Film mi Çevirtsek Forma mı Giydirsek?
Geçen yıl tam bu günlerdeydi.Bu “Van Minit!!” çektiği 2. Yahudi oldu!
Demek ki şubat sadece hamsi değil...
Başbakanımız için de “Yahudi fırçalama” ayı imiş!
***
Keşke camlara nutuk yazan danışmanları da Erdoğan’ın kulağına Paul Auster’in Yahudiliğinden önce onun da bizim gibi Fransızları hiç sevmediğini fısıldasalardı da...Onunla atışmak yerine Fransa’ya karşı kendisiyle işbirliği yapsaydık. Hazır Hillary Clinton da Fransızlara bu konudaki antipatisini bildirmişken.
Auster, ABD’den önce ülkemizde yayımlanan anılarında uzun yıllar içlerinde yaşadığı Fransızlarla ilgili bize şu ipuçlarını veriyor:
- “(Fransızlar) Alıştıkları için başkalarına zor kullanıyorlar. Sırf baskı yapmaktan hoşlandıkları için baskı yapıyorlar. Sen de onlara karşı zor kullanıncaya kadar da bunu sürdürüyorlar. Ama sen de zora başvurursan onların saygısını kazanıyorsun.” (Kış Günlüğü- Can Yay. s. 69.)
Buna göre, Fransa’ya karşı sert tavrımız çok isabetli olmuş.
Ama ne yazık ki Auster’in de, Erdoğan’ın da tek derdi bu atışmadan nemalanmak!
Auster kendinden başkasını temsil etmeyen bir yazar.
Koskoca bir ülkenin başbakanıyla tartışıyor olmanın keyfini çıkarıyor. Tek derdi var daha fazla okunmak.
Erdoğan belki farkında değil, ama onun durumu farklı.
O yüzde 49 bile almış olsa bir ülkeyi temsil ediyor.
Bu atışmadan kazançlı çıksa bile bir romancının düzeyine inmiş oluyor.
Bu arada konumlarda da eşitsizlik var.
Auster’in yardımcısı yok. Ama Başbakanımızın var.
O da bundan istifade hemen topa giriyor.
Hem de kafadan...
Önceki gün TV’de “Atatürk’e benziyor!!” dedi ve ekledi:
“Film çevirtsek!”
Bu filmde Tayyip Bey de rol alacak mı, bir şey söylemedi?
Bizce Mesut Özil’e daha çok benziyor...
Auster’i onun yerine milli takımda oynatsak.
Böylece ay yıldızlı formayı reddeden bu kerataya da iyi bir ders vermiş oluruz!
Tek mevsim ‘bahar’...
Araplar ‘2. Bahar’a hazırlanıyor.Suriye’de kan akıyor.
Mısır şaşkınlığını atmış değil.
Libya darmadağın..
Öteki ülkelerde ise fırtına öncesi sessizlik!..
İşte, Atılım Üniversitesi’nden Profesör Halil Ülker’in söyledikleri:
“Umulan çoğulcu ve çok merkezli yapı oluşturulamadı. Siyasal aktör olmak isteyen Arap insanı ne yazık ki hâlâ, Batı için tüketici istatistiklerinde bir sayı olmaktan öteye geçemedi!”
Ve ekliyor:
“Toplumlar iki merkezden yönetilir: Parlamento ve piyasalar. İnsanlar bu ikisinin dışına itilince sorun kaçınılmaz. Dışlanan insan önce göçüyor, bundan da sonuç alamayınca isyan ediyor. ‘Arap Baharı’ bir sonuç veremedi! Emperyal sömürü sürüyor. Toplumların yaşam kalitesini, Amerikan Merkez Bankası’nın faiz oranları belirlediği sürece, daha çok baharlar göreceğiz!”
Ortadoğu ‘2. Bahar’a hazırlanıyor.
Türkiye bu ‘Bahar’ın neresinde?
Eğer Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu, lütfeder de CHP’li Osman Korutürk’ün önergesini Meclis’te yanıtlarsa, bunu öğreneceğiz:
“Hükümet, Suriye’deki silahlı muhalefete silah, para ve donanım desteği sağlamakta mıdır?”
Koyun koyuna
PKK’nin dağ kadroları konusunda, en çarpıcı saptamayı eski MİT görevlisi Prof. Mahir Kaynak yaptı.
Avrupa’da katıldığı bir PKK toplantısında dağda görevli bir kızla karşılaşmış ve sormuş:- Neden dağa çıktınız?
Terörist kızımız yanıtlamış:
“Eğer köyde kalsaydım, 8 ya da 10 çocuk doğuracaktım. Ahırdaki dişi koyuna benzeyecektim. Dağa çıkarak insan olduğumu anladım!”
İnsan olmanın ve dişi koyunlar gibi olmaktan kurtulmanın tek yolu, kuzu kuzu gidip terörün koynuna girmekse...haberguncel.blogspot
Kentlerdekiler ne yapacak?
Buralarda ne ahır var, ne dişi koyun ne de pahalılık yüzünden 8-10 çocuk doğurma olanağı...
Devleti yönetenler kural olarak cahildir...
Ama hepsi farklı konularda..
Tartışma bilgi alışverişi..
Atışma ise cehalet tokuşmasıdır !
Ahmet Tan/Cumhuriyet
Yorum Gönder