Yarın CHP’nin “Tüzük Kurultayı” var. Parti içi hukuki bir kargaşa nedeniyle iki ayrı kurultay yapılacak. Biri yarın diğeri pazartesi günü. Ancak yarın çıkacak sonuca göre belki de ikincisine hiç gerek bile kalmayacak.
Peki kamuoyu bu kurultayların neresinde?
Açıkçası, hiçbir yerinde.
Çünkü CHP’nin tamamen iç tartışması olan bu kurultaylar halkı hiç ilgilendirmiyor .
Halk CHP’nin bundan sonra ne yapacağına, iktidar alternatifi olabilecek politikalar üretip üretmeyeceğine, kendisi için bir umut olup olmayacağına bakar.
Elbette CHP’de parti içi demokrasinin kurulması, halkın bu beklentilerinin de tetikçisi olacaktır, yine de CHP içindeki kavga partililer hatta delegeler dışında kimsenin gündeminde değil.
Ama gazetelere ve televizyon kanallarına bakıyorum, herkes CHP’den söz ediyor.
Özellikle bugüne kadar AKP’yi iktidarda tutabilmek ve yapılan bütün hataları örtbas etmek için çırpınan yandaşlar CHP ile yatıp CHP ile kalkıyorlar.
Hepsinin de “ulvi” bir amacı var. Hepsi CHP’nin iç tartışmaları bitirip “iyi bir muhalefet partisi” olmasını arzuluyor.
Zannedersiniz ki hepsi de Türkiye’nin tek umudunun CHP olduğuna inanıyor. CHP’nin içinde olduğu kötü durumundan hepsi rahatsız, hepsi tedirgin.
Hepsi CHP’ye akıl veriyor, hepsi CHP’yi yeni baştan yaratmaya çalışıyor.
CHP değişmeliymiş.
CHP değişimi okuyamıyormuş.
CHP hâlâ geçmişte kalmış.
CHP statükodan kurtulamıyormuş.
CHP etkili muhalefet yapamıyormuş.
CHP dünyayı anlamıyormuş.
CHP böyle gidemezmiş.
Güzel işte. Madem CHP bu kadar kötü, niye üzülüyorlar, sevinmeleri gerekmiyor mu?
Aslına güya demokrasi adına mücadele ettiklerini söyleyen bu yandaşların söylemek istediği, CHP’nin de tıpkı AKP gibi olması.
Diyorlar ki:
CHP türbana destek vermeli.
CHP Kuran kurslarına karşı çıkmamalı.
CHP Türkiye’nin bağımsızlığını dile getirmemeli.
CHP bizim istediğimiz anayasa değişikliklerine karşı çıkmamalı.
CHP Cumhuriyet ilkelerine sahip çıkmamalı.
CHP Atatürk devrimlerini artık savunmamalı.
CHP artık Atatürk’ten vazgeçmeli.
CHP Kürt özerk bölgesini kabul etmeli.
CHP Apo’nun affına karşı çıkmamalı.
CHP geçmişini kötülemeli.
CHP eleştirmek yerine iktidarı desteklemeli.
CHP hapisteki milletvekillerinden vazgeçmeli.
Kısacası yandaşlar kendi çıkarları için bunları istiyorlar, bunları hayata geçirmek için çırpınıyorlar ve buna demokrasi diyorlar.
CHP’yi de buna davet ediyor ve “Takılın AKP’nin kuyruğuna, onun istediklerini yapın, Türkiye’yi birlikte dönüştürelim, siz de payınızı alın” demeye getiriyorlar.
CHP’liler sadece bu gerçeği görseler bile Türkiye’nin çehresini değiştirebilirler. Yarınki kurultayda tüm delegeler bunu göz önüne almalı.
*****
Neden tasarı değil de teklif
İktidar eğitim sistemini tamamen değiştirmeye çalışıyor. 28 Şubat’ın intikamı olarak da değerlendirilen yeni eğitim sistemine kısaca “4+4+4” deniyor.
AKP’nin eğitimi kökten değiştirerek kendi siyasi görüşü doğrultusunda bir sistem oluşturacağı eleştirileri de giderek artıyor.
Burada merak ettiğim şu; genellikle köklü değişimleri sağlayan yasalar hükümet tasarısı olarak getirilir Meclis’e.
Bunun anlamı şudur; İktidar “ben köklü bir değişiklikten yanayım ve bunun bütün siyasi sorumluluğunu da üzerime alıyorum” demektedir.
Hükümetten gelen yasa isteklerine “tasarı” denir.
İktidar partisinden ya da muhalefetten milletvekillerinin getirdiği yasa isteklerine ise “teklif” denir.
Yasa teklifleri de elbette görüşülür ve yasalaştığı gibi kabul de görmeyebilir.
Buradaki incelik şudur: “İktidarlar yasa tasarısının arkasında durur, sorumluğu alır. Yasa teklifine ise karşı çıkmasa bile sorumluluğunu almış sayılmaz.”
Eğitimde köklü değişim tasarı olarak değil teklif olarak geldi. Yani hükümet sorumluluğun altına girmiyor ve sayısal olarak çok üstün olduğu Meclis’e havale ediyor.
Yani sorumluluğu Meclis’e yüklüyor.
Buna karşı yasanın tasarı değil teklif olmasına rağmen Milli Eğitim Bakanı bunu hararetle savunuyor.
Kulağı tersten gösterip halkı yanıltmaktır bu.
*****
Kız çocuklarının okullaşma oranını düşüreceği eleştirisine hedef olan ve çocukların evde eğitim görmesini sağlayan sistem (Açık Eğitim) üstün zekâlılar içinmiş. İnsan ister istemez düşünüyor: “İnanmamızı bekledikleri bu açıklama da geri zekâlılar için herhâlde!” (Gani Yıldız)
*****
Müyesser Yıldız “esir hukuku” istiyor
Odatv davası nedeniyle tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız isyan halinde. Hakkında hiçbir suçlama yapılmayan, sadece sahte olduğu ve virüsle bilgisayarına gönderildiği bilirkişi raporuyla kesinleşen bir e-posta’da yazılanlarla iddianame düzenlenen Müyesser Yıldız Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na yazılı başvuruda bulunarak hakkında “esir hukuku” uygulanmasını istedi. Yıldız, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a da yazdığı mektupta kendisine uygulanan hukuksuzlukları tek tek anlatarak “Şu anda Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkım olmadığını biliyorum, ama bu isyanımı hayata geçirebilmem için bana yol ve yöntem göstermenizi istiyorum” dedi.
***
NOT: Esirler suçlu değil, düşmandır, savaş sırasında yakalandıklarında bu kapsamda tutulurlar. Müyesser Yıldız hakkında bir suçlama olmadığına göre “düşman” sıfatıyla hapiste tutulduğunu ironik biçimde anlatmaya çalışıyor.
*****
“Büyük örgüt var ama göremiyoruz”
Hrant Dink cinayeti davasını gören mahkeme, gerekçeli kararını açıklayınca kıyamet iyice koptu.
Çünkü mahkemenin gerekçeli kararında ortada büyük bir örgütün varlığının hissedildiği ama bunun görülemediği kaydediliyor.
Hâkimler daha ne desin ki?
Örgüt ortada. Ama gel de söyle bunun ne olduğunu.
Şimdi AKP ve yandaşları çok öfkeli. Davanın Ergenekon’a bağlanmamasından çok rahatsızlar ve üstelik çok da endişeliler.
Eğer mahkeme “büyük örgüt var” tanımı yerine “Bu Ergenekon’dur” deseydi herkes rahatlayacaktı.
İktidar ve yandaşları cinayeti Ergenekon’a bağlamak istiyorlar ama temas noktası bulamıyorlar.
Çünkü olayda adı geçen neredeyse tüm devlet görevlileri bizzat bu iktidar tarafından “güven duyuldukları” için bulundukları yerlere atanmışlar zamanında.
Daha da ötesi, iktidar bu kişilerin çalışmalarından pek memnun ki, hemen hepsi Dink cinayetinden sonra terfi ettirilmişler, biri milletvekili bile seçilmiş.
Şimdi gelin de bunları Ergenekon’a bağlayın bağlayabilirseniz.
AKP adına konuşan Bekir Bozdağ çok öfkeliydi dün. Dink cinayeti mahkemesini AKP’ye karşı komplo kurmakla suçladı.
Kısa bir süre önce de MİT’e yönelik ifade atağı da yine AKP’ye karşı komplo olarak değerlendirilmişti.
İktidarda işler çok karışıyor galiba.
Yorum Gönder