AKP yöneticileri hatta Başbakan Erdoğan; basına verilen ve sayısı hızla artan cezaları yok sayma eğilimindeler.
Ama biz; bu ülkede muhalif düşünce sahipleri gittikçe ağırlaşan tehditlerle karşı karşıyayız.
Birincisi; görünmez tehdit. Farklı düşüncelerimizi beğenmeyenler; ölümle tehdit ediyor.
(Bu konuda, İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Hüseyin Çapkın'ın duyarlılığına teşekkür ediyorum.)
İkincisi ise adli tehdit: Yazdıklarımızı beğenmeyen savcılar hemen dava açıyorlar. Ve mahkemeler de genellikle bizi mahkum ediyor.
Son cezamız; Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nden geldi: 16 ay ceza aldık.
19 bin 400 TL ödemez isem hapse atılacağım, 16 ay yatacağım.
Peki ne yaptım da mahkum etti beni mahkeme?
'ALEVİ DÜŞMANI SAVCILAR'
10 Mart 2010 tarihinde bu köşede; 'Alevi Düşmanı Savcılar' başlığıyla bir yazı yazdım. O yazıda; Alevilere karşı Türkiye genelinde yürütülen kötüleme ve suçlama kampanyasını anlatırken; Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal'ın da bu kampanyanın bir parçası gibi davrandığını iddia ettim. Bunu yazarken de Savcı Şanal'ın; o dönemdeki 3. Ordu Komutanı Yıldıray Berk ile ilgili olarak hazırladığı iddianameye şu iddiaları koymasına dayandım:
'Erzincan ve civarındaki Alevi köyleri ile özel olarak ilgilenmekte, bu köylerin ihtiyaçlarının giderilmesi için ordunun imkanlarını kullanmaktadır. Yaptığı yardımlar nedeniyle Alevi köyleri ve dedeler tarafından sevilmekte, dedeler tarafından kendisine takdir beratları verilmektedir.'
Görüldüğü gibi, Savcı Şanal; bir subayın Alevilerle ilgilenmesini suç gibi gösteren tavır içine girmiştir.
Bunun adı da Alevi düşmanlığından başka bir şey olabilir mi?
Bu yazımdan sonra hakkımda üç ayrı suçtan kamu davası açıldı. Davaya bakan Bakırköy'deki mahkeme; 2 Mayıs'taki duruşmada beni 'teşdiden' yani 'şiddetli' biçimde cezalandırma kararı aldı.
Mahkeme kararında daha ilginç bir suçlama var bize; deniliyor ki: 'Sanığın eski sabıkaları var. İleride tekrar suç işlemekten çekineceğine ilişkin mahkememizde kanaat oluşmamıştır, o yüzden şiddetli biçimde cezalandırılmasına...'
Yani; Bakırköy 2. Asliye Mahkemesi beni iki kez mahkum ediyor: 1- Savcı Şanal'a hakaret etmekten... 2- Her an suç işleyecek birisi gibi göstererek...
Sağ olsun ileri demokrasimizin yeni mahkemesi... Muhalif yazarlara ve aydınlara bakışını ne güzel özetlemiş...
NEREDE O SAVCI?
Mahkum edildim ama savunmamı tam yapamadım. Çünkü; Savcı Osman Şanal duruşmaya müdahil olarak katılmak istedi. Avukatım reddetmemi önerdi ise de ben onun isteğini kabul ettim. Kendisiyle adalet önünde yüz yüze hesaplaşmak istiyordum. Duruşma yargıcına sonraki bir duruşmada; 'Madem müdahil oldu, kendisine soru sormak istiyorum; mahkemeye getirilsin.' dedim ama yargıç, bu isteğimi bile reddetti. Böylece, savunmamı tam yapamamış oldum.
Tanımadığım, asla hakaret etmediğim ama sert biçimde eleştirdiğim Savcı Osman Şanal yüzünden ceza aldım.
Sayın Başbakan'ım!
Sizi zaten korkudan eleştiremiyoruz. Şimdi; savcılara, yargıçlara da da laf edemez hale geldik.
Kendimi; mesleki dayanışmanın kurbanı gibi görüyorum; haksız mıyım?
YARGITAY NE YAPAR?
Sık sık gittiğim mahkemelere bakınca şunu görmekteyim: Bazı iyi niyetli savcılar ve yargıçlar olmasına karşın; kararlar genelde tutucu bir tavır içinde veriliyor. Türkiye'yi hukuksal anlamda küresel gelişmişliğin bir parçası yapacak tarzda yorum yapan hakim yok gibi. Yargıtay'ın eski kararlarında; küresel hukuk ilkesine dikkat eden yorumlar da var. Acaba bundan sonrası nasıl gelişecek?
Yargıtay; hukuku; AİHM kararlarına da uygun mu yorumlayacak yoksa iç siyaseti ve mesleki dayanışmayı korur gibi mi duracak?
Ne yapalım; bizim gibiler; bir süre daha hakkı yazdıkları için mahkum ilan edilecekler...
Adaleti savunduğum için ceza geliyor ise de hoş geldi sefalar getirdi.
Yorum Gönder