Bilgisayar, elektronik, işletme, endüstri boş kaldı? - Abbas Güçlü

Düne kadar en popüler mesleklerin başında gelen Bilgisayar, Elektronik ve Endüstri mühendislikleri ile İktisat, İşletme, İngiliz Dili Edebiyatı gibi gözde bölümler, vakıf üniversitelerinin neredeyse tamamında boş kaldı.
Öğrencilerin devlet, vakıf fark etmeksizin en fazla tercih ettikleri bölümlerin başında ise tıp başta olmak üzere sağlıkla ilgili bölümler, hukuk, psikoloji ve mimarlık geliyor.
İşsizlik, öğrencilerin meslek seçimi kriterleri arasında artık ilk sırada yer alıyor. Özellikle bazı mühendislik alanlarında büyük yığılmalar olması, öğrencilerin bu mesleklerden kaçmasının en önemli nedeni.
Söz konusu bölümlerin, az sayıdaki burslu bölümlerinin dolmasına karşın, paralı bölümlerinin neredeyse hiç tercih edilmemelerinin önemli gerekçelerinden birisi de bu bölümlerde, burslu öğrencilerle paralı öğrenciler arasındaki puan makasının 300’e varmasına karşın, eğitimin burslulara göre yapılmasıdır. Bu yüzden fire oranı çok yüksek oluyor, fakülteye giren öğrencilerden çok önemli bir bölümü son sınıfa gelmeden atılma durumuyla karşı karşıya kalıyor.
ÖSYM’nin yayınladığı kontenjanların doluluk oranları ve puan analizleri yapıldığında müthiş ayrıntılarla karşılaşıyorsunuz.

Geleceğin meslekleri bile!..
Örneğin geleceğin meslekleri olarak lanse edilen Mekatronik, Yazılım, Enerji Sistemleri Bilişim, Biyomedikal, İmalat mühendislikleri ve uluslararası ticaret, lojistik, endüstri ürünleri tasarımı gibi bölümlerde de, şaşılacak oranlarda boşluklar var. Bu bölümler, tek öğrenci tarafından dahi tercih edilmeyen vakıf üniversitelerinde bulunuyor.
Ama devlet, vakıf fark etmeksizin en fazla kontenjan açığı, Fen-Edebiyat fakültelerinde bulunuyor. Fizik, Kimya, Matematik bölümleri hiç tercih edilmeyen ya da kontenjanının üçte birini bile dolduramayan çok sayıda devlet ve vakıf üniversitesi bulunuyor.
Bu da bu fakültelerin varlığının yeniden sorgulanmasına neden oluyor.
Her ne kadar yeni YÖK yönetimi, üniversite kuruluşunda bu fakültenin bulunmasını zorunlu olmaktan çıkartsa da, her yıl bu fakültelere yüz binlerce öğrenci alınması ve mezunlarının öğretmenlik de dahil çok zor koşullarda işe kabul edilmeleri, yeni açılımları da zorunlu kılıyor. Örneğin bazı üniversiteler bu fakültelere öğrenci alımını asgariye indirdi ya da tümden kaldırdı veya yüksek lisansa yöneldi. Bu fakülteye hiç öğrenci almayıp, diğer fakültelere destek birim olarak kullanan üniversite sayısı da giderek artıyor...
İlgi görmeyen bir başka uygulama ise iki yılı Türkiye’de iki yılı ABD’de olan SUNY programları oldu. En gözde üniversitelerin bile bu programları dolmadı!

İş garantili meslekler
Ülkemizde en büyük işveren hâlâ devlet. Bu yüzden de adayların birinci önceliği, devletin istihdam olanağı sağladığı sağlık, emniyet ve akademik personele yönelik fakülteler.
Tıp’ın dışında fizyoterapi, hemşirelik, beslenme ve diyetetik gibi bölümlerin bu kadar ilgili görmesi de bu yüzden. Aynı şekilde eğitim fakültelerine yönelik aşırı ilginin altında da yine aynı gerekçe yatıyor...
Birinci yerleştirmede boş kontenjan sayısı 60 bindi. Ve bunun 14 bin 514’ü lisans, 14 bin 928’i de ön lisans olmak üzere 30 bine yakını devlet üniversitelerine ait.
Kayıtlardan sonra bu rakamın, kazanıp da kayıt yaptırmayanlar da dikkate alındığında 100 bini aşması bekleniyor. Bu da, gençlerin artık, ille de üniversite olsun da neresi olursa olsun, mantığından iyice uzaklaştığını gösteriyor.

Burslu kontenjanlar sevildi
Her türlü promosyona öylesine alıştık ki, hiç tercih edilmeyen bölümler bile burslu olduğunda ilgi görebiliyor. Örneğin paralı bölümlerine tek öğrenci alamayan üniversitelerin, yüzde 100 ve yüzde 75 burslu bölümleri tümüyle, yüzde 50 burslu bölümleri de önemli ölçüde doldu. Yüzde 25 burslu bölümler ise fazla ilgi görmedi. Bu durum, gelecek yıl ücretlerin şişirilerek, yüzde 50 burs kontenjanlarının artırılmasını beraberinde getirirse hiç şaşırmamak gerekir!...

Yeniden yapılanma şart!
Dünyanın en büyük ve en eski üniversiteleri bile günümüz koşullarına göre, öğrenim programlarında ciddi değişikliklere gidiyor. Ticari kaygı taşıyan özel ya da vakıf üniversitelerinde bu değişim süreci daha hızlı oluyor. Türkiye’de ise YÖK ve yasalardan kaynaklanan nedenlerle bu o kadar kolay gerçekleşmiyor. Bu da bazı mesleklerde yığılmalara ve kontenjanların boş kalmasına neden oluyor...
Özetin özeti: YÖK, hükümet, rektörler ve üniversite kurucuları keşke bu tabloyu daha net görebilseler!..

Abbas Güçlü/Milliyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget