AKP Erki, Susurluk Çarkı - Mine Kırıkkanat

Hükümetle özel yetkili yargı arasında patlak veren MİT krizi, AKP’nin “Susurluk kazası”dır.
On altı yıl geçti üstünden, ama anımsadığınıza eminim. Nasıl savunmuştu eski Başbakan Tansu Çiller, Susurluk’ta deşifre olan devlet ile organize suç örgütü ilişkilerini?
“Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir!”
Ya şimdi, “PKK’deki MİT’çiler deşifre oldu” diye hayıflanan günümüz Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ nasıl savunuyor MİT ile PKK ilişkisini ?
“Ben sizin içinize girdim demeden, örgüt üyeliği suçunu işlemeden örgütün içine sızmak mümkün değildir!”
MİT Müsteşarı’nı, eski müsteşar ve üç yardımcısını ifadeye çağırıp son dördü hakkında da yakalama emri çıkaran savcıyı görevden alan Başsavcıvekili Fikret Seçen açıkladı: “Bu soruşturma, Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’mizce KCK terör örgütüne yönelik olarak yapılan soruşturma sırasında, bazı devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıkarak hareket ettikleri, bu suretle örgütün eylemlerini gerçekleştirmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller elde edilmesi nedeniyle başlatılmış olup, sadece bu görevlilerin eylemlerine yöneliktir.”
Zaten MİT’in üst makamlarından 5 kişinin ifadeye çağrılmasından az önce de; Türkiye’ye sığınan biri komutan iki Suriyeli subayı, Hatay’daki kamptan kaçırıp 100 bin dolar karşılığında Suriye güvenlik güçlerine satan biri MİT üyesi 5 kişinin gözaltına alınması da bu açıklamayı doğruluyor...
***
Çok değil, 5 ay öncesine gidelim:
Bir başka özel yetkili cumhuriyet savcısı, 2011 yılı Eylül ayında, “faili meçhul cinayetler” soruşturmasında 16 yıl önce öldürülen “kumarhaneler kralı”  Ömer Lütfü Topal dosyasını inceleyen Hakan Yüksel, 75 sayfalık bir tutanak dizini ortaya çıkardı. Susurluk kazasının ardından Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplanan liderler zirvesinin tutanakları, dönemin siyasal erkinin, iktidarı ve muhalefetiyle Susurluk’ta ortaya çıkan devlet çetesinin işledikleri -cinayet dahil- suçlardan, her şeyden haberdar olduğunu gösteriyordu…
Yıl 2012. KCK örgütlenmesindeki MİT etkinliklerini “suç değil, vazife” olarak niteleyen AKP hükümeti, Müsteşar Hakan Fidan başta, “vazifeli” MİT’çilerin kovuşturulmasını Başbakan’ın iznine bağlayan yasa yapıyor… Üstelik bu kez, muhalefet tümüyle devre dışı, “vazife”den haberdar ve sorumlu biricik erk, yürütmenin başı!
1996’da Susurluk’ta ortaya dökülen ve devletin organize bir suç örgütüyle iç içe geçtiğini gösteren illegal yapılanmanın amacı, güya PKK ile mücadeleydi.
Raslantıya bakın ki 2012’de KCK örgütündeki “bazı devlet görevlilerin yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıktığı” MİT yapılanmasının amacı da PKK ile mücadele…
On altı yıl arayla, her iki yapılanma da hükümet tarafından savunuluyor. Sanki bir “deja vu” yaşıyoruz, birisi çıkıp “Devlet için terör yapan da terörist olan da şereflidir!” dese, hiç şaşırmayacağız.
Susurluk’ta, organize suç örgütüyle işbirliği içindeki devletten anlaşılan, hepinizin bildiği gibi Turizm ve Kültür Bakanlığı memurları değildi! Elbette “yürütme organı”nın verdiği görevin dışına çıkan MİT’çilerdi. Bugün KCK örgütüyle işbirliği içinde “görev dışına çıkan” elemanlardan anlaşılan, yine MİT’çiler…
Dün Susurluk’ta suçüstü yakalanan “görevliler” yargıyla kurtarıldı, bugün KCK’de açığa çıkan “görevliler” yargılanmadan kurtarılacaklar.
***
Yanlış biliyorsam düzeltin: AKP hükümeti, Susurluk’un kapatılan dosyalarını açmak, faili meçhul cinayetleri aydınlatmak, suç işleten ve işleyen “derin devleti” yargılamak için yola çıkmamış mıydı?
İşte 103’ü gazeteci, asker sivil, yüzlerce sanık, “hükümsüz” içeride, hem de yıllardır.
İşte “örgüt bulunamayan” Hrant Dink cinayeti kararında önce unutulup ardından beraat ettirilen sonuncu sanık.
Yoksa özel yetkili mahkemeler, yargının “temiz elleri” değil miydi? Dalga dalga Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla “Türkiye bağırsaklarını temizliyor”du, hani? Futbola bile lavman yapılmıyor mu?
Öyleyse KCK’yi temizleyen dalgalar MİT’e ulaşınca çıkan bu koku neyin nesi, hükümeti saran telaş ne?
Elbette Susurluk metastazı!

‘G’ NOKTASI

Kimsenin tek başına kafa tutacağına inanılmayan Türkiye’de, elbette MİT’in başını ifadeye çağıran Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın arkasındaki güç kimdir diye arandı ve yanıt hemen bulundu: Cemaat.
Oysa bir komployu açığa çıkaracak ilk soru “kimin işine yarar” olmalıdır ki, cevabı; “hükümetin işine yaradı”. F tipi cemaatin bunu öngörmeyecek ve bir hamle ötesini hesap etmeyecek kadar acemi olduğu düşünülemez.
Üstelik yöntem de cemaat işine benzemiyor. Ortalıkta ne bir tanıktan “sızıntı” var ne de internette dolanan bir video. Cık, cık.
Bence bu iş, ya savcının bağımsız hareket ettiği kadar basit ya da cemaatin bile devre dışı kaldığı, en üstteki dünya makamı tarafından kotarıldı.

“Ergenekon ve Balyoz sanıkları Fenerbahçe’yi savunsalardı, memleket çoktan kurtulurdu.”
ANONİM BİLGE

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget