Demokrasinin Ruhuna El Fatiha - Şükran Soner

TÜSİAD Başkanı'nın söylemi ile "sıradan vatandaşların dehşet, güvensizlik duygulan artarak izledikleri erkler kavgası", siyasi iktidar gücünü kollama, kurtarma adına atılan adımların her biri, demokrasinin ruhuna fatiha okutturacak acımasızlıkta, gözü kara... Siyasi iktidar kavgalarının doğasında, acımasızlığında, kazanan lider ya da siyasetin karşısında kaybedenin olması bağlantılı öfke, sınır, kural tanımazlık, hırs hep var... Siyasetin, kavgalarının içeriğini en güzel anlatan kitaplar, birinin kazanmasının diğerinin kaybetmesi anlamındaki bu kavganın kuralı gereği, siyasetçilerin rakiplerini yenmek uğruna yapabileceklerinin sınır tanımazlığının zengin örnekleri ile doludur... Tamam da demokratik düzenin geçerliliği, sınırları içinde kalması gibi de bir koşul söz konusu olmalı değil mi?
Özel yargının KCK operasyonu üzerinden MİT'çileri içine alan atağında yaşananlar, atılan adımlarda asıl tehdit, iktidar paylaşım kavgası içindeki tarafların görünürde olsun, hukuk devleti düzeni, demokrasi kriterleri kaygılarını bir yana atmış halleri değil mi? Erdoğan iktidarı ile Gülen cemaati iktidar çatışması ekseninde, polis-özel yargı yapılanması, MİT örgütlenmesi-hükümet icraatları hesaplaşması üzerinden, birkaç günde alınan kararlar, açıklamalar., bir bütün halinde demokrasinin olmazsa olmaz ilkeleri, hak-hukuk devleti düzenini ayaklar altına alıyor. Üstüne üstük bu kuralsız taktik savaşlarında taraflar ellerindeki iktidar güçlerini, kelimenin tam anlamı ile "sivil diktatoryal" içerikte kullanmakta bir sakınca görmüyorlar... Güce dayalı, dayatmacı, kuralları çiğnemeye, her türden olabilecek muhalefeti sindirmeye yönelik, göstere göstere yapıyorlar...
Anayasal özel güvenceye karşın eski Genelkurmay Başkanı,nın yüce divan yerine,terör örgütü suçlusu olarak tutuklu yargılanmasına ilişkin kararın,MİT,çilerin kişiye özel yasa ile başbakan
korumasına alınmaları yasa tasarısının aynı günde haber olması talihsiz bir raslantı olsa da çivisi çıkmış hak-hukuk düzeninin, insan hakları, demokratik düzenin katledilmesinin aynası... Sporda şike davası bile en acımasız uygulaması ile özel yargı, terör örgütü kapsamında, aylar süren tutukluluklar, insan hakları ihlalleri, sivil darbe hukukunun bir ağır sahnelenmiş oyunu daha olarak sergilenirken... Silivri, yargılamaları, askeri darbeler döneminin çilehanelerini aratacak, binlerce mağduru olan bir koca cezaevi olarak karşımızda dururken, bir tek "Başbakan'ın iznine bağlı koruma" kavramı Meclis'ten geçirilebilecek bir yasal hukuk düzenlemesi olabilir mi?
***
Erdoğan iktidarlarının hukuken olabilirliği savunacak halleri olmasa da, siyaseten bu çözümde dayatmalarının elbette anlamı var.. Özel yargı ekseninde Gülen cemaati ile yaşanan iktidar paylaşım çatışmasında çıkan kavganın konusu bu. KÖK operasyonları özel yargının bugüne kadarki uygulamalarının aynısı olarak yürütülse, sonuçta doğrudan Başbakan Erdoğan'ın siyasi talimatı ile gündeme girmiş PKK ile uzlaşma eylemleri, iktidar icraatları yargılanacak. Erdoğan iktidarı sadece görevlendirdiği bugünkü MİT başkanı emekli MİT'çilere değil, yaptığı işlere, kadrolarına sahip çıkamayan konuma, yenik düşecek.
Gülen Cemaati, en yetkin kadroları ile açıkça taraf olduğunu ilan ettiği özel yargı, polis uygulamalarına Erdoğan iktidarından gelen zorunlu freni kaldıramazsa, iktidardaki Cemaat gücünden, moral değerlerinden çok şey kaybedecek. Gelinen noktada, iktidar paylaşım çatışmaları, atılan adımların boyutlarında, Cemaatin "iktidarlar karşısında bağımsız, tarafsız durma ilkesi" savunmasının artık bir geçerliliği yok. Dinin yorumlanması üzerinden kurulu örgütlenme, dayanışma içeriği öne çıkan bir Cemaatin, dünya çapında bir siyasal ağırlık kazanma, islam dünyasını yönlendirme tezi olabilir mi? Gülen cemaatinin demokrasiyle yönetilmeyen, değişik şeriat yorumlarına bağlı diktatörlük rejimleri olarak karşımıza çıkan şeriatçı örgütlenmelerden, cemaatlerden çok farklı yapısı "ılımlı İslam" tezi ile sınırlı değil. Bütün İslam toplumlarında başka dinlerle diyalog içinde, en çok da gelişmiş, güçlü toplumlar içinde yer alabilecek, ağırlığını koyabilecek İslamcı iktidarların ortak değerlerini, iktidar stratejilerini yaratma iddiasında.
Sevmeyenlerinin katında "Amerikancı İslam" kimliği de var. Yani iktidarlar karşısında eşit mesafede, tarafsız durduğu doğru değil. İktidarların içinde, Türkiye'de de çok geçerli olduğu üzere, tüm kamu kurumlarında müritleri ile kadrolaşma iddiası hep önde. AKP'nin iktidar oluşumunda katkısı ne kadar büyükse ağırlığı da o ölçekte. Cemaat kriterlerinin kadrolaştığı kamu kurumları icraatlarındaki yansımaları, kendi kriterlerinin çok katı uygulanması da ortada. Son kararları sınırsız, kontrolsüz verme iddiasındaki Başbakan Erdoğan'ın demokrasinin d'sinden pay atmamış, hesap vermez iktidar gücünü kullanma hırsı ile Cemaatin siyasi ağırlık koyma iddiası arasındaki çatışmanın boyutları, sonuçları üzerine daha çok şey yaşanacağa benzer....

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget