Atatürk, laik, demokratik Cumhuriyet sevdalısı okurum Sıtkı Ergüney, Çorlu’dan sık sık düşüncelerini,
“gidişatla” ilgili tepkilerini, görüşlerini faksla iletir bana.
Sıtkı Ergüney’in “Bursa Nutku Üzerinden Atatürk’e Sesleniş” başlığı altında yazdıklarını bugün Güncel’de okurlarımla paylaşmak istedim.
İşte Ergüney’in güncel kimi gelişmeleri irdeleyen yazısı:
*“Türk genci Devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir... Bunları güçsüz düşürecek bir kıpırtı ve davranış duyduğunda, ‘Bu ülkenin polisi, jandarması, ordusu, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.”
Aman Atam, dikkatli ol. “Silahlı örgüt kurmak, kurma girişiminde bulunmak” konulu bir iddianame için bundan daha uygun delil olabilir mi? Bir gece yarısı Anıtkabir’den alıverirler. Silivri’de doluluk oranı yüzde yüze ulaştı ama önceden rezervasyon yaptırmamış olsa bile bu kışta kıyamette kimseyi dışarıda yatırmak istemiyorlar!
“Polis gelip de onu suçlu diye yakaladığında hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkemede yargılandığında düşünecek; ‘demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek’ diyecektir”.
Sevgili Atam; ne kadar ileri görüşlü imişsin. O iş tamam! Malum ya; “ikinci cumhuriyet” kuruluyor!
*“Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte... Başbakan’a ve Meclis’e telgraflar yağdırıp suçsuz olduğu için salıverilmesini, kayırılmasını istemeyecek.”
İlahi Atam: Kim o kadar “saf” olabilir?
“Diyecek ki; ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Buraya haksız olarak gelmişsem, bunları düzeltmek de benim görevimdir.”
Büyük önder: Artık o “gençlik” de yok. Türkiye’de üniversite sayısı -üçte biri özeI- yüzü aştı. Milyonu aşkın öğretim üyesi ve öğrencilerinin büyük çoğunluğu kış uykusunda; magazin haberlerinin peşinde, işsizlik korkusu ile şaşkın, panik durumda. Senin anlayacağın; gençliği de tükettiler. Halk dersen; o da kömür ve nohut torbalarının yolunu gözleyerek “sosyal devlet”e kavuşmanın mutluluğunu yaşamakta, keyfini sürmekte...
***
Sevgili Atam, her şeyim Atam: Sana bir son dakika haberi: İktidar partisinin genel başkan yardımcısı neler dedi biliyor musun?
“Atatürk’ü kanunla korumak ne büyük hüsran.”
“Peygamberi koruma yasası mı var?”
“Atatürk’ün gençliğe hitabesi ayet mi?”
Gözlerin yaşarır. Söylediklerinin gerekçesi olarak da ne dedi bir bilsen! “Bunlar Atatürk’e yapılabilecek en büyük kötülüktür.” Ne kadar “sevildiğini” bil diye yazıyorum. Seni bu kadar “sevenleri” halkımız da çok seviyor. Geçinip gidiyoruz... 2023’e on bir yıl kaldı! Cumhuriyetin yüzüncü yılında her şey bambaşka olacak!haberguncel.blogspot
Bütün bu işlerde en büyük destekçi yazılı ve görsel medya. Son yıllarda medyamızda patron olsun, çalışan olsun öyle yaratıklar türedi ki... “Çıkarları için kişiliğini, ülkesini satacak kadar ilkeli ve cesur” bu iki ayaklıların tümü sekiz on yıl öncesine kadar senin hayranındılar. Bir anda “dönüverdiler”. Entel çevrelerde bunlara “kanaat önderi” diyorlar. Milletimize çok güzel “önderlik” ediyorlar... Tıpkı “deveyi çeken karakaçan” gibi! Ancak; bunların iş güvenlikleri hiç yok. O nedenle iplerinin çekileceği yani kovulacakları günü beklemenin huzursuzluğu içindeler.
Bunlardan “Can...” isimli biri üç yıl önce çektiği ve “belgesel” olarak tanımladığı “Mustafa” adlı film ile seninle dalga geçmek istemiş ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan “aferin” almıştı. Onun da son kullanma tarihi gelmiş olmalı ki, çalıştığı TV’den kovuldu! Sonuncusu Mehmet Altan. Bakalım sırada kim var?
Medya patronlarına gelince; onlar da ailece umre ve hac seferlerine başladılar. Magazin haberlerinden öğrendiğimize göre döndüklerinde de Boğaz’daki yalılarında dostları ile bol alkollü davetlerde bir araya gelip hasret gideriyorlarmış! Sözün kısası; bir ipte iki cambaz oynatmaya çalışıyorlar. Nereye kadar?..
Ne olurdu, seni görebilseydim de bugünleri görmeseydim ?
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet
Yorum Gönder