Bülent Arınç adını ilk 1980’lerin ortasında İzmir’de gazetecilik yaparken duydum. Avukattı. Bir toplantıda katılımcılar harem-selamlık oturmuştu. Bu tartışma konusu olmuş ve devamında yargıya taşınmıştı. Arınç, toplantıyı organize edenlerin avukatlığını üstlenen kişiler arasındaydı.
Arınç daha sonra siyasete atıldı. Refah Partisi sonrasındaki ayrışmada Erdoğan ve Gül’le birlikte “yenilikçiler” olarak adlandırılan tarafın üç isminden biri oldu.
3 Kasım 2002 seçimleri sonrasında AKP’nin üst çekirdeğindeki iktidar paylaşımı nasıl olacaktı?
Aslında ilk 2 ayak çözülmüştü: Erdoğan şimdilik sadece genel başkan olacaktı ama, partinin ve hükümetin kontrolünü elden bırakmayacaktı. Yurtdışı gezilerinde kendisine öncelik vererek, ekonomide acil eylem planını açıklayarak bunu gösteriyordu.
Gül de başbakandı.
Arınç ne olacaktı?
‘İnadına adayım’
Arınç’a ilişkin kulislerde konuşulan, benim de kulağıma gelen şuydu:
“Kendisi, ‘Ben protokolde Erdoğan ve Gül’ün arkasındaki bir yerde durmam’ diyor!”
Bunun Türkçesi şuydu:
“Bakan olmam!”
Ne olurum?
Meclis Başkanı!
Arınç, bu istemini ilk ve en güçlü şekilde benim sorum üzerine TRT’de yayımlanan Pazar Panorama programında açıkladı.
Elini masayı yumruklamaya hazır biçimde kaldırıp indirdi ve şöyle dedi:
“Meclis Başkanlığı’na adayım... İnadına adayım.”
Meclis Başkanlığı için öncelikle Vecdi Gönül’ün adı geçiyordu. Gönül, daha önce valilik, Sayıştay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yapmıştı. Devleti tanıyordu. Ben de kendisini ilk İzmir Valiliği sırasında tanımıştım.
Ama Arınç’ın inadı inattı.
Sözümüz Arınç’tan dışarı, siyasette inat gerilimli bir sanattı!
Arınç'ta 'Ampul Partisi' rahatsızlığı
Arınç’la TRT’deki bu karşılaşmamızdan birkaç ay önce konuşmacı-dinleyici gerilimi içinde karşı karşıya geldik.
Erol Tuncer’in başkanlığını yürüttüğü Sosyal Demokrasi Derneği’nin Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlediği toplantıya beni konuşmacı olarak çağırmışlardı. Konu siyasetin güncel sorunlarıydı. Partilerin durumunu anlatırken AKP için şu tanımı kullanmıştım:
“Ampul Partisi.”
Konuşmam bitince dinleyiciler arasında bulunan Arınç ayağa kalktı ve şunu söyledi:
“Sayın Balbay, AKP’ye ampul partisi diyemezsiniz. Bu sözünüzü geri alınız.”
Ben de şu karşılığı verdim:
“Siyasi partiler zaman zaman, hatta sık sık amblemleriyle anılır. Altı ok, güvercin, kırat bunun en somut örnekleridir...”
Arınç’ın yanında, ondan daha gerilimli bir kişi daha vardı. Kim olduğunu sordum. Ramazan Toprak dediler...
Toprak, daha önce ordudan ihraç edilmişti. Seçimlerden sonra Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı’na getirilen, hükümetle asker arasındaki gerilime neden olan kişilerden biri olmuştu.
Daha önce yaptığı açıklamalar nedeniyle zaman zaman askerlerin tepkisini çeken Arınç’a komuta kademesi nasıl bakacaktı?
Gelenek, Meclis Başkanlığı’na seçlimesi nedeniyle nezaket ziyaretini zorunlu kılıyordu.
3 seçenek vardı:
1. Normal zaman dilimi içinde nezaket ziyaretini yapalım.
2. Gitmeyelim.
3. Çok çok kısa kalalım, tebrik edip çıkalım.
Üçüncü şık tercih edildi.
Arınç’la askerler arasındaki gerilim zaman zaman yapılan açıklamalardan, türban kaygısıyla Meclis kokteyllerinin eşli olup olmamasına kadar devam etti.
Arınç da karşı nezaket ziyaretlerini yaptı. Jandarma Komutanı Org. Şener Eruygur’u ziyaretinde, Eruygur kendisine astsubay olan babasının bir fotoğrafını armağan etti.
Fotoğrafta Arınç’ın babası eşiyle birlikteydi ve eşi türbansızdı.
‘Çenemi tutsaydım, Cumhurbaşkanı idim'
Arınç’la Cumhuriyet’in ilişkileri de gerilimli ama, diyalog halinde devam etti.
Cumhuriyet, geleneksel olarak sonu 0 ve 5’le biten kuruluş yıldönümlerini dışa dönük kutluyor. 80. yılımızı Kale’de kutlamıştık. Meclis Başkanlığı makamına saygının gereği olarak da Arınç’ı davet etmiştik. Geldi. Bir odada 10-15 dakika kadar sohbet ettik. Cumhuriyet’in gazete olarak önemini vurguladı. Ancak sonraki yıllarda Cumhuriyet’in AKP iktidarına yönelik eleştirel çizgisini sürdürmesine koşut olarak kendisinden ve çevresinden eleştiriler aldık. Şunu da vurgulayalım; diyaloğu hiç koparmadı.
Arınç yıllar sonra 2007’de Meclis Başkanlığı dönemini şöyle özetlemişti.“Çenemi tutsaydım, cumhurbaşkanı idim.”
Erdoğan ve Arınç’tan destek
AKP’nin ilk başbakanı Abdullah Gül ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün “yargı yolunun açılması” gerekçesiyle YAŞ kararlarına şerh koyması 28 Aralık 2002 tarihinde Cumhuriyet’te manşet oldu. Diğer gazeteler de konuya geniş yer verdi.
Milliyet gazetesi 29 Aralık 2002’de, “Gül imzalamış ama şerh koyarak!” başlığıyla verdiği haberinde, kurulun asker üyelerinin “AİHM kararlarını anımsattıkları” vurgusu yapıldı.
Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu 1996 yılında YAŞ kararlarına şerh koymadığını, ancak bir gün sonra imzaladığı anımsatmasını yapan Milliyet’in haberinde, “AİHM, 1995-1997 arasında TSK’den ihraç edilen 13 subay ve astsubayın konuya ilişkin başvurusunu değerlendirirken, ‘Bu kararlar sadece belli bir gruba üye kişileri ilgilendirir. Dolayısıyla YAŞ kararları ceza kanunu çerçevesinde incelenemez ve AİHS’nin adil yargıyla ilgili maddesine aykırı değildir’ kararını vermişti” dendi.
‘Tabanına mesaj veriyor’
Hükümet üyelerinin şerh koyması ile ilgili hukukçuların görüşlerini de yansıtan Milliyet’in haberi şöyleydi: “Hukukçular, YAŞ’ın irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle 7 personelin TSK’den uzaklaştırılmasıyla ilgili karara “antidemokratik” olduğu gerekçesiyle şerh koyan Başbakan Abdullah Gül’ün tavrını, “Seçmen tabanına mesaj veriyor” diye yorumladı. Gül’ün karşıoyunun AİHM’ye açılacak davalarda sonucu değiştirmeyeceğini belirten hukuçuların değerlendirmeleri şöyle:
• Prof. Dr. Bakır Çağlar: Bu olayın politik ve hukuksal boyutu var. Politik olarak, başbakan tribüne oynamıştır. Hukuksal anlamda, YAŞ kararının sonucunu değiştirmeyen bir karşıoy hiçbir şeyi değiştirmez. AİHM, YAŞ kararıyla ordudan atılanların davalarını, askeri disiplin ve laiklik ilkelerini göz önünde bulundurarak reddediyor. Bu nedenle geçmiş kararlar da düşünüldüğünde, konulan şerh, hiçbir prensip kararını etkilemez ve sonuç vermez.
• Prof. Dr. Zafer Üskül: Bunun sadece seçmen tabanına mesaj olarak algılanması gerekir. AİHM kararları ortada. Anayasadaki maddeler de aynen duruyor. Gül’ün bunun yerine konuyu TBMM’ye getirerek anayasayı değiştirmesi uygun olurdu. Yoksa AİHM’de açılan davaları değiştirebilecek bir davranış değil.”
‘Demokratik hak'
Gül ve Gönül’ün YAŞ kararlarına şerh koymalarının ardından Erdoğan ve Arınç’ın destek açıklamaları hemen hemen bütün gazetelerde yer aldı. Erdoğan ve Arınç, şerh konulmasını “demokratik hak” olarak değerlendirdi. Erdoğan’ın değerlendirmesi Radikal gazetesinin 29 Aralık 2002 tarihli sayısında şöyle yer aldı:
“AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Abdullah Gül’ün YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koyarak demokratik hakkını kullandığını söyledi. Aydın-Horsunlu-Denizli Bölünmüş Devlet Yolunun temel atma töreni için Aydın’a gitmek üzere İzmir’e gelen Erdoğan, Adnan Menderes Havalimanı‘nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir soru üzerine Başbakan Gül’ün YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koymakla demokratik hakkını kullandığını belirterek, ‘Yapılanlar kurallara uygundur. Olumsuzluk söz konusu değildir’ dedi.”
Yalçınbayır: Yargı yolu açılsın
AKP’nin ileri bir adım atmaya niyetlendiği ise dönemin Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın açıklamalarıyla Hürriyet gazetesinde 30 Aralık 2002 tarihinde şöyle haberleştirildi: “Yalçınbayır, ‘Gözaltının Gözaltına Alınması Projesi’yle ilgili düzenlenen toplantıya katıldığı Bursa Emniyet Müdürlüğü’nde, gazetecilerin YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması yönündeki tartışmalara ilişkin sorularını da yanıtladı.
Yalçınbayır, bir gazetecinin ‘Bu çalışmayı başlatanlar arasında sizin de isminiz var. Konu ne aşamada, öğrenebilir miyiz’ sorusu üzerine, ‘Partinin programını yazan, seçim bildirgesini hazırlayan, hükümet programını hazırlayan kişilerdeniz. Partimizin ilkeleri arasında yeni bir anayasa hazırlama hedefi var’ dedi.
Ocak ayı başında, TBMM Grup başkanvekillerinden İsmail Alptekin’in başkanlığında bir uzlaşma komisyonunun çalışmalara başlayacağını kaydeden Yalçınbayır, bu komisyona CHP ve AK Parti’den 3’er üye ve sivil toplum örgütleri ile ilgili kuruluşların görüşlerinin de katılımının sağlanacağını ve çoğulcu bir anlayışla anayasa değişiklik teklifinin hazırlanacağını bildirdi. Yalçınbayır, adil yargılanma hakkının, hem anayasa hem de yasal güvencede olduğunu vurgulayarak, hak aramanın sonuna kadar tüketilmesinin, o disiplin içindeki bütün yargı mercilerinin sonuna kadar tüketilmesi anlamına geldiğini belirtti.
‘Birey adil yargılanma hakkına kavuşmalı’
Kural olarak idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olduğuna dikkati çeken Yalçınbayır, anayasada bunun istisnalarının bulunduğunu, Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı tasarruflar, YAŞ kararları, memurlarla ilgili kınama cezaları, Yüksek Hâkimler Kurulu kararları ve olağanüstü hal bölgeleriyle ilgili çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin bu istisnalar arasında yer aldığını kaydetti. Yalçınbayır, şöyle konuştu:
‘Her ne kadar AİHM, YAŞ kararları aleyhine yargı yolunun kapalı olmasının hukukla bağdaşacağını söylüyorsa da, biz bunu daha da genişletebiliriz. Bu genişletmeyi düşünüyoruz. Buradaki sorun, o kararların konusu olan fiilleri savunmak değildir. Sorun, YAŞ kararlarını tartışmak da değildir. Sadece adil yargılanma hakkına bireyin kavuşmasını sağlamaktır. Biz o fiilleri savunamayız. Askerin kendine has bir disiplini vardır ve herkes o disipline uymak zorundadır. Çıkarıldıysa tabii ki görevini yapamacaktır. Ama, mahkemeye başvurma hakkını ondan mahrum edemeyiz.’
Askerden 3 dakikalık ziyaret
AKP hükümeti ile TSK komuta heyeti arasındaki gerginlik “inadına adayım” diyerek TBMM Başkanı seçilen Bülent Arınç’a komutanların ziyareti sırasında da bir kez daha su yüzüne çıktı. 29 Kasım 2002 tarihinde komuta heyeti Arınç’a çok kısa bir “hayırlı olsun” ziyareti gerçekleştirdi. Haber Cumhuriyet’te ‘Arınç’a 3 dakikalık ziyaret’ başlığıyla şöyle yer almıştı:
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları, hükümetin güvenoyu almasının ardından Başbakan Abdullah Gül ile TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı ziyaret etti. TBMM Başkanlığı’na aday olma süreci ve ardından uğurlama törenlerinde eşinin türbanı ile gündeme gelen Arınç’a ziyaretin sadece 3 dakika sürmesi dikkat çekti. Komutanlar Arınç’la birlikte medya önüne çıkıp görüntü vermedi. Arınç, ‘Görüşmenin kısa sürmesini tepki olarak algıladınız mı’ sorusuna, ‘Ben Meclis Başkanı’yım, onlar Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı. Kim kime tepki gösterecek, çok saygısızca bir soru’ yanıtını verdi.
Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur dün ilk olarak Başbakanlık’a gelerek Gül’ü ziyaret etti. Ziyaret daha önceden belirlendiği gibi 20 dakika sürdü.
TBMM Başkanlığı seçimleri öncesinde eşinin türbanlı olmasının gündeme getirilmesine sinirlenerek ‘İnadına aday olacağım’ açıklamasını yapan Arınç’a, komuta heyetinin ziyareti önceden duyurulmadı. Komutanların Arınç ile görüşmesi de öncekilere kıyasla çok kısa tutuldu. Komutanların Arınç’ın makamına girmesiyle çıkması bir olurken kutlamalar dahil ziyaret toplam 3 dakika sürdü. Komuta heyetinin, Arınç’ın önceki açıklamaları nedeniyle mesafeli davrandığı ve ziyareti kısa tuttuğu bildirildi.
Arınç, dün akşam CNN Türk’te komutanların ziyaretleriyle ilgili şunları söyledi:
‘Kendileri beni tebrik ettiler, başarılar dilediler. Bir iki şey daha konuşuldu. Belki çok kısa oldu, oturup sohbet etmedik. İkramda bulundum, almadılar. Tabii ramazan diye almadılar. Belki de başka sebeple almadılar.’
Arınç, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i uğurlamaya türbanlı eşiyle gittiği anımsatılarak bundan sonra da buna devam edip etmeyeceği sorusuna da gerginlik yaratmak gibi bir amacı olmadığını kaydederek bundan sonra belirli bir mutabakata varıncaya kadar eşinin devlet protokolüne gelmemesini ‘doğru bulduğunu’ söyledi.”
‘Ziyaret kısa, yorum uzun’
Komuta heyetinin Arınç’a kısa ziyareti Radikal gazetesinde 30 Kasım 2002 tarihinde “Ziyaret kısa, yorum uzun” başlığıyla haberleştirildi. Radikal’deki ayrıntılar şöyleydi:
“Arınç, komutanları kapıda karşılayarak ‘Hoş geldiniz’ dedi. Arınç’a ikramda bulunma fırsatı bile tanımayan Komutanların ziyaretleri üç dakika sürdü. Komutanların Arınç ile birlikte görüntü alınmaması isteği, TBMM Başkanlığı tarafından delindi. TBMM Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nda görevli bir foto muhabiri içeri alındı ve kısa ziyaret görüntülendi. Daha sonra bu görüntülerden üç kare basına dağıtıldı. Gül’ün telefonla arayarak tepki göstermemesini rica ettiği Arınç buna rağmen tepki vermekte gecikmedi. Saat 14.15’te TİSK Başkanı Refik Baydur başkanlığındaki heyeti kabul eden Arınç, gazetecilerin ziyaretle ilgili soruları üzerine önce, ‘Bu yayınları siz yapıyorsunuz’ siteminde bulundu. Televizyonlardaki yayınları seyrettiğini ve bir kenara not ettiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:
‘Kendilerini karşıladım ve tebrikte bulunduktan sonra MGK çalışmaları olduğundan bahsederek izin istediler. Mesele bu kadar basit. Ama yorumlarda ne kadar kısa süre kaldılar, çıkarken nasıldı, girerlerken nasıldı. Maşallah bunların yorumlarını izliyoruz ve utanıyorum. Sayın kuvvet komutanlarına ve Genelkurmay Başkanı’na ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.’ Bülent Arınç, ‘Ziyaretin kısa olmasını bir tepki olarak değerlendirmiyor musunuz’ sorusuna ise sinirlenerek, ‘Çok saygısızca bir soru. Bunu sorulmamış kabul ediyorum. Ben Meclis Başkanıyım, onlar da bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları. Kim kime tepki gösterecek? Bu nasıl sual?’ dedi.”
Arınç daha sonra siyasete atıldı. Refah Partisi sonrasındaki ayrışmada Erdoğan ve Gül’le birlikte “yenilikçiler” olarak adlandırılan tarafın üç isminden biri oldu.
3 Kasım 2002 seçimleri sonrasında AKP’nin üst çekirdeğindeki iktidar paylaşımı nasıl olacaktı?
Aslında ilk 2 ayak çözülmüştü: Erdoğan şimdilik sadece genel başkan olacaktı ama, partinin ve hükümetin kontrolünü elden bırakmayacaktı. Yurtdışı gezilerinde kendisine öncelik vererek, ekonomide acil eylem planını açıklayarak bunu gösteriyordu.
Gül de başbakandı.
Arınç ne olacaktı?
‘İnadına adayım’
Arınç’a ilişkin kulislerde konuşulan, benim de kulağıma gelen şuydu:
“Kendisi, ‘Ben protokolde Erdoğan ve Gül’ün arkasındaki bir yerde durmam’ diyor!”
Bunun Türkçesi şuydu:
“Bakan olmam!”
Ne olurum?
Meclis Başkanı!
Arınç, bu istemini ilk ve en güçlü şekilde benim sorum üzerine TRT’de yayımlanan Pazar Panorama programında açıkladı.
Elini masayı yumruklamaya hazır biçimde kaldırıp indirdi ve şöyle dedi:
“Meclis Başkanlığı’na adayım... İnadına adayım.”
Meclis Başkanlığı için öncelikle Vecdi Gönül’ün adı geçiyordu. Gönül, daha önce valilik, Sayıştay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı yapmıştı. Devleti tanıyordu. Ben de kendisini ilk İzmir Valiliği sırasında tanımıştım.
Ama Arınç’ın inadı inattı.
Sözümüz Arınç’tan dışarı, siyasette inat gerilimli bir sanattı!
Arınç'ta 'Ampul Partisi' rahatsızlığı
Arınç’la TRT’deki bu karşılaşmamızdan birkaç ay önce konuşmacı-dinleyici gerilimi içinde karşı karşıya geldik.
Erol Tuncer’in başkanlığını yürüttüğü Sosyal Demokrasi Derneği’nin Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlediği toplantıya beni konuşmacı olarak çağırmışlardı. Konu siyasetin güncel sorunlarıydı. Partilerin durumunu anlatırken AKP için şu tanımı kullanmıştım:
“Ampul Partisi.”
Konuşmam bitince dinleyiciler arasında bulunan Arınç ayağa kalktı ve şunu söyledi:
“Sayın Balbay, AKP’ye ampul partisi diyemezsiniz. Bu sözünüzü geri alınız.”
Ben de şu karşılığı verdim:
“Siyasi partiler zaman zaman, hatta sık sık amblemleriyle anılır. Altı ok, güvercin, kırat bunun en somut örnekleridir...”
Arınç’ın yanında, ondan daha gerilimli bir kişi daha vardı. Kim olduğunu sordum. Ramazan Toprak dediler...
Toprak, daha önce ordudan ihraç edilmişti. Seçimlerden sonra Milli Savunma Komisyonu Başkanlığı’na getirilen, hükümetle asker arasındaki gerilime neden olan kişilerden biri olmuştu.
Daha önce yaptığı açıklamalar nedeniyle zaman zaman askerlerin tepkisini çeken Arınç’a komuta kademesi nasıl bakacaktı?
Gelenek, Meclis Başkanlığı’na seçlimesi nedeniyle nezaket ziyaretini zorunlu kılıyordu.
3 seçenek vardı:
1. Normal zaman dilimi içinde nezaket ziyaretini yapalım.
2. Gitmeyelim.
3. Çok çok kısa kalalım, tebrik edip çıkalım.
Üçüncü şık tercih edildi.
Arınç’la askerler arasındaki gerilim zaman zaman yapılan açıklamalardan, türban kaygısıyla Meclis kokteyllerinin eşli olup olmamasına kadar devam etti.
Arınç da karşı nezaket ziyaretlerini yaptı. Jandarma Komutanı Org. Şener Eruygur’u ziyaretinde, Eruygur kendisine astsubay olan babasının bir fotoğrafını armağan etti.
Fotoğrafta Arınç’ın babası eşiyle birlikteydi ve eşi türbansızdı.
‘Çenemi tutsaydım, Cumhurbaşkanı idim'
Arınç’la Cumhuriyet’in ilişkileri de gerilimli ama, diyalog halinde devam etti.
Cumhuriyet, geleneksel olarak sonu 0 ve 5’le biten kuruluş yıldönümlerini dışa dönük kutluyor. 80. yılımızı Kale’de kutlamıştık. Meclis Başkanlığı makamına saygının gereği olarak da Arınç’ı davet etmiştik. Geldi. Bir odada 10-15 dakika kadar sohbet ettik. Cumhuriyet’in gazete olarak önemini vurguladı. Ancak sonraki yıllarda Cumhuriyet’in AKP iktidarına yönelik eleştirel çizgisini sürdürmesine koşut olarak kendisinden ve çevresinden eleştiriler aldık. Şunu da vurgulayalım; diyaloğu hiç koparmadı.
Arınç yıllar sonra 2007’de Meclis Başkanlığı dönemini şöyle özetlemişti.“Çenemi tutsaydım, cumhurbaşkanı idim.”
Erdoğan ve Arınç’tan destek
AKP’nin ilk başbakanı Abdullah Gül ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün “yargı yolunun açılması” gerekçesiyle YAŞ kararlarına şerh koyması 28 Aralık 2002 tarihinde Cumhuriyet’te manşet oldu. Diğer gazeteler de konuya geniş yer verdi.
Milliyet gazetesi 29 Aralık 2002’de, “Gül imzalamış ama şerh koyarak!” başlığıyla verdiği haberinde, kurulun asker üyelerinin “AİHM kararlarını anımsattıkları” vurgusu yapıldı.
Necmettin Erbakan’ın başbakan olduğu 1996 yılında YAŞ kararlarına şerh koymadığını, ancak bir gün sonra imzaladığı anımsatmasını yapan Milliyet’in haberinde, “AİHM, 1995-1997 arasında TSK’den ihraç edilen 13 subay ve astsubayın konuya ilişkin başvurusunu değerlendirirken, ‘Bu kararlar sadece belli bir gruba üye kişileri ilgilendirir. Dolayısıyla YAŞ kararları ceza kanunu çerçevesinde incelenemez ve AİHS’nin adil yargıyla ilgili maddesine aykırı değildir’ kararını vermişti” dendi.
‘Tabanına mesaj veriyor’
Hükümet üyelerinin şerh koyması ile ilgili hukukçuların görüşlerini de yansıtan Milliyet’in haberi şöyleydi: “Hukukçular, YAŞ’ın irticai faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle 7 personelin TSK’den uzaklaştırılmasıyla ilgili karara “antidemokratik” olduğu gerekçesiyle şerh koyan Başbakan Abdullah Gül’ün tavrını, “Seçmen tabanına mesaj veriyor” diye yorumladı. Gül’ün karşıoyunun AİHM’ye açılacak davalarda sonucu değiştirmeyeceğini belirten hukuçuların değerlendirmeleri şöyle:
• Prof. Dr. Bakır Çağlar: Bu olayın politik ve hukuksal boyutu var. Politik olarak, başbakan tribüne oynamıştır. Hukuksal anlamda, YAŞ kararının sonucunu değiştirmeyen bir karşıoy hiçbir şeyi değiştirmez. AİHM, YAŞ kararıyla ordudan atılanların davalarını, askeri disiplin ve laiklik ilkelerini göz önünde bulundurarak reddediyor. Bu nedenle geçmiş kararlar da düşünüldüğünde, konulan şerh, hiçbir prensip kararını etkilemez ve sonuç vermez.
• Prof. Dr. Zafer Üskül: Bunun sadece seçmen tabanına mesaj olarak algılanması gerekir. AİHM kararları ortada. Anayasadaki maddeler de aynen duruyor. Gül’ün bunun yerine konuyu TBMM’ye getirerek anayasayı değiştirmesi uygun olurdu. Yoksa AİHM’de açılan davaları değiştirebilecek bir davranış değil.”
