Osmanlı Devleti; 19. Yüzyıl'da parçalanma sürecine girmişti. Devleti kurtarmak düşüncesiyle, değişik fikirler ortaya atılıyordu. Aydınların bir bölümü; seçimler yapılmasını; devletin geleceğinin de yeni kurulacak bu Meclis'e bırakılmasını istiyordu. Yeni Osmanlılar adıyla ortaya çıkan bu çevreye; Avrupalılar, Fransızca Jeunes Turcs (Jön Türk), yani Genç Türkler diyorlardı.
Elbette ki padişahlık sisteminde böyle düşünen Osmanlı aydınlarının yaşama şansları da bulunmuyordu. Bu yüzden özellikle de 2. Abdülhamit'in koyu baskı (istibdad) dönemi başlayınca; bunlar Avrupa'ya kaçarak orada fikirsel ve politik mücadelelerini sürdürdüler. Gazeteler yayımladılar. Aralarında Ziya Paşa, Şinasi, Namık Kemal, Ali Suavi, Ebuzziya Tevfik gibi isimlerin bulunduğu iki yüzden fazla aydın Jön Türk hareketini yürütüyordu.
Elbette ki Jön Türkler, sadece kuru bir fikir derneği değildiler; bunların siyasi kişilerle de bağlantıları bulunuyordu. Mustafa Fazıl Paşa gibi etkili bir isim de bunlarla birlikteydi. Mithat Paşa da bunlara destek oluyordu.
Ama padişah Abdülhamit 1878'de parlamentoyu dağıtınca Jön Türkler ağır cezalara çarptırıldılar. Mithat Paşa boğduruldu; Namık Kemal sürgüne gönderildi.
Örgütsel yapıları çökertilmiş olsa bile Jön Türkler dar grupçuklar biçiminde gizlice çalışmalarını sürdürdüler. 1908'deki 2. Meşrutiyet hareketi; aslında Jön Türk fikir ve eyleminin hayata geçirilmesinden başka şey değildir.
AYNI ORTAM
Bugünkü siyasi ortam da 2. Abdülhamit dönemini hatırlatır bir hal aldı. Uluslararası kuruluşların yaptığı ölçümler gösteriyor ki demokratik haklarda dünyanın en geri devletleri arasında bulunuyoruz. Bunun birinci sebebi antidemokratik uygulamaların Türkiye'yi kasıp kavurmasıdır.
*İktidar; kendisi gibi olmayanları düşman görüyor; yok edilmesi gereken zararlı bir nesne gibi yaklaşıyor onlara.
*Yargı; iktidarın işaretine göre kararlar üreterek bu siyasi baskıya hem meşruiyet sağlıyor hem de mahkemeleri özel (siyasi) mahkemelere çeviriyor.
*TBMM; tamamen tek kişiden gelen işarete göre parmak kaldırıp indiriyor. Bu haliyle de şekli olan ruhu olmayan bir makine izlenimi veriyor.
Elbette ki böyle bir ülke en fazla sanatçıları zorluyor ama onlardan ses çıktığı yok. 'İçine tükürürüm böyle sanatın!' diyen çizginin yönettiği Türkiye'de maalesef; aydınlarımız; Osmanlı aydınındaki haysiyete bile ulaşabilmiş değiller. Değiller; çünkü Osmanlı aydınları kelleyi koltuğa alıp padişaha bile karşı gelebiliyor iken; bugün kendisini aydın, yazar, sanatçı, akademisyen sanan binlerce kişi; iktidarı nasıl doğrulayacağının hesabını yapıyor.
İşte bu ortamda müzisyen Fazıl Say ortaya çıkıp Jön Türk gibi davranabiliyor.
Bu yüzden kendisini kutluyorum.
75 MİLYONDA 1
Eğer Fazıl Say; bugün ülkemizi bir sanatçının yaşayamayacağı baskıcı bir ülke olarak görüyor ise ona kızmak yerine; kendimize; 'Ne oluyor? Bu sanatçı niye böyle konuşuyor?' diye sormamız gerekiyor.
Kimse kusura bakmasın; bu ülkede 75 milyon insan var ama sadece 1 Fazıl Say var.
Ot gibi bitip ot gibi yiten cahil ve etkisiz milyonlarla Fazıl Say'ı bir tutamayız.
Fazıl bir şey diyor ise akıl ve idrak sahibi insan; onun ne demek istediğini anlamaya çalışır.
TEK BAŞINA OLMAZ
Fazıl Say'ın protestosu haklı ama bireysel. Bu yüzden kendisine Jön Türk hareketini yeniden hatırlıyorum.
Eğer Türkiye'ye faydalı olmak istiyorsa artık bireysel çıkışlarını kendisi gibi düşünen aydınların ortak tepkisine çevirmek yolunda yeni bir aşamaya geçmelidir.
Kılıçdaroğlu güzel konuştu
Dün CHP İstanbul İl Kongresi'nde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, kendine güvenen bir lider portresi çizdi. CHP'lilere gelişen dünya şartlarını da hatırlatarak nasıl politika yapacaklarının yollarını gösterdi. Bu arada, 'Bu CHP ne yapıyor?' diye eleştirede bulunan yandaş medyaya anlamlı açıklamalarla cevap verdi.
Konuşmasının en samimi yeri ise analara seslendiği bölümdü. Bu arada kendi rahmetli anasına, AKP'lilerin söylediği bazı sözlerden duyduğu üzüntüyü dile getirdi; kadınları CHP'ye sahip çıkmaya çağırdı.
En sonunda, 'Huyum yumuşaktır ama partide kavgaya izin vermem' dedi.
Bundan sonrasını da dikkatle izleyeceğiz. Bakalım Sayın Kılıçdaroğlu, bu çok başlı gibi algılanan görüntüyü düzeltebilecek mi?
Yorum Gönder