Fidan,ın İşi Zor - Orhan Erinç

Ülkemizde din dışı yasa yapmanın 172 yıllık bir geçmişi var.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hoca, yasa yapma tarihimizi irdelerken yasalar için "yerli" ve "alıntı" diye iki bölük oluşturuyor.(1)
Cumhuriyet'in ilk yıllarını suçlamak isteyenler, anımsanacağı gibi bazı yasaların yabancılardan alındığını söylerler .
Vereceğim bilgi canlarını sıkacak ama Osmanlı'nın ilk yasası olan "Kanunname-i Ticaret" de (1850) Fransa Ticaret Yasası"ndan alıntılanmıştır.
Yine Velidedeoğlu'na göre yerli kanunların sayısı Mecelle dahil dörtken, Fransa'dan alıntılanan yasaların sayısı altıdır.
Bu bilgiyi "772 yıllık yasa yapma geleneğinin neresindeyiz? İlerledik mi, geriledik mi" sorularını daha kolay yanıtlayabiliriz diye düşünerek verdim.
Herkes, özellikle de siyasal iktidar 12 Eylül darbesine karşı ama, hukuk alanında, sevgili Oktay Kurtböke'nin her fırsatta anlattığı fıkraya benzer şekilde "sistem aynı sistem".
12 Eylül sürecinde yasaları beş general yapıyordu. Haklarını yemeyelim Onlar biraz daha güçlüydü. Yaptıkları yasa, anayasayla çelişiyorsa anayasayı da değiştiriyordu.
Şimdi de yasaları üç - beş sivil yapıyor, parti disiplini kullanılarak çoğunluk yapmış oluyor.
Ama anayasaya "Genelkurmay Başkanı Yüce Divan'da yargılanır" kuralını ekliyorlar, uygulanmıyor.
26 maddelik değişikliğin beş maddesi dışındaki kurallar yaşama geçirilmiyor. Geçirilenler de her nedense umdukları sonucu bütünüyle vermiyor.
"İfade özgürlüğünün önünü açtık" diyorlar, gazeteciler için 10 bin soruşturma ve kovuşturma dosyası açılıyor. Sonra bir reform tasarısı hazırlayıp dolaylı af getirmek zorunda kalıyorlar.
Demek ki bir eksik yaklaşım var.
***
Vardığımız noktanın son ve somut örneği MİT Yasası'nda değişiklik yapmayı öngören ve
Adalet Komisyonu'ndan geçen yasa önerisi. "MİT mensuplarının" her ne suç iddiası ile olursa olsun başbakanın izniyle yargılanabileceğin yasalaştırmaya çalışıyorlar.
MİT Yasası'nın sadece 26'ncı maddesini okumak yerine tümünü okusalar görecekler ki hem ayrıcalığın ayrıcalığını yapıyorlar, nem de MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı kurtaramıyorlar.
Çünkü yasanın 2'nci maddesine göre MİT'te çalışanlar ikiye ayrılıyor.
"MİT mensupları" deyimi "Bu yasa veya bu yasa gereğince çıkarılmış yönetmeliklerde yazılı görevi yerine getirmekle görevlendirilmiş MİT personeli ile diğer görevlileri" kapsıyor.
Aynı maddede "MİT personeli" diye de birdeyim var.
Bu deyim de "1- MİT'in kadrosuna dahil memurları, 2- Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında olup MİT,te görevlendirilenleri, 3- MİT,te çalışan sözleşmeli personeli" tanımlıyor.
Kabul edilen öneri, bu personeli her nedense Başbakanlık'ın şeddeli korumasından yoksun bırakıyor. Oysa Fidan'ın Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı sıfatıyla sokulabileceği bölüm burası da olabilirdi.
***
Gelelim yasanın bir başka maddesine: "Madde-30: Milli İstihbarat Teşkilatı merkez ve taşra kuruluşları ve personeli, Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkındaki Yasa'nın kapsamı dışındadır."
Anlaşılıyor ki Başbakan'ın vereceği özel görev, MİT Yasası kapsamında yapılmış iş tanımına uymuyor.
Bir gariplik daha var:
Bir özel yasayla (MİT) bir başka özel yasal durum (Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Yasa) da değiştirilmek isteniyor.
Ceza Muhakemesi Yasası'nın delinip, geçmişe etkili duruma getirilmesi de bir başka gariplik....
***
Asıl sorun, "göreve bağlı suç" kavramına Özel yetkili savcıların getirdiği yeni yorumdan, yani "görev dışı suç" yorumundan kaynaklanıyor.
Bu yoruma, önceki Genelkurmay başkanlarından Başbuğ'un başvurusunu geri çeviren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının da katıldığı anlaşılıyor.
Bu konuyu çözmeden, nasıl bir yasa çıkarılırsa çıkarılsın, kamu görevlilerini yargılamadan kurtarmak olası görülmüyor.

(1) Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat, Doç. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Maarif Matbaası, İstanbul, 1940

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget