Aldatılmaktan, Tuzaklardan Kurtulmak İçin.. - Şükran Soner
CHP’nin “Demokrasi” raporu, çağın özgürlükçü demokrasi kavramından yola çıktığı kadar, çağın yeni liberal-emperyal çıkarlar tuzağında bilinçli yaratılan kavram karmaşasına, özgürlükler-ayrımcılık sınırlarıyla oynanarak hakların geliştirilmesi adına yaratılan hak gasplarının püf noktalarına açıklık getirdiği için önemli. Anlaşılır bir dille kaleme alınmış, içeriklerinde gerçekten evrensel, insan hakları, demokrasi, eşit yurttaş, özgür toplum yaratılmasının kriterlerine bağlı kalınmış metni baştan sona okuma, kimi satır aralarını çizme zahmetine katlanırsanız, özgürlükler adına çok kullanılan kimi kavramlarla nasıl da aldatıldığımızın ayrımına varmak için âlim olmak gerekli değil..
Dahası şu seçim kampanyası sürecinde bile siyasilerin, sözde tarafsızlık, bilim adına yola çıkmış kimi gazetecilerin, hukukçuların; gündem ister anayasa, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, laiklik, demokrasi, en temel insan hakları.. ister bireysel haklara ilişkin yasalar, Kürt sorunu, inanç özgürlüğü olsun.. özgürlük-ayrımcılık sınırları ile oynanarak hakların kazanılması adına hakların gasp edilmesine, cepheleşmeye, çatışmaya yönelik kavram karmaşası yarattıklarını kolayca görebilirsiniz..
Keşke “bilim insanı, hukukçu, sosyal siyasetçi olmadığımıza göre şart da değil..” diyebilecek lüksümüz olsa... Bu ülkede kavgaları bitirecek, gerçekten demokratik sivil haklardan, özgürlüklerden yana bir anayasa istemeyen; birlikte, barış içinde, bölünmeden bir yaşamın özlemini çekmeyen var mı ki? Ya da kimlik, din, inanç özgürlüklerini başkalarıyla çatışmadan, barış içinde kullanmak istemeyen? Birbirini düşman ilan etmeden, farklı değerler, inançlar, yaşam biçimlerini sürdürebilme koşullarının özlemini çekmeyen?.. Hepimiz aynı temel özlemlerden, özgürlük istemlerinden yola çıkıyoruz da neden birbirimizi gırtlaklayacak noktalara geliyoruz? Birimizin en sıradan, haklı, masum insan hakları istemleri, neden bir diğeri için hakların gaspı sonucunu veriyor? Terslik, tuzaklar nereden çıkıyor? Kim kimi aldatıyor, kimler yalan söylüyor? En masum hak istemiyle yola çıkan, karşısındakinin insan hakları, özgürlüklerini, ülkenin bütünlüğü, demokrasisi, inanç özgürlüklerini nasıl oluyor da bu kadar ağır gasp etmeye doğru yol almış oluyor?..
***
Neden demokrasi birikimi, ekonomik-sosyal-siyasal-toplumsal koşulları elverişli ülkeler, zengin Kuzey dünyasında bile söz konusu tüm alanlarda ayrımcılık, çatışmalar gündemde? Neden yoksul Güney, hele de İslam dünyasında inançlar, ırklar, mezhepler, aşiretler, cemaatler üzerinden büyük çatışmalar yaşanıyor? Neden sözde tek kutuplu, savaşsız bir dünya düzenine geçilmiş, küreselleşiyorken pek çok ülkede ırklar-dinler eksenli iç savaşlar, parçalanmalar, haritaların değişmesi süreçleri gündeme geliyor?..
Şu seçime gün sayarken, biz ülkemize dönelim. Neden bu kadar büyük bir gerilimi, cepheleşmeyi, ayrımcılıklar üzerinden travmaları yaşadığmızı sorgulayalım. Parçalanmadan, daha keskin bir iç savaş ortamına girmeden Kürt sorununu nasıl çözebiliriz? Kürtlerin insan, kimlik haklarını kazandırmış olarak birlikte yaşamayı, kalıcı barışı nasıl sağlayabiliriz? İnanç üzerinden siyaseti eksen yapmış bir iktidar, daha da kötüsü İslam dünyasını inanç üzerinden yönetme, paylaşmaya kararlı evrensel güç odaklarının yeni çıkar dengelerinin oluşumu hesaplarında; Türkiye’yi İslam dünyası için rol model biçmiş olmaları gerçeği karşısında, bağımsız kimliğimizi nasıl koruyacağız? Daha açık kimi Batılıların sıkça kullandıkları, demokrasinin kendileri için geçerli özünü, kriterlerini reddederken bir kavramla “İslam demokrasisi”, “Ilımlı islam” ülkesi, yani yumuşak dozlarıyla da olsa şeriat kurallarıyla yönetilecek bir ülke olmaktan kurutulup evrensel ilkeleriyle “Laik-özgürlükçü demokrat bir Cumhuriyet” olabileceğiz?
***
Parçalanmış, dünyanın en ileri çokkültürlü uygulama deneyimi olan Tito Yugoslavyası’nda doğmuş, haklar ve özgürlüklerden yola çıkılarak yaşanan travmalara yakından tanıklık etmiş; şimdi ırklar, mezhepler üzerinden parçalanmış 9 devletçiğin ayakta kalamamasını, vatandaşlarının kaybettiklerine, dökülen kanlara, ağır yoksullaşma, yoksunlaşmaya, çaresizliğe tanıklığım belki aşırı duyarlılık... Özgürlük-ayrımcılık sınırlarıyla oynanarak, kavram karmaşasında kurulan tuzaklarla, insan hakları, demokrasinin katledilebilmesine, insanlığın çaresizliğine tepkim abartılı, büyük, ama bir o kadar da gerçek...
Zaten benim duyarlılıklarım değil evrensel insan hakları, demokrasi ilkeleri, evrensel sözleşmelerin kriterleri önemli... İşte CHP’nin “Demokrasi, eşit yurttaş, özgür toplum” raporu, altının çizildiği üzere, Türkiye’deki kavram karmaşası, tartışmaların boğuntusunda, siyasi kaygılar, oy getirisi hesapları üzerinden değil evrensel ilkeler çerçevesinde, çözüm arayışlarıyla hazırlandığı için önemli, iddiasız ama yol gösterici bir belge...
Yorum Gönder