Elbet Sabah Olacaktır - Nilgün Cerrahoğlu

“Başına gelenleri bir türlü anlayamıyordu. Geceyi karakolda geçirdi. Saatler boyu sorguya çekildi. Yakınları telaşa kapıldılar. Kendisinden hiç haber gelmiyordu. Ne olmuştu, suçu neydi? Kimse bir şey bilmiyordu. Ertesi gece (onu) arabaya koyup evine götürdüler. Yanında üç kişi vardı. Biri kara sakallı bir paşaydı. Eve daldılar, önce çalışma odasına, sonra yatak odasına girdiler. Her yeri didik didik ettiler, aranmadık ne bir dolap kaldı, ne çekmece ne de raf…”
Yukarıdaki satırlar Soner Yalçın’ın, bir polis aramasıyla başlayan son kitabı “Samizdat”tan değil… Hıfzı Topuz’un son biyografik romanı “Elbet Sabah Olacaktır”dan alındı.
Topuz’un “Elbet Sabah Olacaktır”da anlattığı şair Tevfik Fikret...
Dönem, Abdülhamit’in en karanlık istibdat dönemi...
Hıfzı Topuz, Fikret’in geçen yüzyıl başındaki “ilk tutuklanmasını” böyle anlatıyor.
Hiçbir şeyin değişmediği bir zaman tüneline girmiş gibi oluyoruz.
‘Herkesin vicdanı kapalı’
Tevfik Fikret’in hele Süleyman Nazif’e iç döktüğü mektupta yazdığı satırlara bakın:
“En samimi arkadaşlarımın arasında, sokağa çıplak çıkmış bir adam hissiyle titriyorum; herkesin vicdanı kapalı, örtülü; yalnız ben çıplak! Herkes zamanın sahte gösterişine bürünebiliyor; herkes namuslu geçinerek alçak yaşamanın kolayını buluyor; herkes bu rezil havayı nefes alabilmek için bir çare, bir büyü buluyor.
İşte namuslu kalem, namuslu matbuat, namuslu edep… O da öldü, o da çiğnendi. Gazetesine bir jurnal basmayanlar artık gazeteci sayılmıyor. Sonra içimizde o edepsizlikleri şirretliklerinden dolayı tebrike koşacak, ‘Bir gaza ettin ki hoşnut eyledin peygamberi!’ alkışlarıyla onların bu danışıklı dövüşlerini, namussuzluğun bu zaferini alkışlayacak namuslular da var!
Herkes diyor ki: Zaman haklıdır, akıllıdır, sen budalasın!
Allah aşkına siz öyle yapmayın, siz bari deyiniz ki: Sen budalasın; fakat zaman haklı, akıllı değildir.”
Nasıl?
“Zaman daima haklıdır!” hesabına birdenbire “yetmez ama evetçi” kesilen pek çok tanıdık, eski dosta yabancı düşen bizleri anlatır gibi değil mi?
Bir ülkenin genleri bu kadar mı değişmez?
Doğru zamanlama
Tüm kitaplarını büyük keyif ve hayranlıkla okuduğum Hıfzı Topuz’un son romanı “Elbet Sabah Olacak!”; hedefi on ikiden vuran bir zamanlamayla kaleme alınmış…
Abdülhamit istibdatının gem vurulmamış acımasızlığını, abukluğu ve keyfiliğini, bu istibdata teslim olmamak adına yalnız kalmayı göze alan Fikret’in çaresizliğini okurken maziyle bugün arasında okur olarak mekik dokuyorsunuz.
Anayasacılık adına Meşrutiyet ilan ediliyor…
“Daha çok demokrasi” ayaklarına halihazırda sürdürülen zulüm ve baskılar gibi, değişen bir şey olmuyor.
Zira Topuz’un da kitapta belirttiği gibi: “İnsan haklarına saygının olmadığı ve güçler ayrılığının sağlanamadığı bir toplumda anayasanın anlamı olmuyor.”
Fikret tarafından adı konan Meşrutiyet dönemi gazetesi “Tanin” çevresinden Mehmet Emin Yurdakul bu yüzden bir büyük isyan duygusuyla şu şiiri kaleme alıyor:
“Bugün de mi düşünceye, ağızlara kelepçe
Bugün de mi hürriyete, adalete işkence
Bugün de mi eli kalem tutanlara zindan
Demek millet bugün bile keyfe kurban olacak…”
Topuz ‘perdeyi’ kaldırıyor
Fikret’le bizi böyle “günün içinden” buluşturmanın ötesinde, Hıfzı Topuz büyük şairi, okurlara bütün bir düşünce sistematiği içinde tanıtıyor.
Lisede ezberleyerek geçtiğimizdir o pek esrarengiz Serveti Fünun edebiyatı ve şiirini, berrak bir Türkçeye çevirerek her şeyden önce sadeleştiriyor Topuz.
“Elbet Sabah Olacaktır”ı okurken bu yüzden çoğu defa “Ne enteresan?” diye düşünmeden edemedim: “Fikret’i bu netlikle anlayabilmemiz için ölümünden asır mı geçmesi gerekti? Neden Tevfik Fikret’in fikirleri ve şiirlerini daha önce bu açıklıkla belleyemedik?”
Bu sorunun yanıtı Fikret’in, bir asır sonrası Türkiye’si için bile çok “ilerici bir yazı ve düşünce insanı” olmasında yatıyor...
Tevfik Fikret bir özgürlük şairi.
İfade ve düşünce özgürlüklerini savunuyor.
Kadınlar için hak ve eşitlikten yana çıkıyor.
Savaş karşıtı ve barış yanlısı hümanist fikirlere imza atıyor.
Şeriat karşıtı aydınlanmacı kimliğiyle tanınıyor.
Bunlar geçmişte de sağ iktidarlar yörüngesinde yaşayageldiğimiz “laik Türkiye Cumhuriyeti’nde” her daim “sakıncalı” görülmüş olan fikirler. O anlaşılmaz dil, belli ki bilinçli olarak, şair üzerinde kalın bir perde gibi korunmuş.
Topuz, Fikret’le aramızdaki o “perdeyi” kaldırıyor!
Kitaba adını veren Fikret dizeleriyle bitirelim bu yazıyı:
“Evet, sabah olacaktır, sabah olur geceler
kıyamete kadar sürmez,
sonunda bu gökyüzü, bu mavi gök size acır…”
Çok teşekkürler Hıfzı Topuz.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget