Kavga Tek Boyutlu Değil - Hikmet Çetinkaya

Uludere olayı, sanırım bardağı taşıran son damla oldu...
Hedefte MİT Müsteşarı Hakan Fidan vardı elbet...
Aslında salt Oslo’da değil, Brüksel ve Erbil’de de Başbakan Erdoğan’ın buyruğuyla KCK temsilcileriyle yapılan görüşmelerin ses kayıtları internete düşerken kızışmıştı “cemaat-hükümet” çatışması.
Elbet daha öncesi var...
Mavi Marmara olayı...
Fethullah Gülen uzun bir süredir Türkiye-İsrail ilişkilerinin düzeltilmesini, Türkiye’nin AB ülkeleriyle daha yakın diyalog kurmasını, Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerle didişmemesini istiyordu.
İsrail, Hakan Fidan’ı İran’a yakın olarak görüyor, hükümetin hem İran hem de Hamas’la olan ilişkilerinden tedirgin oluyordu.
Gülen hareketiyle hükümet arasındaki çekişme ise Cemil Çiçek’in TBMM Başkanı olmasının ardından kızışmıştı zaten, bunları unuttuk.
Gülen’in, 2010 yılında yapılan halkoylamasını desteklerken, AKP iktidarına gönderme yaptığını biliyoruz.
Fethullah Gülen’in AKP iktidarını ve askerleri eleştirdiği yazısı (herkül.com - 2010) “güç zorbalığı”na ilişkindi.
İpler o zaman gerilmişti aslında.
Neyse ki komutanlar içeriye alınmaya başlandı, kavga bir süreliğine durdu.
Bunlar olurken, cemaatin Güneydoğu’daki eğitim çalışmaları hem Hizbullah hem de PKK ve KCK’liler tarafından engelleniyordu.
***
Oldum olası Erbakan Hoca’nın “Milli Görüş” hareketine karşı olan Gülen’in, 1982 Anayasası’nın oylanması döneminde darbeci faşist General Kenan Evren’in gönderdiği albaylarla görüşme yaptığını da anımsatmakta yarar var.
Neydi o görüşme:
“1982 Anayasası’nı destekleyin, biz de size dokunmayalım...”
28 Şubat’ta ise okullarının tüm anahtarlarını Orgeneral Çevik Bir ve Tümgeneral Erol Özkasnak’a teslim ettiklerini de bu arada anımsatalım.
1980’li yıllardaki Gülen’le 2012 yılındaki Gülen arasında dağlar kadar fark var...
1998 yılından beri ABD’de yaşıyor... Artık çevresinde “köylüler” olarak adlandırılan 60 yaşı devirmiş bir iki kişi kaldı... Yakınında olanlar iyi eğitim görmüş, en az iki dil bilen bilim insanları... Alman, Fransız, İngiliz, Amerikalı siyasetçiler.
***
ABD’ye gitmeden önce Özal’dan Demirel’e; Ecevit’ten Çiller’e dek pek çok liderle ilişki kuran Gülen’in Erbakan’a açık tavır aldığının altını çizdikten sonra, bir yazısının şu bölümüne göz atalım:
“....Kuvvetin genetiğindeki bozukluk, hemen hemen bütün kuvvet temsilcilerine başka insanların tepelerine binme, onları ezme, sindirme ve seslerini kesme hislerini pompalar.
Dolayısıyla ezip sindirme, sadece belli bir kesimin işi değildir.
Bazen siyasi iktidarı güçlenenler de artık kimseyi kale almamaya başlar ve dediğim dedik düşüncesiyle hareket eder.
Dahası, idarecilerin etrafı danışmanlar, özel kalemler, yakın çevrelerce kuşatılır ve halkın sesinin asıl merciye ulaşmasının önü kesilir.
Böylece dün herkesin elini öpen kimseler, biraz güçlenince gayrı kimseyi dinlemez olur, bildikleri gibi davranır ve her iyi işin kendilerine mal edilmesini isterler.”
Burada hedef kimdi?
Hükümet, asker, MİT...
Bu çatışma basit bir Fethullahçı-Nakşi çatışması, pastadan “pay kapma” savaşımı değil!
Yaşanan son gelişmeleri tartışırken dün sabah yurt genelinde KCK operasyonları yeniden başladı. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen önemli bir açıklama yaptı.
Seçen, kimi devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevlerin dışına çıkarak hareket ettiklerine ilişkin görüş bildirdi.
Neydi o görüş?
Örgütün (KCK) eylemlerini gerçekleştirmesine yardım ettikleri kuşkusu doğuracak kanıtlar edinilmesi... Soruşturmanın bu nedenle başlatıldığı...
***
Gülen Cemaatiyle AKP arasında öyle derin bir çatlak olduğuna inananlardan değilim.
Son gelişmeleri cemaatin üstüne yüklemek ise kolaycılık olur.
Burada sorumlu olan cemaat değil, hükümettir!..
Gülen hareketi Mavi Marmara gemisinin İsrail karasularına girmesine karşı koymakta haklı!..
Gelelim Gülen-İskenderpaşa cemaati arasındaki kavgaya!..
Bu, kavga falan değil!..
Fethullah Gülen, Cüppeli Ahmet Hoca adlı “şovmeni” ciddiye alır mı?..
Almaz!..
Gülen hareketinin ne olduğunu, bugünlere nasıl geldiğini, geçirdiği evreleri bilmeyenler bunu önemseyip uzman olduklarını kanıtlıyorlar(!).
Erdoğan’a koşulsuz destek verenler, Hakan Fidan’ın harcanmaması için “İsrail”i gösterirken, “cemaatle” ters düşüyorlar.
Bazı arkadaşlar da olayları irdelerken cemaat-iktidar mücadelesinde öyle kurusıkı atıyorlar ki, şaşırıyorum.
Hayatları boyunca Gülen hareketini izlememişler, hatta destek vermişler... Şimdilerde maşallahları var hepsinin. Her biri şimdilerde uzman kesilmiş.
Atış serbest!
Adına kavga ya da mücadele, ne derseniz deyin, savaş; yandaş, candaş, dindaş medya üzerinden sürüyor.
Bunun adı salt “paylaşım savaşı” değil, ideolojik bir siyasi kapışmadır.
Eksenin bir ucunda İsrail, öbür ucunda ABD vardır da ondan! Orta yerinde de İran....

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget