Koalisyon günlerinde, işler sarpa sarınca, manşetler hazırdı: “Tozkoparan fırtınası!”
“Sapla saman birbirine karıştı!”
Tabii devamı:
“Göz gözü görmüyor!”
“Şike davası” da o halde tam tozkoparan fırtınası, göz gözü görmüyor, her kafadan bir ses çıkıyor.
* * *
Ceza puanı...
Onun da çeşidi var!
Ya da ceza puanını gelecek sezon, maçlar başlarken veriyorsun, diyelim takım (-12) oranla ilk maça çıkıyor, kazananlar puan alırken, cezalı takım puan cezası ödüyor, kazandığı puanlar cezaya gidiyor.
* * *
Şike yapan takım küme düşsün...
Bütün bu gürültünün patırtının Fenerbahçe ve tutuklu başkanı Aziz Yıldırım için çıkarıldığı söyleniyor.
Niye?
Çünkü Fenerbahçe dokuz dalda şampiyon olmuş, şampiyonluğa oynamış, dağda bayırda tesis üstüne tesis... O koskoca stadyu- mun adı ne? Şükrü Saracoğlu! Kim bilir kaç kişinin adını duyunca saçları diken diken olmuştur. Ya Lefter ile Can’ın adı verilen çalışma tesisleri...
“Mavi”nin bir reklamı vardı, Amerika’daki tekstilci “Bu Türkler de çok oluyor” diyordu.
Bu Fenerbahçe de çok oluyor!
Kıyamet kopuyor, hâlâ Federasyon’un “şike de bulamadık, teşvik de göremedik” açıklamasından sonra, adı geçen ya da geçmeyen her kulübün disiplin kuruluna gönderilmesi!..
Bu bize göre gereksiz ve uygunsuz!
* * *
Tabii bu arada unutulmayacak laflar ve görüntüler var.
Futbol yorumcusu, emekli hakem, televizyonun en çok konuşan “laf ebesi” Erman Toroğlu, yanına tek müttefiki Gökmen’i de alarak, Federasyon’u protesto için stüdyoda cacık yapmış.
Yapar, hem alasını yapar, eski mesleği kabzımallıktır.
Cacık için ne lazım?
Yoğurtla hıyar, onlardan da çok var, hele hıyarlar!
* * *
Birkaç kendisini bilmez, Fenerbahçeli olmanın ne demek olduğunu hiç bilmez, koskoca, apartman boyunda afiş yaptırtarak Ziya Şengül’e “Sen bizim kaptanımız!” değilsin, demiş...
Ayıp, televizyondaki programı beğenmiyorlarmış, ayıp!
Bizim de beğenmediğimiz bazı programlar var, yapısı gereği kavga dövüş çıkarmıyor.
Sessiz, uslu, müeddep!
Sırtında taşıdığı formanın gereği...
* * *
Dedik ya sapla saman birbirine karışmış, tozkoparan fırtınası öyle bir esiyor ki!
Diyeceksiniz ne olacak bu işin sonu?
Cumhuriyet’in ilk kurulduğu yıllarda lakabı “sihirbaz” olan bir Alman maliyecisini getirmişler, şu bizim maliyeye bir bak demişler.
Adam, bir süre sonra raporunu vermiş:
“-Aman dokumayın, öyle bir makine kurmuşsunuz ki, bir vidası çıksa olduğu gibi kalır.”
Bizim futbol işleri de öyle...
Allah rahmet eylesin bizim Milliyet’in arşiv müdürü “Nedim abi” vardı. Hangi fotoğrafı arasanız bulamazsınız. Ama o gelir, eliyle koymuş gibi fotoğraf zarfını çeker çıkarırdı!
Biraz cesaretlenip “Bu nasıl iş” diye sorsanız ağzınızın payını alırdınız:
“-Siz aradığınızı bulduktan sonra, bana ne ihtiyaç var.”
* * *
Hem madem şike yoktu, hepsi bir yana, bu yazıya ne gerek vardı.
Yorum Gönder