‘Demokratik hak'
Gül ve Gönül’ün YAŞ kararlarına şerh koymalarının ardından Erdoğan ve Arınç’ın destek açıklamaları hemen hemen bütün gazetelerde yer aldı. Erdoğan ve Arınç, şerh konulmasını “demokratik hak” olarak değerlendirdi. Erdoğan’ın değerlendirmesi Radikal gazetesinin 29 Aralık 2002 tarihli sayısında şöyle yer aldı:
“AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Abdullah Gül’ün YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koyarak demokratik hakkını kullandığını söyledi. Aydın-Horsunlu-Denizli Bölünmüş Devlet Yolunun temel atma töreni için Aydın’a gitmek üzere İzmir’e gelen Erdoğan, Adnan Menderes Havalimanı‘nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir soru üzerine Başbakan Gül’ün YAŞ kararlarına muhalefet şerhi koymakla demokratik hakkını kullandığını belirterek, ‘Yapılanlar kurallara uygundur. Olumsuzluk söz konusu değildir’ dedi.”
Yalçınbayır: Yargı yolu açılsın
AKP’nin ileri bir adım atmaya niyetlendiği ise dönemin Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın açıklamalarıyla Hürriyet gazetesinde 30 Aralık 2002 tarihinde şöyle haberleştirildi: “Yalçınbayır, ‘Gözaltının Gözaltına Alınması Projesi’yle ilgili düzenlenen toplantıya katıldığı Bursa Emniyet Müdürlüğü’nde, gazetecilerin YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması yönündeki tartışmalara ilişkin sorularını da yanıtladı.
Yalçınbayır, bir gazetecinin ‘Bu çalışmayı başlatanlar arasında sizin de isminiz var. Konu ne aşamada, öğrenebilir miyiz’ sorusu üzerine, ‘Partinin programını yazan, seçim bildirgesini hazırlayan, hükümet programını hazırlayan kişilerdeniz. Partimizin ilkeleri arasında yeni bir anayasa hazırlama hedefi var’ dedi.
Ocak ayı başında, TBMM Grup başkanvekillerinden İsmail Alptekin’in başkanlığında bir uzlaşma komisyonunun çalışmalara başlayacağını kaydeden Yalçınbayır, bu komisyona CHP ve AK Parti’den 3’er üye ve sivil toplum örgütleri ile ilgili kuruluşların görüşlerinin de katılımının sağlanacağını ve çoğulcu bir anlayışla anayasa değişiklik teklifinin hazırlanacağını bildirdi. Yalçınbayır, adil yargılanma hakkının, hem anayasa hem de yasal güvencede olduğunu vurgulayarak, hak aramanın sonuna kadar tüketilmesinin, o disiplin içindeki bütün yargı mercilerinin sonuna kadar tüketilmesi anlamına geldiğini belirtti.
‘Birey adil yargılanma hakkına kavuşmalı’
Kural olarak idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olduğuna dikkati çeken Yalçınbayır, anayasada bunun istisnalarının bulunduğunu, Cumhurbaşkanı’nın tek başına yaptığı tasarruflar, YAŞ kararları, memurlarla ilgili kınama cezaları, Yüksek Hâkimler Kurulu kararları ve olağanüstü hal bölgeleriyle ilgili çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin bu istisnalar arasında yer aldığını kaydetti. Yalçınbayır, şöyle konuştu:
‘Her ne kadar AİHM, YAŞ kararları aleyhine yargı yolunun kapalı olmasının hukukla bağdaşacağını söylüyorsa da, biz bunu daha da genişletebiliriz. Bu genişletmeyi düşünüyoruz. Buradaki sorun, o kararların konusu olan fiilleri savunmak değildir. Sorun, YAŞ kararlarını tartışmak da değildir. Sadece adil yargılanma hakkına bireyin kavuşmasını sağlamaktır. Biz o fiilleri savunamayız. Askerin kendine has bir disiplini vardır ve herkes o disipline uymak zorundadır. Çıkarıldıysa tabii ki görevini yapamacaktır. Ama, mahkemeye başvurma hakkını ondan mahrum edemeyiz.’
Askerden 3 dakikalık ziyaret
AKP hükümeti ile TSK komuta heyeti arasındaki gerginlik “inadına adayım” diyerek TBMM Başkanı seçilen Bülent Arınç’a komutanların ziyareti sırasında da bir kez daha su yüzüne çıktı. 29 Kasım 2002 tarihinde komuta heyeti Arınç’a çok kısa bir “hayırlı olsun” ziyareti gerçekleştirdi. Haber Cumhuriyet’te ‘Arınç’a 3 dakikalık ziyaret’ başlığıyla şöyle yer almıştı:
“Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları, hükümetin güvenoyu almasının ardından Başbakan Abdullah Gül ile TBMM Başkanı Bülent Arınç’ı ziyaret etti. TBMM Başkanlığı’na aday olma süreci ve ardından uğurlama törenlerinde eşinin türbanı ile gündeme gelen Arınç’a ziyaretin sadece 3 dakika sürmesi dikkat çekti. Komutanlar Arınç’la birlikte medya önüne çıkıp görüntü vermedi. Arınç, ‘Görüşmenin kısa sürmesini tepki olarak algıladınız mı’ sorusuna, ‘Ben Meclis Başkanı’yım, onlar Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı. Kim kime tepki gösterecek, çok saygısızca bir soru’ yanıtını verdi.
Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cumhur Asparuk, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur dün ilk olarak Başbakanlık’a gelerek Gül’ü ziyaret etti. Ziyaret daha önceden belirlendiği gibi 20 dakika sürdü.
TBMM Başkanlığı seçimleri öncesinde eşinin türbanlı olmasının gündeme getirilmesine sinirlenerek ‘İnadına aday olacağım’ açıklamasını yapan Arınç’a, komuta heyetinin ziyareti önceden duyurulmadı. Komutanların Arınç ile görüşmesi de öncekilere kıyasla çok kısa tutuldu. Komutanların Arınç’ın makamına girmesiyle çıkması bir olurken kutlamalar dahil ziyaret toplam 3 dakika sürdü. Komuta heyetinin, Arınç’ın önceki açıklamaları nedeniyle mesafeli davrandığı ve ziyareti kısa tuttuğu bildirildi.
Arınç, dün akşam CNN Türk’te komutanların ziyaretleriyle ilgili şunları söyledi:
‘Kendileri beni tebrik ettiler, başarılar dilediler. Bir iki şey daha konuşuldu. Belki çok kısa oldu, oturup sohbet etmedik. İkramda bulundum, almadılar. Tabii ramazan diye almadılar. Belki de başka sebeple almadılar.’
Arınç, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i uğurlamaya türbanlı eşiyle gittiği anımsatılarak bundan sonra da buna devam edip etmeyeceği sorusuna da gerginlik yaratmak gibi bir amacı olmadığını kaydederek bundan sonra belirli bir mutabakata varıncaya kadar eşinin devlet protokolüne gelmemesini ‘doğru bulduğunu’ söyledi.”
‘Ziyaret kısa, yorum uzun’
Komuta heyetinin Arınç’a kısa ziyareti Radikal gazetesinde 30 Kasım 2002 tarihinde “Ziyaret kısa, yorum uzun” başlığıyla haberleştirildi. Radikal’deki ayrıntılar şöyleydi:
“Arınç, komutanları kapıda karşılayarak ‘Hoş geldiniz’ dedi. Arınç’a ikramda bulunma fırsatı bile tanımayan Komutanların ziyaretleri üç dakika sürdü. Komutanların Arınç ile birlikte görüntü alınmaması isteği, TBMM Başkanlığı tarafından delindi. TBMM Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nda görevli bir foto muhabiri içeri alındı ve kısa ziyaret görüntülendi. Daha sonra bu görüntülerden üç kare basına dağıtıldı. Gül’ün telefonla arayarak tepki göstermemesini rica ettiği Arınç buna rağmen tepki vermekte gecikmedi. Saat 14.15’te TİSK Başkanı Refik Baydur başkanlığındaki heyeti kabul eden Arınç, gazetecilerin ziyaretle ilgili soruları üzerine önce, ‘Bu yayınları siz yapıyorsunuz’ siteminde bulundu. Televizyonlardaki yayınları seyrettiğini ve bir kenara not ettiğini belirten Arınç, şöyle konuştu:
‘Kendilerini karşıladım ve tebrikte bulunduktan sonra MGK çalışmaları olduğundan bahsederek izin istediler. Mesele bu kadar basit. Ama yorumlarda ne kadar kısa süre kaldılar, çıkarken nasıldı, girerlerken nasıldı. Maşallah bunların yorumlarını izliyoruz ve utanıyorum. Sayın kuvvet komutanlarına ve Genelkurmay Başkanı’na ziyaretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.’ Bülent Arınç, ‘Ziyaretin kısa olmasını bir tepki olarak değerlendirmiyor musunuz’ sorusuna ise sinirlenerek, ‘Çok saygısızca bir soru. Bunu sorulmamış kabul ediyorum. Ben Meclis Başkanıyım, onlar da bu ülkenin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları. Kim kime tepki gösterecek? Bu nasıl sual?’ dedi.”
Yorum Gönder