Adının açılımını bilmiyoruz. Z.M. diye anılıyor. Diyarbakır’ın
Eğil ilçesi Bahşiler köyünde yaşıyor. Daha doğrusu hayatta kalmaya
çalışıyor. Ekranda* yüzü gizleniyor. Başı zaten bağlı. Sesini
dinliyoruz, yalnızca. Zaten konuşma özürlü; sanırım ya tavşan dudak, ya
boğazında bir sorunu var. Ama ne dediği anlaşılıyor ve sözünü
duyanların, duymak isteyenlerin yüreğine işleyen, tüylerini ürperten bir
çileyi dillendiriyor. Öyküsü, bu ülkenin binlerce genç kızının hazin
kaderi. Kuşkusuz, “Haydi kızlar okula” vb. gibi dışarlak çabaların sonucunda geç de olsa okula gönderilmiş. 2009 yılında 6. sınıf öğrencisiyken 17 yaşındaymış, Z.M.
Oralarda bazı okulların güvenliğini köy korucuları sağlıyor ya, işte okulunu PKK’ye karşı koruyan F.B.’nin tecavüzüne uğramış. İddiasına göre korucu, “Bunu kimseye anlatırsan seni ve babanı öldürürüm. PKK’liler yaptı derim” diye korkutup sürdürmüş ırzına geçmeyi. Derken, durumu çakan akrabası H.M. bildiklerini
anlatmakla tehdit ederek tecavüze başlamış... Böyle böyle, bir yıl
boyunca 5 kişinin daha tecavüzüne ve biri, Eğil İlçe Jandarma Merkez
Karakol Komutanı olan 2 kişinin de tacizine maruz kaldığını öne sürüyor,
Z.M.
***
Karakol komutanının, kendisini “Benimle ilişkiye girmezsen, babanı koruculuktan attırırım” diye tehdit ettiğini söylüyor. “Otomobilde zorla öptü ve okşadı. İtince beni eve getirip bıraktı” diye anlatıyor, ifadesinde.
17 yaşında bir kız, üstelik erkeklerle yaşadığı böyle bir travma sonrası niye “erkek” jandarma
komutanıyla arabaya biner? Söylediği otomobilde ne işi vardır,
anlattıkları doğru mudur, gerçekten tecavüz ve taciz kurbanı mıdır, diye
sorguladığınızı duyar gibiyim.
Haklısınız.
Cehaletin en derininden çıkıp, korkunun en dibine vuran birine
bile; haydi ilkini anladık, bir yıl boyunca tecavüz edilebileceğine
inanmak hayli zor. Ama cinsellik, beslenmek ihtiyacı kadar doğal ve
bastırıldığında, yok sayıldığında, zorbalıkla rızanın birbirine
karışarak üste çıktığı, ama mutlaka üste çıktığı bir içgüdüdür!
Z.M. başlangıçta zorbalıkla açığa çıkan cinsel içgüdüsüne
teslim olduğu için mi bir yıl boyunca sesini çıkarmadı, bilmiyoruz. Ama
insan doğası gereği, böyle bir teslimiyetle suçlanamayacağını,
suçlanmaması gerektiğini ve içgüdüsel teslimiyet halinde birine bile
tecavüzün suç olduğunu biliyoruz!
***
Genç kız, sonunda dayanamayıp, belki de hamile olduğunu anladığı zaman, kendisine yaşatılanları babasına ve amcasına anlatıyor.
Yörenin olağan töresi, Z.M.’nin
kirletilen namusunun kanıyla yıkanması, ailecek infazı, yok edilmesi.
Ama baba, rasgele biri değil. Duruşundan belli, mangal gibi yüreğiyle,
cesur ve asil. Kıyamıyor, kızına. Öldürmüyor, öldürtmüyor, sahip
çıkıyor. O da köy korucusu. İnanıyor devletinin adaletine. Diyarbakır
merkezdeki ablasının yanına gönderilen Z.M. resmen şikâyetçi oluyor.
Savcılık, tecavüzcüler hakkında 15 yıldan az olmamak üzere, jandarma
komutanı ve bir başkası için de 2’şer yıl hapis cezası istemiyle dava açıyor.
Adaleti beklerken, Z.M.’nin bebeği de doğuyor. Akrabası H.M.’den
olduğu anlaşılan bebek, kimsesizler yurdunda devlet korumasına
alınıyor. Genç kadın, hiçbir şey olmamış gibi 2011 yılında Diyarbakır’da yaşayan biriyle evlendiriliyor. Ne var ki eşi, geçmişini öğrenince, baba ocağına dönmek zorunda kalıyor.
***
Baba yine sahip çıkıyor kızına. Adaletin tecellisini, Z.M.’nin hayatını karartanların cezalandırılmasını bekliyorlar birlikte. Ama tecavüzcülerin tehdidi gerçekleşmiş. Baba “koruculuk” görevinden atılmış, bu arada. Başka geliri yok. 53 yaşında, başka bir iş bulma olasılığı da yok.
Benim isyanım da işte burada başlıyor.
Devlet, töre cinayetlerine karşı cezaları artırdı. Bölgeye
yaygın ve zaten toplumsal geri kalmışlığın nedeni olan çağdışı
zihniyete, töreye uymayın, kızlarınızı öldürmeyin, diyor. Bugüne değin
töreye karşı gelmek, mahalle baskısına rağmen kızına sahip çıkmak
cesaretini gösteren tek örneği ödüllendirmesi gerekmez mi?
Hayır, yine cezalandırıyor ve sanki suçluları kolluyormuşçasına, işinden atıyor, çaresiz bırakıyor.
Töreye karşı cesaretin ödüllendirilmediği yerde, itaat korkaklığına verilen cezalar, ne kadar ağır olursa olsun “namus ödülü” sayılır ve töre cinayetleri sürer.
*HaberTürk kanalı, 15.11.2012
‘G’ NOKTASI
“Tam da şimdi çözülmeli örgüsü
Kanlı karlarla yunmuş
Tımarsızlığa hükümlü
Munzur’un kızıl yelesi
Berivan Kız’ın zülfü
Tam da şimdi sevmeliyim
Güvercin yarınlar için
Umudu dağlara düşmüş
Kimliği ölüm fermanı
Yaşamı sırtında kambur
Zulmün çatalında halkı”*
BİLAL KAYABAY
*Öfkenin Rengi, Güldikeni Yayınları, 2000
“Edep, sefahatin en ince tanımıdır. Çünkü duyguların ikiyüzlülüğünü taçlandırır.”
MAURICE DEKOBRA
Yorum Gönder