CHP’nin İstanbul kongreleri her dönemde tartışma konusu olmuştu... Bu tartışmalar genellikle “partiyi ben daha iyi yönetirim” iddiası üzerinden yürüyordu....
Ancak tarihin hiçbir döneminde ideolojik bunalım CHP’de bu kadar siyasal ve örgütsel erozyona yol açmadı!..
Yalnızca erozyon değil, İstanbul kongresi uğruna MYK’dan istifa eden Gürsel Tekin’in, “CHP’de çete var, dağıtılsın” şeklindeki vahim açıklamaları da kötü algıyı büyüttü.
CHP, hatalı strateji ve “tasfiyeci” örgütlenmenin yanı sıra kendi içindeki kavgaların girdabında da hızla değişiyor, değiştiriliyor!..
Birilerinin “yeni”leşmeyle iddiasıyla kamufle ettiği bu yapı CHP’yi ne yazık ki büyütmüyor.
İşte son İstanbul kongresi bile partideki yönetim sıkıntısının nasıl kangrenleştiğini, tabanda ve örgütlerdeki heyecanın niçin tükendiğini göstermeye yetiyor...
CHP’li bir avukat, partideki gelişmeleri izleyen bir internet sitesinde yayımlanan ilginç bir hesaplamayı maille göndermiş. Bakınız o hesaplama neyi anlatıyordu:
CHP’nin İstanbul’un her ilçesinde en az 400 mahalle delegesi varmış. Yani 39 ilçede 15.600 delege bulunuyormuş.
39 ilçede 40 kişiden oluşan yönetim kurulu üyeleri görev yapıyormuş. Bunların toplamı da 1560 kişiymiş
Partinin İstanbul’da 700’den fazla belediye ve il genel meclisi üyesi de görev yapıyormuş.
İşte bu örgüt yapısı tam 18 bin kişiden oluşuyormuş.
Oysa CHP’nin önceki gün Abdi İpekçi Spor Salonu’nda yapılan kongresine ne yazık ki; 3 bin civarında insan gelmiş!.. Partili avukat mailini şu soruyla noktalamış:
“Mehmet bey, siz yıllardır CHP’nin güçlü olması için çırpınıyorsunuz ama söyler misiniz, CHP bu tabloyla mı İstanbul Belediyesi’ni alacak?..”
Bu hesaplamayı yapanlar keşke partinin İstanbul’daki 100 bini aşkın üyesinin nerede olduğunu da sorsaydılar!..
Kılıçdaroğlu uyarıyı görecek mi?..
Evet, AKP’nin il kongrelerini bile stadyum şölenlerine çevirdiği bir ülkede, ana muhalefet partisinin en büyük örgütü 12.500 kişilik salonu dolduramıyorsa, kongresini yalnızca 3 bin kişiyle yapmak zorunda kalıyorsa durum gerçekten çok düşündürücüdür?..
Üstelik “sönük, cansız ve heyecansız” olmasının yanı sıra ne hikmetse 200’e yakın delegenin oylarının geçersiz sayıldığı bir kongre, CHP’ye umut bağlayanlarda hayal kırıklığı yaratmaktan ileri gitmedi...
Delegeleri, yöneticileri ve meclis üyeleri bile kendi partilerinin il kongrelerine gelmiyorsa, CHP yönetiminin bunun sebeplerini sorgulaması yaşamsal değil mi?..
O salonun coşkulu, heyecanlı kitlelerce ağzına kadar dolu olması, bir büyük sinerjiye sahne olması gerekmiyor muydu?..
Peki, böyle umutsuz bir tablo ortaya çıkmışken CHP İstanbul kongresinin sonucu önemli mi?..
Kimin kazandığının partinin geleceği açısından bir artısı var mı?..
Bu kongre, “CHP ulusalcı solla ilişkisini kesmelidir” diyen Erdoğan Toprak gibileri için bir zafer olabilir mi?..
Daha düne kadar “CHP bitmiştir” diyen 10 Aralık Hareketi’nin İstanbul örgütüne hakim olması bir kurtuluş mu?..
Ne yazık ki külliyen hayır!.. CHP, “yeni”leşme safsatasıyla yavrusunu yiyen kedi olmaktan vazgeçmedikçe sıkıntıları daha da büyüyecektir!.. Kimsenin bu yılgınlığı yaratmaya hakkı yoktur...
Türkiye hızla dönüştürülürken, rejim sarsılırken CHP bir an önce öz kadrolarıyla silkelenip kendine gelmelidir...
Gerçek CHP’liler, toplumun geleceği, gücü, umudu, önderi ve lokomotifi olabilmenin çarelerini aramalıdır... Hem de bir an önce...
Gürseller’in dosya misillemesi!..
Yukarıda yazıda, “CHP, kendi içindeki kavgaların girdabında hızla değiştiriliyor” şeklindeki satırlara dikkat ettiniz mi?..
İşte Gürsel Tekin’in “CHP’de çete var” diyerek Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Gürsel Erol ile Erdoğan Toprak‘ı ima etmesinin ardından yaşanan “dosya” misillemesi de parti tabanını üzüyor...
Önce Gürsel Erol’la ilgili bir ihale dosyası, 4 Mayıs‘ta internet medyasına yansımıştı. Bakınız, bir mahkeme belgesinin de yer aldığı o haberde neler yazılmıştı:
“Gürsel Tekin’in istifa etmesine neden olan isimlerden, Kılıçdaroğlu’nun en yakın adamı Gürsel Erol‘un ihaleye fesat karıştırmaktan 5 yıl hapis cezasına mahkum olduğu ortaya çıktı. Tekin’in ‘Üçlü çete’ olarak nitelendirerek partiyi yönetmekle suçladığı Erol’un, aldığı bu cezaya rağmen Kılıçdaroğlu’nun bir işlem yapıp yapmayacağı merak konusu oldu.”
İşte bu haberden 10 gün sonra bu kez Gürsel Tekin’le ilgili malum “resmi evrakta sahtecilik” dosyası dünkü Akit gazetesine yeniden manşet oldu.
İddiaya göre “seçim çalışmalarında da Tekin’in yanından ayrılmayan bir CHP’li”, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın temyiz için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği “belgelerin çalınmasına şahitlik ettiğini” söylemiş. Bakınız o kişi gazeteye neler anlatmış:
“Tekin’in hemşerisi CHP Ankara milletvekili adayı Aykut Fındıkçı, Ankara PTT dağıtım merkezinde tanıdığı bir memur aracılığıyla dosyayı Tekin’e ulaştırdı. Yani o PTT memuru, aldığı postayı ilk önce Yargıtay’a götürmedi. Fındıkçı, o PTT memuruyla İstanbul’a gitti. İkili oradan Tekin’in ofisine geçtiler. Tekin, PTT zarfı içerisindeki dosyayı onlardan aldı, böylece siyasî kariyerini bitirmeye neden olacak belgeleri ortadan kaldırdı.”
Gürsel Tekin’in partideki bazı isimleri “çete”cilikle suçlamasının ardından iki dosyanın ardı ardına medyayla sızdırılması çok dikkat çekici!..
Ancak asıl şaşırtıcı olan; bir dönem yolsuzluk dosyalarının üzerine gitmesiyle şöhret kazanan CHP liderinin, parti içindeki “dosya” misillemesine sessizliği!..
Yorum Gönder