Sivil Vesayetten Sivil Demokrasiye - Ali Sirmen
Yiğidi öldür ama hakkını yeme” demiş büyüklerimiz.
AKP’nin hakkını yemeyelim.
Son dokuz yıldır, Türkiye askeri vesayet riskinden iyice uzaklaşmış durumda.
Ama bu doğru saptama, Türkiye’nin son dokuz yıldır “sivil demokrasi”ye doğru evrildiği gibi yanlış bir tanıya yol açmamalıdır.
AKP döneminde Türkiye “askeri vesayete karşı çıkıyoruz” diye, sivil demokrasinin temel kurum ve kurallarını da hoyratça ayaklar altına alan bir sivil vesayet rejimine sürüklenmiştir.
Sivil vesayet yeni olmayıp, elli yılı aşkın çok partili rejimimizin başından itibaren sağ partilerimizin pek sevdiği ve ısrarla uyguladığı bir rejimdir ki yalanla bezenip, yıllar boyu demokrasi olarak sunulmuş bulunmaktadır.
Sandıktan birinci çıkanın temel hak ve özgürlükleri dilediğince kısıtlayabileceği çoğunluk diktası uzun süre demokrasi diye sunulmuştu, şimdilerde ise “ileri demokrasi” olarak sunulmaya çalışılıyor.
Sandığa dayanan ama sandık diktasına prim vermeyerek onun ötesine geçen demokrasinin ne olması gerektiğini pazar günü, CHP Genel Başkanı kamuoyuna açıkladı.
Cumhuriyet’in tarihine baktığımız zaman CHP’nin bu işlevi birden çok kez üstlendiğini görürüz.
***
Sivil vesayet rejiminin çeşitli yöntemlerle pekiştirilmeye çalışıldığı son dokuz yıllık dönemde, bunun sivil demokrasi olarak sunulmasının yanı sıra çok kaba bir yalan daha topluma yutturulmaya çabalandı. O da buyurgan Tayyip Bey’in ve demokrasinin bütün temel kavramlarında kökten karşı partisinin değişimci, yenilikli demokrat, karşısındaki CHP’nin ise statükocu, otokrat olduğuydu.
Yandaş medya aracılığıyla yutturulmaya çalışıldı bu yalan.
Oysa, Cumhuriyet tarihinin başından bu yana CHP ilerici yenilikçi ve demokrasiye daha yakın olan taraf konumundadır hep.
Cumhuriyet’i kuran, laik rejimi getiren CHP’dir.
Tamam Cumhuriyet ilk yıllarında, demokrasiye kolay dönüşememiştir. Zaten altyapı kurumları da yoktur.
Ama Cumhuriyet kurulduktan 23 yıl sonra, Cumhuriyet’in kurucu kadrosu, kendi iradesiyle çok partili düzene geçmiş ve Cumhuriyet’in ilanının 27. yılında ise iktidar özgür, dürüst seçimlerle el değiştirmiştir.
Bu başarıda CHP’nin çok büyük katkısını görmezden gelmeye imkân yoktur.
Cumhuriyet’i kuran CHP, tek partili rejimin çok partiliye evrilmesinde de birinci derecede rol oynamıştır.
***
Ama iktidarı devralan DP ne yazık ki aldığı emaneti çok partililikten yola çıkarak çoğulcu bir demokrasiye çevirememiş, sivil vesayetin çoğunluk diktası çukuruna düşürmüştür.
Tek partiden çok partiye geçişin sağlanmasından sonraki on yılda rejimin sandık özgürlüğünden yola çıkan ama onu da aşan çoğulcu bir demokrasiye geçiş mücadelesini yaşadık.
Çoğulcu rejime doğru evrilmenin ilk emarelerini görebilmek için 1960’lı yılları ve 1961 Anayasası’nın getirdiği kurumları beklemek gerekti.
Onlar da ilk defa gün yüzüne yine CHP tarafından 1957 yılında ilan edilen “İlk Hedefler Beyannamesi” ile çıkarıldı.
Cumhuriyet’i ilan eden CHP, çok partili rejimin de öncüsü olmuş, orada kalmayarak çok partililiği demokrasiye çevirmede de cephenin en önünde yer almıştı.
Daha sonra, demokrasinin sosyal demokrasinin ilkeleriyle zenginleştirilmesi hamlesinin başını da CHP çekmiştir.
Bütün bu gerçeklerin ışığında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun pazar sabahı açıkladığı paket, partinin geçmişiyle tutarlıdır.
Dokuz yıldır yutturulmak istenen yalana kanmayalım.
AKP yenilikçi demokrat değil, sivil vesayetçidir. Ve pazar günü açıklanan programın da gösterdiği gibi, sivil demokrasiyi getirmeye aday olan CHP’dir.
Demokrasiden yana olanlar bu gerçeği görmek zorundadırlar.
Yorum Gönder