Kaba milliyetçiliği “yurtseverlik” olarak gören bir yapı Kemal Kılıçdaroğlu’nu koltuğundan indirmek için harekete geçti...
Aslında bunların Meclis içinde ve dışında gideceği partiler var ama neyse!
İlk aşamada tüzük değişikliği yaparak “çarşaf liste”yle parti meclisinde çoğunluğu ele geçirmek isteyenler, CHP’yi bir maceraya sürekleyip AKP’nin ekmeğine yağ sürdüklerinin farkında mı?
İzlediğim kadarıyla Kılıçdaroğlu’nu halk seviyor ama eleştiriyor da...
Neden mi?
Bir lider yumruğunu masaya vurur, üç-beş kendini bilmezi hizaya getirir de ondan...
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’de masaya yumruğunu vurmamasının nedeni alçakgönüllü bir yapıya sahip olmasından kaynaklanıyor.
Partiyi “Yeniçeri Ocağı” sanan sözde Atatürkçü, aslında kaba milliyetçi kimi milletvekilleri, önseçimi kazanamayanlar, yönetimden dışlananlar, milletvekili seçilemeyenler başına buyruk hareket ediyor.
Basın toplantısını düzenleyenlere, Meclis bahçesinde yürüyenlere bir bakın kimler olduğunu göreceksiniz.
Sosyal demokrasinin ne olduğunun bilincinde olmayan CHP’lilerin pek çoğu, “ideoloji eksenli” değil, “benim adamım-senin adamın” eksenli bir mücadelenin içinde...
***
CHP içindeki muhalefet kesimine bakıyorum, konuşmalarını dinliyorum...
Onlar CHP’nin “Kuvayı Milliye” geleneğinden geldiğini söyleyip sapla-samanı birbirine karıştırıp, açık açık etnik milliyetçilik yapıyor.
Hiçbiri demokrasinin laiklik temelinde yükseleceğini, özgürlüklerin böyle gelişip Türkiye’nin gerçek bir hukuk devleti olacağını dillendirmiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ekibine dönüyorum...
Üç beş kişi dışında demokrasi ve özgürlüklerin etnik milliyetçilikle değil, antiemperyalist söylemlerle, sermaye-emek çelişkisini vurgulayarak genişleyeceğini, gelir dağılımındaki eşitsizliğin böylece önleneceğini ağızlarına almıyorlar.
Peki ne yapıyorlar?
Kemal Derviş’in küreselleşme tezini yani vahşi kapitalizmi savunuyorlar.
***
Bülent Ecevit ve arkadaşlarının başlattığı “demokratik sol” hareketle özünde Kuvayı Milliye
geleneğini taşıyan CHP, 1973 ve 1977 seçimlerinde nasıl oldu da oy patlaması yaratmıştı, anımsatayım bilmeyenler için:
“Toprak işleyenin su kullananındır... Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen!”
Ecevit, bu tümceleri İzmir Torbalı’ya bağlı Atalan ve Göllüce’de söyleyince, tüm Türkiye ayağa kalkmıştı.
CHP içindeki sorun elbet eskiden de vardı...
Ancak Ecevit, sırası geldiğinde masaya yumruğunu vurmasını bilirdi...
***
Kılıçdaroğlu’nun hoşgörüsü, her olaya insancıl yaklaşması, CHP’yi sosyal demokrasiye dayalı ideolojiden giderek uzaklaştırdı.
CHP örgütlerinin yapısı, 2011 seçimlerinde “atama” milletvekillerinin kimlikleri, bunun çok açık göstergesi değil mi?
Önseçim yapılan kimi kentlerde, bileğinin hakkıyla seçilen milletvekili adayları ve kaybedenler...
Demek ki yine kimi delegeler bilinçli, kimi seçeceğini biliyor...
Başta değindiğim gibi, CHP içindeki kapışma ideoloji odaklı değil, “benim adamım-senin adamın” odaklı.
CHP içinde her Kürt yurttaşımızı potansiyel terörist olarak gören, Kenan Evren modeli milletvekili ve muhalifler var...
***
CHP 26 Şubat’ta tüm tüzüğü değiştirmek için kurultaya gidiyor.
Mart ayında bir kurultay daha olacak...
Şu tüzük kurultayı daha önce yapılmalıydı...
Türkiye’nin önemli sorunları varken CHP bitip tükenmek bilmeyen kurultay macerası yaşıyor, hiç kimse Güney Amerika ülkelerinde antiemperyalist sol partilerin nasıl iktidara geldiklerini düşünmüyor.
CHP’nin üniversitelerle, demokratik kitle örgütleriyle, sendikalarla ilişkisi var mı?
CHP, Kürt sorununa nasıl bakıyor? CHP, sermaye-emek çelişkisini niçin göz ardı ediyor?
***
Kemal Kılıçdaroğlu bu denli “naif” olmamalı, masaya yumruğunu vurmalı, lider kimliğini kanıtlamalı...
O zaman herkes kendi yolunu çizer!
Çizemeyen çekip gider!..
Benim gördüğüm özellikle önseçim yitirmiş kimi milletvekillerinin ya da seçilmiş milletvekillerinin, listeye giren, giremeyenlerin amacı “demokratik tüzük” değil, kaba milliyetçiliği öne çıkaran Alevileri ve Kürtleri dışlayan bir CHP yaratmak....
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder