Gökçeada, Rumlar ve ‘Diyaspora’ Üzerine Bir Çift Söz - Deniz Kavukçuoğlu

6.2.2012 tarihli Yeni Gökçeada Gazetesi'nde "Gökçeada Gelişimine Diyaspora Engeli" başlıklı bir haber yayımlandı. Haberin ait başlığı ise şöyle: "Gökçeada turizm yatırımlarına Rum diyaspora engel olmaya çalışıyor." Gazetenin aynı tarihli sayısının 2. sayfasında ise gazetenin sahibi Bülent Aylı' nın "Karşı Çıkmak" başlıklı köşe yazısı yer alıyor .
Haberin de köşe yazısının da konusu aynı; yazılar Eski Bademli köyünün girişine yapılmakta olan beş katlı bir otelin sit kurallarına aykırı olduğu ve köyün tarihi/mimari dokusunu bozduğu gerekçesiyle köylülerin yargıya başvurarak aldırdıkları yapımı durdurma kararına ilişkin olarak davacılara yönelik "eleştiri" amacını taşıyor.
Ne var ki yazıların içeriği "eleştiri" sınırlarını aşarak açık suçlamalara dönüşmüş. Söz konusu inşaata karşı çıkanlar art niyetli olmakla suçlanıyor, örneğin, Bülent Aylı'ya göre bu insanların amacı. "çevreci değil, bilakis çevreci kisve arkasından Gökçeada 'ya yapılan ve yapılacak yatırımlara karşı çıkmaktır."
Şu sıralar her beğenilmeyen girişimi, eylemi, kişiyi, grubu "yabancılaştırmak", "ötekileştirmek" moda ya; yazar adalı Rumlara da paylarını vermiş. "İşin asıl dikkat edilmesi gerek kısmı" diyor, "yurtdışında yayın yapan' İmbroz' dergileri ve internet siteleri koro halinde tüm yukarıdaki Türk yatırımlarına da karşı çıkarlar; karşı mücadele veriyorlar."
Haberde ise "Gökçeada'nın cazibe merkezi olmasını istemeyen Rum diyaspora büyük çaba harcıyor. Gökçeada'nın geleceği açısından Türk yatırımlarının Türk varlığının büyük idealine (abç) ve programlarına halel getireceğine inanan Rum diyaspora Türk kanunları ve kamuoyunu kendi amaçlan için kullanmaya çalışıyor."
***
Yazılar bu biçim ve içerikleriyle okunduğunda okuyanı yanıltır nitelikte; her şeyden önce yasal/çevreci/estetik kaygılarla otelin bu şekliyle yapımına karşı konuyu yargıya götürenlerin tümü Türklerden oluşuyor, içlerinden hiçbirinin "ada turizme açılmasın", "zenginleşmesin", "nüfusu azatsın" toüründen bir amacı yok, çünkü her biri Eski Bademli köyünde tapu/mülk sahibi ve tümü adanın ve köylerinin gerekli altyapı hizmetlerine kavuşabilmeleri için Gökçeada'nın zenginleşmesi gerektiğinin bilincinde olan aydın İnsanlardır.
Gelelim "diyaspora" konusuna. Yazar da, gazetesi de bu sözcüğü yanlış kullanıyor. Diyaspora sözcüğü, çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının anayurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamalarını ifade eder.
Gökçeada Rumları, özellikle 1965 yılında okullarda Rumcanın yasaklanması, tarım arazilerinin istimlak edilerek geçim kaynaklarını yitirmeleri sonucu adadan ayrılmışlardır. Fakat bu insanların büyük çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda kalmıştır. Bilindiği gibi TC Anayasası'nın 66/1 maddesi TC'ye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi "Türk" kabul eder. Etnik kökenleri itibarıyla Rum, uyruk bağlan nedeniyle Türk olan bu insanları diyaspora bireyleri/toplumu olarak değerlendirmek/görmek yanlıştır. Üstelik bu insanların büyük çoğunluğu uyruktan gibi adadaki mülklerini korumuşlardır. Gökçeada'nın hem doğal hem de resmi hemşerileridir. Yaz aylarında, Paskalya, yortu gibi özel günlerde köylerine gelmektedirler. Seçim zamanlarında gelip oy kullanmaktadırlar.
Bu insanlara "diyaspora" diyerek, birtakım olumsuz amaçlara alet olduklarını savlamak, niyet okumak, zorlamanın da ötesinde, etik dışı bir davranıştır.
***
Yazar, adanın turizme açılması gerektiği konusunda haklıdır. Fakat bu açılım geçici değil, kalıcı olmalıdır. "Cittaslow" (yavaş kent) iddiasında olan bir adada turizm geleceğe yönelik olarak geliştirilmelidir. Tarihsel/mimari doku ve doğa korunmalı, organik tarıma öncelik verilmeli, geçiciliği esas alan kitle turizmi yerine, nitelikli turiste önem verilen kalıcılığa özen gösterilmelidir. Eğer yaşanmaya değer bir adada yaşamak isteniyorsa tabii .

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget