Eskiden bunu yapmanın hukuki yaptırımı yoktu, sadece toplumdan gelen tepkiler, eser çalmanın “adi hırsızlık suçundan farksız” sayılıp yapanın dışlanması sosyal bir yaptırım yerine geçiyordu. Artık hukukta bu suçun cezası da var.
KENDİ BİLİYOR YA!
Ama asıl önemlisi birçok Batı ülkesinde “etik değerler”e verilen önem. Örneğin; Elif Şafak’ın romanı yazmak üzere aylarca kaldığı İngiltere’de insanlar büyük çoğunlukla “suç sayılacak veya kurallara aykırı eylemler”e yeltenmiyor, başkalarının tepkisinden önce “kendine yakıştırmadıkları için” bunları yapmıyorlar, bu bir. Onlara göre roman intihalinin de “bir tasarımcının takı, çanta, elbise modelini, emeğini çalmak”tan farkı yok, kimse anlamasa da kendileri biliyorlar ya, yetiyor. O eser 500 bin de satsa “dürüst yaratılmamışsa” asla başarı değil onlara göre.
HAFIZA ZAYIF DEĞİL
İkincisi, başkaları duyduğunda bizdeki gibi olaylar ikinci günü unutulmuyor, ömür boyu etiket olarak alnına yapıştırılmış şekilde kalıyor. Ve üçüncüsü, insanlar bir daha o kişiye kolay kolay inanmıyor, güvenmiyor. İyi ki Türkiye’de yaşıyoruz, karşılaştırınca hayat ne kadar kolay burada değil mi?
Almanya’da bile şiddet Türk’ten!
Almanya’da bir Türk sadece 4 ay evli kaldığı eşi kendisinden ayrıldığı için ondan ve ailesinden intikam almış. Eski eşin ağabeyinin kullandığı, kendisinin de içinde olduğu aracın önünü keserek kurşun yağdırmış. Kadın, annesi ile kız kardeşinin arasında oturuyor olması nedeniyle kurtulmuş, ağabey yaralanmış, anne ve kızkardeş ise hayatını kaybetmiş.
Polis kaçan suçluyu arıyormuş şimdi. Biz bu dehşet tablosunu daha önce kaç kez gözlerimizde canlandırdık bir düşününÖKaç tane “aynen benzer” olay yaşandı bu ülkede ve hala yaşanıyor. Almanya’da duyuyorsunuz, yine arkasından çıkan Türk..
Haydi kendi ülkemizde yasalarda hata olduğu, “hak ettikleri cezalar verilmediği, en fazla birkaç yıl hapisle kurtuldukları için” , nereye baksalar şiddet gördükleri için, eğitimsiz oldukları için, kadınlar savcılıktan defalarca korunma isteseler bile devlet bunu yapmadığı için (daha ne isterseniz ekleyin) bu vahşet sık görülüyor. Peki Almanya’da neden Türk çıkıyor, anlayan varsa lütfen anlatsın, çıldıracağım yahu!
Bu ülkenin psikologları, sosyologları hiç mi araştırmazlar?
Başıboş hayvanlardan şikayet edemezsiniz!
21’inci yüzyıl Türkiye’sinde sokak hayvanları hala büyük bir hızla çoğalıyorlar ve bu sorunun çözümü elbette onları vahşice öldürmek değil. Eğer bu artışı çağdaş, medeni bir şekilde, yeni hamilelikleri “kısırlaştırma” ile engelleyerek çözüm üretmezseniz sonunda kontrolsüzlük nedeniyle çıkan “saldırma, ısırma, havlama veya kedilerin bahçenize girmelerinden pek rahatsız olma” gibi sorunlardan şikayet hakkınız da bulunmaz.
Eğer siz de kendinizden güçsüz, size karşılık veremeyecek canlılara kötülük yapıyorsanız “sizden güçlü insanlardan zarar gördüğünüzde şikayet” hakkınız olmaz. “Güçlü olan canının istediğini yapar ve onun keyfi kararlarına susup katlanmak gerekir” demek zorunda kalırsınız, eziyet ettiğiniz hayvanların da canlı olduğunu ve bu dünyada yer istemeye hakkı olduğunu bilmek önemlidir.
‘SORUMLU’LARDAN ‘ÖLDÜREN’LERE..
Sokak hayvanlarının hızla çoğalmasında, onlardan rahatsız olunmasında en büyük pay bugüne kadar bu soruna ciddi şekilde eğilmediğimiz için toplumun ve tabii “çoğu” seyirci kalan belediyelerindir.
HAYTAP, Bitlis, Kuşadası gibi yerlerde daha önce çok kötü olan şartların “belediyelerle birlikte yaptıkları çalışmalar” sonunda, Başkanlar’ın ilgisi sonunda büyük ölçüde değiştiğini anlatıyor. Heybeliada’dan yazan okurumuz Ülkü Aral “ Heybeli Gönüllüleri Derneği ve Belediye’nin işbirliğiyle köpeklere aşı ve kısırlaştırma yapıldığını ama hala saldırgan bazı köpeklerin olaylara neden olduğunu” anlatıyor. Bu köpekleri barınakta iyileştirme ve ondan sonra bırakma da belediyelerin görevidir ve mesela Milas ile Bodrum-Torba, İstanbul’da Şişli, Beşiktaş, Sarıyer bunu yapıyor (başkaları varsa lütfen bildirsinler.)
ÇINARCIK’TA NELER OLUYOR?
Çınarcık Rehabilitasyon Merkezi hakkında çok ciddi şikayetler var. Hayvanların hatta “hamile ve yavru kedilerin” bile yok edildiği, kedi ve köpeklerin zehirlendiği, gecenin geç saatinde ormana atıldığı, bakımevinin itlaf evine dönüştüğü anlatılıyor. Hayvan severler gruplaşamadığı için zavallı hayvanlar hala çağdışı insan saldırılarıyla karşı karşıya. Bence HAYTAP buraya hemen el atmalı, Belediye uyarılmalı.
Bodrum Güllük ve Marmaris hayvan bakımevlerinin de bakımsız ve hatta hayvan hapishanesi gibi perişan halde olduğu bildiriliyor. Turgutreis barınağı ise Belediye’nin ve gönüllülerin gayretleriyle iyi sayılabilecek bir durumdaymış, onları kutluyoruz.
Not: Yarın kampanyaya katılan Sarıyer Belediyesi ile devam edeceğim...
Ruhat Mengi/Vatan
Yorum Gönder