Nusret denizaltısının düşman içine sızışı - Ferhan Şensoy Köşe Yazısı


Amerika’yı kim sever? Amerikalı sever. Amerikalı kim? Oraya göç edenler! Birkaç kez gittim Amerika’ya, hiç sevemedim.
1999′daki turnenin sonunda;
-Bir daha da Amerika’ya gelmem!
diye söylenerek “davossal” bir sinirle bindim uçağa, hiç kimseye;
-Van minüt!
demeden.
Bu kez Obama çok rica etti, kıramadım. New York’ta gene Ferhangi Şeyler.
Amerika’ya her gidişim avantür macera! Son gidişimde uçağı kaçırmış, Montreal aktarmalı olarak ucu ucuna yetişmiştim gösteriye. Bu sefer öyle bir macera yaşanmasın diye sabahın köründe gittim havalimanına. Polis denetiminden geçtim. Biniş kartı edinmiş üzere THY görevlisi bayana ulaştım.
-Güvenlik kontrolünden geçtiniz mi?
diye sordu.
-Evet efendim. Başarıyla.
diyerek havalimanın giriş kapısını gösterdim.
-Hayır, orası değil, Amerika yolcularının ayrıca buradaki kontrolden geçmeleri gerekiyor, sonra “chek in” yaptıracaksınız!
yanıtıyla ilerdeki uzun ve yılankavi kuyruğu işaret etti. Yazıldım kuyruğun ucuna.  En öndekiyle görevli arasında uzun bir görüşme sürüp gidiyor. Gıdım gıdım ilerledi kuyruk, nihayet sıra bana geldi. Başladı soruşturma:
-Bavulunuzu kendiniz mi hazırladınız?
-Evet. Özel bir bavul hazırlıyıcım yok!
-Bavulunuzu hazırladıktan sonra bavulun yanından ayrıldınız mı?
-Hayır. Geceyi birlikte geçirdik, fakat aramızda bir ilişki yok. Sadece arkadaşız.
-Havalimanında bavulunuzun yanından ayrıldığınız oldu mu?
-Hayır. Bavulun çişi yoktu, ama tuvalete birlikte gittik. Ben çiş yaptım, o şahit oldu. Çok duygusal bir bavuldur, benden hiç ayrılmak istemez!
biçiminde bir  salak soruşturma sonucu o güvenlik denetimini de aşarak başarıyla “chek in” yaptırdım, biniş kartımı edinebildim. Bu salak sorulara yalan yanıt versem de, doğrulayıcı aygıt yok! Niye soruyorlar salak Amerikalılar? Onlar hiç yalan söylemiyorlar mı? Elbette bavulumla sarmaş dolaş yatmadım, havalimanında çişe giderken onu amonyak kokusuna sürüklemedim. Deli miyim ben? Bavul tecavüzcüsü olarak kasetim çıkabilir!
Uçağa biniş kapılarının girişindeki pasaport denetimini başarıyla aştım. Beni Amerika’ya ulaştıracak uçan demir kuşa binmek üzere 216 numaralı kapıya vardım; bir güvenlik denetimi daha! Amerika uçaklarının biniş kapılarında özel bir güvenlik denetimi varmış! Geçiyorum “Ben geçerken sakın ötme” aygıtından. Ötüyor!
-Çıkın bir daha geçin!
Çıkıp bir daha geçiyorum, ötüyor!
-Kemeriniz var mı?
-Yok.-
-Üstünüzde metal var mı?
-Yok.
-Bir daha geçin!
Bir daha geçiyorum, bir daha ötüyor. Üstüümü başımı arıyorlar, oramı buramı mıncıklıyorlar. Bir daha geçmemi istiyorlar, geçiyorum, değişen bir şey yok, aygıt bana taktı, beni görünce daha geçmeden ötüyor.
-Ayakkabılarınızı çıkarın.
Çıkarıp yalınayak geçiyorum; gene ötüyor! Arkamdaki kuyruk uzadı. Peşim sıra bekleyenler bana gıcık olmaya başladılar. Polise dedim ki;
-Üstümde metal yok ama benim ruhum “heavy metal”! Çırılçıplak geçsem de ötecek bu aygıt. Polis bir an boş baktı.
-Bir daha geçin.
-Bakın memur bey, bu bir daha geçişlerin sonu yok. Sizin aygıtta bir elektro-manyama olmasın?
-Lütfen bir daha geçin!
Lütfettim, bir daha geçtim, gene öttüm. Arkamdaki kuyruk bayağı uzadı. Polisin kulağına yanaştım, fısıltı halinde:
-Memur bey ayıptır söylemesi, cinsel organımda metal çubuk var. Korkarım o ötüyor.
deyince polis kıpkırmızı oldu;
-Buyrun geçin!
dedi.
Uçak kalkar kalkmaz hiçbir ikramda bulunmadan hostesler AGS kağıtlarını dağıttılar. Başladı sınav! AGS; Amerika’ya giriş sınavı. Sorular sadece İngilizce. Son Amerika’ya sızışımda altlarında, fransızca, almanca ve türkçesi de vardı soruların. Bu sefer yok. İngilizce bilmiyorum!
NAME soyisim demek, onu biliyorum, yazdım. İkinci soru NAME’nin devamı olarak FİRST ve MİDDLE olarak ikiye ayrılıyor. Ön ismimi soruyor, anladık ka MİDDLE ne? Göbek adı mı? Galiba MİDDLE ön isimle soyadımın ortasında bulunan asıl ismim, “Middle  East” Ortadoğu demek olduğuna göre… Emin de değilim. FİRST’e Osman MİDDLE’ye Ferhan yazdım. Sorular test usulü olarak devam ediyor, YES ve NO yanıtlarından biri işaretlenecek ve fakat uzun sorulardan hiçbir şey anlamıyorum. Hostesi çağırdım, kulağına fısıldadım:
-Bendeniz Ulaştırma Bakanı’nın yakın akrabasıyım. İngilizce bilmiyorum ama Amerika’şa sızmak istiyorum. Zaten New York’tan derhal Pensilvanya’ya geçeceğim. Bana şu yanıtların şifresini verebilir misiniz?
Hostes kulağıma yanaşarak fısıldadı:
-Hepsini NO olarak işaretleyin!
Böylece sızabildim Amerika’ya, Nusret denizaltısının düşman içine sızışı gibi bir operasyondu bu. Obama oyuna gelmedi. Kolay kolay oyuna gelecek tip değil zaten. Gelseydi şekspirengiz bir sorum olacaktı ona:
-TO TAYYİP OR NOT TO TAYYİP?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget