Yaşasın, Mutluyuz (!) - Şükran Soner

Özellikle son haftaların piyasa haberlerinde, haberci arkadaşlarımızla uzmanların kullandıkları ortak söylem çok dikkat çekici. Bir dizi olumsuz ekonomik gelişmeyi saydıktan sonra, özellikle Türkiye’de ve başka ülkelerde borsalarda görülen iyileşmenin altını çiziyorlar. Gerekçelendirirken, az önce bir dizi olumsuz söz söyledikleri Yunanistan krizi-AB dayatmaları üzerinden “anlaşma haberinin olumlu etkisi” tanımını ekliyorlar. Kendileri de daha önceki gelişmelere ilişkin verdikleri bir dizi olumsuz gelişmenin haberleri üzerine, “piyasaların düzelmesine yol açan olumlu gelişme” gerekçelerinin sırıtmakta olduğunun ayrımında benzer anlam çıkan eklemeler yapıyorlar:

“Piyasaların olumlu bir şeyleri satın almaya gereksinimi var. Bir yerlere akması, arada iyimserliği satın alma iradesi ağır basıyor...”

Hafta sonu yüz binlerin işlerini kaybetmesi, işsizlerin iş bulamaması, işi olanların ücretlerinde indirimlerin yapılması.. dayatmaları karşısında kıvranan Yunanistan’da, İspanya’da, gelecek paniğinde, çaresizliğin travmasında kıvranan milyonlar, AB’nin dayattığı ağır koşullara isyan eylemlerinde sokaklardaydılar. AB’nin geçmiş kapitülasyon dönemlerine rahmet okutacak üslubunu piyasacı ekonomistler bile eleştirmek zorunda kalırlarken, kurtarma paketine ilişkin Brüksel toplantısından sonunda bir anlaşma çıkabileceği babında olumlu havasının piyasalara yansıması için, bizim medyanın “Yaşasın mutluyuz” vurgulaması, düşünmenin ötesinde biraz da olsa içimizi ürpertmeli değil mi? İnsan için ekonomi algılamasından, insansız, paranın dini imanı olmayan kuralları üzerinden, sanal piyasalar ekonomisine geçişin ötesinde, düzenine sorgulamasız teslim oluşun dili...

İnsanı yoka sayan aynı dil, söylemde, satır arasında anlamı üzerinde en küçük bir vicdan sorgulaması yapılmadan, “Avrupa’da da sosyal devlet tarihe gömüldü” yargısını, tekerleme gibi bilinçlere, insanların algılamalarına kaçınılmaz son, zorunlu olgu gibi kazımaya bakıyor... İnsanlığın, emeği ile geçinenlerin, örgütlerinin, siyasal partilerinin yüzyıllar boyunca örgütlenerek, savaşım vererek kazandıkları haklar, değerler bir kalemde insan hakları olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor...

***

Yunanistan kültür ve uygarlığının simgesi ünlü sanatçı Theodorakis’in protesto gösterilerinde polisin zehirli gazından hastaneye kaldırılışı bir cümlelik haber olurken, yüz binlerin Atina’yı saatlerce ateş altında bırakan eylemleri, zorunlu ekranlara yansıtılan, anlamı sorgulanmadan pas geçilecek haberler arasına katılıyor. “Hepimiz Yunanlıyız” sloganı ile Avrupa’nın pek çok merkezinde gerçekleştirilen eylemlerin, İspanya’daki milyonlara varan kitle protestolarının anlamı üzerinde durulmuyor...

Gelişmiş demokrasilerin en ileri ülkelerinde, örneklerinde, insan hakları, demokrasinin ayaklarının kesilmesine yönelik duyarsızlıklar bu boyutlara vardığında, sistemin ayakta kalmasında, insan sömürüsünün katlanması geçerli ülkelerde, Türkiye’de neler olmaz? Kazanmak için piyasalara girip çıkmak zorunda olan, günümüzde serseri mayın gibi kazanmak için girecek yer, ülke arayan sıcak-kara para akışını, başta devleşen cari açığımız, ekonomik tüm olumsuz gelişmeleri sorgulamadan “Yaşasın mutluyuz” çığlığı ile karşılayan, piyasalarımızın dili, insanımızın yaşamsal değerdeki tüm gerçeklerini, hangi ölçeklerde duyarsız, pervasız çarpıtabilır?

Dünün üzerinde kafa yormaya değer görülmeyen, teğet geçilen kimi haberlerinden.. Hrant Dink cinayetine ilişkin dün haber yapılabilen Cumhurbaşkanlığı resmi raporundan bir saptama: “Yaşama hakkı korunamadı.”

Başbakan Erdoğan’ın ameliyat sonrası evinde dinlendiği günlerde, Meclis’ten geçirilen “kişiye özel yasa” ile MİT mensuplarının özel yargı operasyonunun elinden kurtarılmalarından, MİT mensuplarına ilişkin yakalanma kararlarının kaldırılması, KCK operasyonunun savcısı, kilit görevlerdeki polis müdürlerinin üzerine, 700 kadar polisin daha görev yerlerinin değiştirilmesi.. süreçleri sonrasında, Başbakan Erdoğan’ın “Seçilmişi atanmışa kul etmem” ilk açıklaması nasıl bir demokrasinin göstergesi?..

Erdoğan iktidarının cemaatle yaşandığı söylenen iktidar paylaşım savaşlarında, insan hakları, demokrasinin olmazsa olmazları, hukuk devleti düzeni, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı kavramlarında.. iktidarlarının güçlendirilmesinde, birbirinden çarpıcı, pervasız örneklerin, çifte standartların yüzlercesini bir arada yaşama noktasına gelmişsek... İktidarının her türden muhalefetinin susturulması için sonuna kadar kullanılmasında hiçbir sakınca görülmeyen özel yargının, operasyonlarının işleyişine ilişkin, “MİT’çiler üzerinden” hükümet, iktidar sözcülerinin söylediklerinin tümünü yıllardır, bütün özel yargı mağdurları, hukukçular, insan hakları savunucuları söylemiyorlar mıydı? Dünün canlı yayınlarının odağındaki sporda şike özel yargılaması, tüm ayrıntıları ile bu çarpıcı çelişkilerin, çifte standartların en yüz kızartıcı, çarpıcı aynası değil mi?.. Yaşasın, mutluyuz!...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget