları doğrultusunda götüremeyen, kendi çıkarlarını koruyamayan ülkeler ancak sömürge ülkeleridir…
Ülkelerin ulusal çıkarlarını koruyabilme gücü hiç kuşkusuz
sahip oldukları ekonomik, teknolojik, kültürel, askeri ve bütün bunların
toplamı olan siyasal güçle doğru orantılıdır:
Türkiye bu açıdan, bölgesinde nispeten güçlü bir ülke konumundadır…
Ama dünya çapındaki politikaları etkileyecek bir gücü yoktur…
Bu nedenle, ancak bölgesindeki ilişkilerde bir ölçüde de olsa belirleyici rol oynayabilir…
Tabii Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi dünyanın en sorunlu
bölgelerinin ortasındaki konumuyla, çevresinde belirleyici olmak için
ABD gibi, Rusya gibi, Çin gibi dünya güçleriyle olan hassas dengeleri de
gözetmek zorundadır.
***
Ülkenin ve dünyanın gerçeklerine uygun olan, ulusal çıkarların savunulmasına yönelik “reel politik” bir yaklaşımın üç düşmanı olduğu görülüyor:
1) İdeolojik yaklaşım:
Ülkenin ve dış dünyanın gerçeklerini kendi ideolojik gözlüğüyle
gören bu nedenle de hem gerçeklerle uyumlu olmayan, hem de
gerçekçilikten uzak bir yaklaşım.
2) Güdümlü dış politika:
Bir büyük devletin güdümünde olan ve bu nedenle de ulusal çıkarları yeterince koruyamayan dış politika.
3) Çok sık ilke ve tutum değiştirmek:
Ülkenin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve bu nedenle ulusal çıkarların tutarlı olarak korunmasını engelleyen durum.
***
Ne yazık ki Türkiye AKP döneminde, bu her üç hatanın üçünü de işlemiş bir duruma düşmüştür:
1) İdeolojik olarak, Avrupa Birliği
odaklı politikadan İslam-Arap eksenli dış politikaya kaymış ve Batı
karşısındaki konumunu istikrarsızlaştırmıştır. Ayrıca Irak ve Suriye
krizlerinde olduğu gibi mezhep yaklaşımını gündeme getirmiş, sonunda da
etkisini yitirmiştir.
2) ABD ile aşırı yakınlaşma, hatta ABD’nin
güdümünde, onun pragmatik dış politikasını aşırı uçlara taşıyarak, ABD
tarafından bile Suriye krizinde dışlanmak, güdümlü dış politika
yanlışının en son sonucudur.
3) Çok sık ilke, hedef, eylem ve söylem değiştirmek, gerek Libya, gerek Irak, gerek Suriye krizlerinden Türkiye’nin tutarlılığına ve güvenilirliğine büyük zarar vermiştir.
Bunların sonucunda örneğin Cengiz Çandar 18 Kasım’da şöyle yazıyordu:
“Kendine ‘oyun kurucu’ sıfatını yakıştırmış olan Türkiye, bu ‘oyun’un ‘kurucusu’ olmadığı gibi, ‘baş aktörü’ de değil.
Gelişmelerin arkasından sürüklenen ve son zamanlarda hemen her konuda yapıldığı gibi Tayyip Erdoğan’ın ateşli konuşmalarıyla sanki konuyu çözecekmiş ‘aldatmacası’yla kendisini avutan bir görüntüde…
… Türkiye, Ortadoğu’da ‘oyun’ falan kurmuyor, gelişmelere göre savruluyor. Bu da bir başka ‘acı gerçek’...”
***
Onur Öymen’in kitabı bütün bu
yanlışları hem dış politika ilkeleri, hem de somut olaylar çerçevesinde
son derece yetkin bir biçimde çözümlüyor…
Sadece tarihe not düşen değil, aynı zamanda geleceğe de ışık tutan bir çalışma!
Yorum Gönder