E.Y’nin Dayanılmaz Çaresizliği... - Şükran Soner

Mahkeme dosyasında yer almış yazılı belgenin ikiyüzlü ahlakımız adına utandırıcı kirliliğinde günlerdir ana haberlerden tartıştık durduk, atıp tuttuk... Önce henüz 13 yaşındaki kızını, yazılı bir kâğıt parçası ile ortaya çıktığı üzere sattığı sonucuna varılan babanın vicdansızlığı, ahlaksızlığı üzerinden, en öfkeli sözcükleri kullanarak, en çarpıcı manşetleri atarak, kızlarımızın satılması ayıbından en ahlakçı değerlerle aklanmayı en kolay yol olarak seçtik. Söz konusu belgeye göre kızı satın almış, sonra da bir otele götürerek tecavüz etmiş olduğu, aslında yıllardır sürmekte olan dava süreci ile doğru varsayılan işadamının sonunda tutuklanmış olması eylemi ile toplumsal ayıbımızı hafifletmeye çalıştık.

Olmadı... Yıllar önce çaresiz çocuğun öğretmenine açılması ile ortaya çıkmış insanlık suçu ile hesaplaşmamanın, 6 yıl sonra, güçlü iktidarı, devleti, yargısı ile bu çaresizliğe çözüm üretememenin, kurtarma adına E.Y’yi daha da çaresiz durumlara sokmanın suç ortaklıkları birbirinin üstüne bindikçe, eklemlendikçe, ikiyüzlü ahlakımıza sığınıp sorumluluktan kaçmanın arayışları öne çıktı.. Önce sorumlu bakanın açıklamasını okuduk: “E.Y. 19 yaşında. Yasalar gereği devletin koruması altında olmasına yasal olanak yok..” Bu slogan bilgilendirmeye taraf olduk. Devletin E.Y’nin elinden tutması beklenemezdi..

Hâlâ en kolay suçlanabilecek “kızını satan cani baba” arayışımız sürüyordu. Ortada kızın öğretmeninin sorumluluğu sayesinde yıllardır sürdürülmüş bir dava, en sonunda da kıza tecavüz ettiği suçlaması kanıtları kuvvetli işadamının tutuklanması eylemi gerçekleştiğinden, kıza ve ailesine ulaşmak çok da zor olmadı. Ancak artık reşit, toplumun ortak cinnet suçuna karşın yaşam refleksini koruyan, kendine nefes alabilecek bir alan yaratmaya çalışan, yaşadıklarından kendine göre yaşamsal dersler çıkarmış E.Y’nin karşımızdaki yeni duruşu; bizi bulunduğumuz yerde, daha bir şaşkın, çaresiz, bir o kadar daha suç ortaklığında ayağa dikiverdi.

***

E.Y. sadece canının daha çok yanmasını durdurabilmek, nefes alabilmek, yaşayabilmek üzere, daha ne olup bittiğini pek de anlayamadığını söylediği 13 yaşından bugüne, çaresizlikleri içinde çare üretirken, bir tek öğretmeni ile paylaştığı sırrı sonrasında, yine anne-babasına, ailesine sığınmayı tek kurtuluş yolu olarak görebilmişti. Babasının iyi niyetle, kendisini işçi olarak verdiğini sanarak boş kâğıda imza attığını, başına gelenleri açılan dava ile bağlantılı öğrendiğini, kendisine bir tek ailesinin sahip çıktığını anlatıyordu.. Sonuç olarak bir tek ailesinden koruma, destek gördüğüne inanıyordu..

Anne babanın televizyon kameraları karşısında anlattıkları, E.Y’nin söyleşisinde Ayşe Arman’a anlattıkları, çok daha büyük çaresizlik, ortak toplumsal cinnet hallerimizin, suçluluğumuzun halleri... E.Y. yaşadıklarını öğretmenine anlattığı için hâlâ pişman değildi. Çünkü başına gelenlerin ne olduğunu pek anlayamamış olsa da, canı çok yanmıştı. Öğretmeninin sahip çıkması, açılan dava sayesinde bu acılardan, işkenceden kurtulmuştu. İşkencecisinden hâlâ korksa da, onu evlerinde tutan anne-babasına sığınmak, yaşayabilmek, nefes alabilmek yolunda tek çıkış yoluydu..

Törelerin, akrabaların çizdiği bir yolda, ailenin namusunun kurtarılması, aklanması adına infaz edilmek de vardı.. Zaten anlatırken bu olasılığın dehşetini de yaşıyor, “Ailem saklamasaydı, beni korumasaydı, yaşananları paylaşsalardı, akrabalar infaz isteyeceklerdi. Babamın başı benim yüzümden daha da fena belaya girecekti” diye düşünmekten, korkularını dillendirmekten kaçamıyor.

***

İçi boş ya da dolu, çocuk kadın ya da çocuk işçi adayı olarak tecavüzcüsüne teslim edilmiş o çaresiz çocuk, bugün 19 yaşında öyle ya da böyle, çaresizliğin sığınmasında, okuluna devam edebilmiş, sürmekte olan davada hak, hukukun en çarpık haliyle de olsa işletilmesinde direnebilmiş E.Y, şimdi bu büyük medyatik, siyasal iktidar, yargı, toplumsal örgütlenmeler ordusu korumasında, kurtarılma operasyonundan sonra ne hallerde?

Bugüne ilişkin Ayşe Arman’a söyledikleri, bugünün dünden daha ağır, daha boyutlu, çok yönlü dayanılmaz çaresizliğinin haykırışları değil mi? Şimdi, kendisi ve ailesinin kimliği ortaya çıkarılmış, gerçekçi, anlamlı hiçbir korumanın gündemde olmadığı koşullarda, sorduğu çok yalın, çok güncel soruların yanıtları var mı? “Ben bugün okuluma nasıl devam edebilirim?” diye söze giriyor. “Ailemle, evimizde, çevremize, akrabalarımıza teşhir edilmiş olarak nasıl yaşayabiliriz” sorusu hemen en yakıcısı olarak sıradaki yerini alıyor.haberguncel.blogspot

Kurabildiği yaşama, nefes alabilmeye dönük düşleri, büyük kentlerde kalabalıklar arasında kaybolabilmek, ailece görünmez olabilmekle sınırlı. Devletin, siyasi erkin, bunca kurtarıcı olmaya aday sivil toplum örgütlenmesi, hak hukuk arama yolları araçlarının.. devreye iyi niyetle girmeleri halinde, anne baba ve kendisi için, kapıcılık türünden yaşanabilir bir iş, ortam yaratılması. Eğitimine devam edebilmek düşlerinin en güzeli .

Şükran Soner/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget