Tayyip kalıbının adamı değilmiş - Emin Çölaşan

SEVGİLİ  okuyucularım, biraz uzun süren üç haftalık tatil dönüşünde sizlerle yeniden birlikte olmanın, yeniden merhaba demenin mutluluğunu yaşıyorum.
Burada çıkan 14 Ağustos tarihli izin yazımda, yazılarıma eylül başında yeniden başlayacağımı belirtmiş ve o yazının sonunda aynen şöyle demiştim:
"Bak Tayyip, ben izinden dönene kadar Esad'ı devirdin devirdin! İşte sana üç hafta süre. Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin.
Eğer deviremezsen yazıklar olsun senin dünya liderliğine (!), şanına şöhretine, bastığın o havalara."
Hepimizin bildiği gibi Tayyip çok büyük adam! Türkiye'nin gerçek kurtarıcısı! Bulunmaz Hint kumaşı, yerlerin ve göklerin tek hakimi! Dün sabah yine şehit haberleriyle uyandık, daha da çook uyanacağız. Bu kez Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi basıldı. Hedef askeri birlikler, karakollar ve kaymakamlık binası idi.
Şimdi bu iktidar kadrosu, başta Tayyip ve onun has adamı Genelkurmay Başkanı Necdet Bey olmak üzere yine toplu cenaze namazları kılacaklar!..
Çankaya'da oturan şahıs "Hasta" olduğu için namazlara katılamayacak!
Günümüzde Kültür Bakanı olan geçmişin hızlı devrimcisi dönek Ertuğrul cami avlusunda belki yine bandoyu azarlayacak: "Çalmayın kardeşim, halk tekbir getirecek!.." Yine cenaze ve namaz sömürüsü yaşayacağız.
Hep birlikte saf tutacaklar, namaza duracaklar.
Çok büyük olasılıkla, halk tarafından yine yuhalanacaklar.
2002 yılında iktidarı sıfır şehitle devralan bir iktidarın Türkiye'yi ne duruma düşürdüğünün en önemli göstergesi, bu şehit cenazeleridir.
Sonra da hiç utanmadan, sıkılmadan açıklama yapıyorlar: "Geniş kapsamlı operasyonlar başlatılmıştır.
10 şehit var ama 20 terörist öldürdük!"
 Ben o yazıyı yazarken düşünmüştüm ki, kendisine avans olarak verdiğim bu üç haftalık süre içerisinde Tayyip ağırlığını koyacak, Esad'ı mutlaka devirecektir! Tatil beklentilerimi hep buna göre kurmuştum.
 Gece yatıyordum, rüyama Tayyip giriyor. Esad'ı devirmiş, Şam'a doğru bir fatih edasıyla yola çıkmış.
Orada yanına yandaş gazetecileri almış, basın toplantısı düzenliyor: "Biz Esad'a işte böyle geçiririz!" Amerika hemen açıklama yapıyor: "Başkan Obama olanlardan çok mutludur.
Personeli Tayyip'in heykelinin Şam'a dikilmesine karar vermiştir." Ben bu mutlu hayallerle yaşarken bir gece geçiyor, üç gece geçiyor, beş gece geçiyor ve beklemeyi sürdürüyorum.
Diyorum ki "Bugün olmadı ama yarın mutlaka devirir!.." Sonra rüyama ak sakallı, nur yüzlü bir evliya girmeye başladı. Her şeyi biliyordu, ona sordum: "Dede ben bu işi çözemedim, bizimki bu Esad'ı ne zaman götürür?" Dede yanıt verdi: Ve yeniden şehitler Bizi vatandaş olarak ilgilendiren, kaç teröristin öldürüldüğü değildir. Biz, kaldırılan şehit cenazelerine bakarız.
20 terörist öldürülmüş! Bizi yalanlarla uyutmaya yelteniyorlar.
O halde gösterin cesetleri.
 Şemdinli, PKK tarafından kurtarılmış bölge ilan edildi. Hakkari, Yüksekova, Şemdinli, Lice, Beytüşşebap, Tunceli gibi nice yerleşim yerlerinde devlet görevlileri var ama yaşam normal değil.
Neredeyse bütün Güneydoğu'da karayolları terör örgütünün denetiminde. Yol kesiyorlar, istediklerini alıp götürüyorlar.
Örgütün elinde asker, polis, kaymakam esirler var.
Hükümet onların nerede olduğunu bile bilmiyor.
Güneydoğu'da valiler, kaymakamlar, komutanlar bile bir yerden başka bir yere helikopterle gidebiliyor...
Çünkü yollar güvenli değil! Sorun bakalım o bölgede görev yapan komutanlara, valilere, kaymakamlara... Bırakın köyleri ve kırsaldaki karakolları bir yana, il merkezinden ilçelere karayolundan gitmeleri mümkün oluyor mu!..
Ülkede resmen savaş yaşanıyor.
Kendi içindeki sorunu çözmekte aciz kalan çapsız, yeteneksiz, niteliksiz bir iktidar, öbür yanda gözünü dikmiş Suriye'ye, yabancı bir ülkenin yönetimini devirmeyi hedef almış, Türkiye'nin başını belaya sokmuş ve ülkemizi dünyaya rezil etmiş durumda.
Şimdi her şehit cenazesi sonrasında ağlaşıyorlar: "Kanlan yerde kalmayacaktır, başımız sağolsun! Hava destekli geniş çaplı operasyonlar başlatılmıştır!.." Oysa Habur'da Kürtçülük açılımı başlatan, üniformalarıyla sınırdan geçiş yapan terörist kafilesini buyur eden, oracıkta çadır mahkemesi kuran ve heriflerin ayağına seyyar mahkeme gönderen bu aymazlardı.
"Nah götürür!.." Şaşırmıştım. Bütün hayallerim yıkılmak üzereydi.
Ak sakallı, nur yüzlü ihtiyar çok ısrarcıydı: "Evlat, sen bunların palavrasına bakma.
Bunlar meydanı boş bulunca cart curt ederler, sıkıyı görünce 180 derece çark ederler." ve "Ama dedecim, ben Tayyip'e Esad'ı devirmesi için üç hafta süre vermiştim. Eğer deviremezse ben okuyucularıma karşı çok mahcup olurum. Sonra özür dilemek zorunda kalırım." "Evlat sen mahcup olmazsın. Türk milletim bu duruma düşürüp rezil edenler onlardır.
Boylarını aşan bir oyuna girdiler. Onlar özür dilesin..." Ve gerçekten de deviremedi...
Rüyama giren ak sakallı, nur yüzlü evliyanın söyledikleri aynen çıkmıştı! Ağlaşmalan için vakit çok geç! Artık ilçeler saldınya uğruyor, ilçelere baskın yapılıyor.
Bu olanların bütün vebali Tayyipgillerin omuzlarındadır.
Türkiye böylesine sorumsuz bir iktidarla nereye kadar gidecektir?
Kendi evindeki pisliği görmezden gelip başkasının evine göz dikenlerin, kendini dünya lideri (!) gibi görmeye başlayan hokkabazların, satılık medyayı kullanıp yalanlarla propaganda yapmaya ve milleti aldatmaya kalkışanların sonu işte budur.
Onların kaderinde her gün şehit cenazesi kaldırmak, namazlarda şov yapmak ve yuhalanmak vardır.
Fakir fukara çocukları şehit olurken, iktidar sahiplerinin bebeleri ve yandaşları bir elleri yağda bir elleri balda yaşarlar, peşkeşlerden yararlanıp iş bitirirler, Allah peygamber deyip malı götürürler.
Türkiye'de olan işte budur.
Cami avlusunda musalla taşında yatan fakir fukara Mehmetçiğin cansız bedeni, bu rezilliğin hesabını ne yazık ki soramaz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget