MÜMKÜN olduğu kadar kısa zamanda çözmeniz gereken önemli sorunlarınız varsa, zihninizi uzun süredir meşgul eden ve pek kapıya dayanmış durumda olmayan konulardan temizlemeniz gerekir.
Kıbrıs sorunu bu tanımlamaya tam girmiyor. Uzun zaman zihnimizi meşgul etti ama artık pek meşgul etmiyor. Önemini de ilk bakışta bizim için kaybetmiş görünmekte.
Ama bizler, yani Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan Türkler için öyle de Kıbrıs Türkleri için aynı şeyi söyleyebilir misiniz? Onlar açısından artık kapıya dayanmış ve artık daha ertelenmesi tehlike doğuracak kerteye gelmiş bir sorun söz konusudur.
Üstelik, hem günlük yaşamın tadını kaçıracak türden hem de geleceğe güvenle bakmayı önleyecek kadar dramatik. Ayrıca, orada yaşayan insanların ana vatan diye bize bakıyor olmaları açısından düşünürseniz, konuyu iki toplum için böyle farklı biçimde değerlendirmenin insanlığa sığmayacağını da unutmamak gerekir.
O zaman, böyle bir zihin temizliğinin her iki toplum için de kaçınılmazlığını bilip temizliğe hemen girişmek gerekmez mi?
Öyle anlaşılıyor ki Ada’daki görüşmeler yine tıkanınca, her zaman olduğu gibi, “güven arttırıcı önlemlerin gerçekleştirilmesi” ve “görüşmelerin yeniden başlatılması” için yeniden temaslara geçilmesi gündeme gelmiş. KKTC’nin Dışişleri Bakanı bunu eski bir alışkanlık olarak görüyor ve “Kırk sekiz yıldır bizi oyalıyorlar” diyor.
Bilinmeyen bir taktik değil bu. Büyük devletlerin sorunu çözülmez durumda bırakmayı kendi hesapları açısından yararlı gördüğü eskiden beri biliniyor. Birleşmiş Milletler görevlilerinin bu sorundan ekmek yedikleri de. Hepsi için hava hoş.
Ama, kendinizi Kıbrıslı Türkler yerine koyarsanız hiç hoş değil.
Bizim için de.
Hatta Kıbrıslı Türrklerin sıkıntılarına seyirci kalmış görünmemiz açısından bakıldığında, hoş olmamaktan öteye, ayıp da.
Öyleyse, Ankara diplomasisi ne bekliyor?Dünyaca tanınan ve o rahatlıkla başka hedeflerin peşinde koşan Rumların bezmeleri ve hemen hakça bir çözüme kendiliklerinden razı olmalarını mı?
Büyük devletlerin ve Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs Türk’üne acıyıp Rumları yola getirmesi mi?
“Artık gına geldi; bir daha dönmemek üzere masadan kalkıyoruz” demek ve sonra Kıbrıs’ın kuzeyini cennete dönüştürmek için Anadolu’yla birlikte çalışma planları yapmak çok mu zordur?
Yorum Gönder