Günah ve riya - Yaşar Nuri Öztürk


İnsanı günahlar değil, riya batırıyor. Mahveden bela günah değil, riyadır.
Kur’an, günahın her geçtiği yerde Allah’ın rahmet ve merhametini anarken, riyanın her geçti-ği yerde azap, tehdit ve hüsranı anmaktadır. Hz. Peygamber’e yöneltilen şu hitaba bakın:

“Yemin olsun, sana ve senden öncekilere şu vahyedilmiştir: Eğer şirke düşersen,  eyle-min/üretimin/ibadetin kesinlikle işe yaramaz hale gelir ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” (Zümer suresi, 65)
Kur’an’a göre, riya, şirkin en tehlikeli ve namert şeklidir.

Türkiye’de bugün, riyalarının açtığı utanç verici yaraları yine riya ile merhemlemek isteyenler çırpınıyorlar ama çırpındıkça batıyorlar. Son zamanlarda birbirlerini kırıp geçirmekteler. Din ci kesimde bir ‘döneklik ve dönekler’ kavgasıdır gidiyor. Döneklik, riyakârlığın en namert ve iğrenç şeklidir.

Dinci siyaset ekiplerine şunu sormalıyız: Döneklik tartışmasıyla, diyelim ki bir yarayı mer-hemlediniz; diyelim ki gerçeği gördünüz, hatta diyelim ki artık riyayı bıraktınız; peki, o ri-yakârlık günlerinizde dünya âleme attığınız iftiraların günah faturaları nasıl ödenecek? İftira günahına bulaşanların ebediyen lanetlendiğini ve sözlerinin asla dinlenemeyeceğini Kur’an söylüyor...

İşleri çok zor. Tövbe etmek dışında bir şeye hakları ve yüzleri olamaz. Nasıl olabilir ki, yıllar ve yıllar saldırıp sövdükleri sistem ve devletin tüm imkân ve nimetlerinin subaşlarında oturuyor, o nimetleri tepe tepe kullanıyorlar... Ve bir yandan da hakaret ve sövmeye dolu dizgin devam ediyorlar. Seçim otobüslerinin üzerine şunu yazabiliyorlar:
 
“84 yıllık karanlığı yıkacağız!”

Bu iddianın cevabı tektir: Siz karanlığı yıkmadınız, yıkamazsınız; siz karanlığı getirdiniz, ihya ettiniz. Aslında siz karanlığın ta kendisisiniz. Ya şuna ne dersiniz:

‘Türkiye’nin Başbakanı’ unvanını taşıyan sayın RTE. 18 Ağustos 2012 günü tarihin ender rastlanır ‘kin ve tutarsızlık’ demeçlerinden birini, Kadıköy-Kartal metrosunun açılışında Atatürk’ü açıkça hedef alan şu sözleriyle verdi:

"Onuncu Yıl Marşı’nda geçer, ‘Demir ağlarla ördük falan. Neyi ördün ? Hiçbir şey örmüş falan değilsin. Ortada duranlar belliydi. Demir ağlarla şimdi Türkiye’yi biz örüyoruz."

Bu demeç, her kelimesiyle talihsiz bir demeçtir. Türkiye Başbakanı unvanı taşıyan sayın RTE, başında olduğu devletin kurucusunu tahkir edici bu demeciyle meziyet sergilediğini mi sanıyor ? Çok yazık !

CEVABI FATİH ALTAYLI VERDİ

Tarihî gerçeklere tamamen aykırı bu kinci demece bence en güzel cevabı, gazeteci yazar Fatih Altaylı verdi. Birkaç satırını alalım:
"Cumhuriyetin ilk on yılı evrensel bir başarı öyküsüdür. Atatürk’ten sonra Türkiye’nin başına geçen liderlerin toplamını alsan, yetinmeyip bir de beşle çarpsan bir değil, yarım Atatürk etmezler. ‘Neyi ördünüz’ deyip beğenmediğiniz Mustafa Kemal Atatürk, yüz-lerce yıldır savaşlardan bîtap düşmüş, elindeki toprakların yüzde seksenini kaybetmiş, yetişmiş adamlarını cephelerde yitirmiş, kaynaklarını tüketmiş, borç harç içinde kalmış, ekonomisi olmayan, üretimi bilmeyen, çöp üretmekten, ot yetiştirmekten âciz bir ülkeyi kurtarmakla kalmamış, tüm bu kayıpları kısa sürede yerine koyacak bir sistemi ülkeye getirmiş bir adamdır. "

"Bugün sata sata bitiremediğiniz kurumların büyük bölümü onun eseridir. Sümer-bank’tan şeker fabrikalarına, bankalara kadar her şeyi onun dehası düşünmüş, kurmuş, yaratmıştır. Tek kilometre yolu, kendine ait tek bir demiryolu traversi olmayan Anado-lu’da tüm bunları var etmiştir."

"Türkiye’nin demiryolu yapmadığı tek dönem, Türkiye’nin ABD’nin kulu haline geti-rildiği Demokrat Parti dönemi ve sonrasıdır. Türkiye’nin en büyük yokluk dönemle-rinde binlerce kilometre ray döşenirken Demokrat Parti ve sonrasında Türkiye, kara-yoluna mahkûm olmuş, 1950’den 2003 yılına kadar bin kilometre bile ray döşenmemiş, Türkiye otomobile, kamyona, karayoluna ve tabiî petrole bağımlı hale gelmiştir." ( Ha-bertürk gazetesi, 19 Ağustos 2012)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget