Durumun taraflarıyla ilgili genel görünümü dün aktardık. Şimdi tarihe not düşmek bağlamında 2003 - 2004 döneminde eğitim çerçevesinde yaşanan tartışmaları Cumhuriyet arşivinin ışığında özetleyelim.
AKP hükümeti, iktidara gelir gelmez yaptığı ilk denemenin ardından önce Ekim 2003’te, sonra da Mayıs 2004’te YÖK Yasası’nda değişiklik yaparak imam hatip liselerinin üniversitelerdeki tüm bölümlere girebilmelerini sağlayabilmek için katsayı uygulamasını değiştirmek istedi. Türkiye’deki akademik çevrelerin tepkisini çeken yasa değişikliği girişimlerine Genelkurmay Başkanlığı’ndan da sert açıklamalar yapıldı. AKP hükümeti, iktidara geldikten 11 ay sonra imam hatiplilerin önünü açan, tek maddeden oluşan ve katsayı uygulamasının kaldırılmasını öngören YÖK Yasası değişikliğini gündeme getirdi. Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), YÖK ve üniversitelerden gelen tepkiler nedeniyle geri adım atmak zorunda kalan AKP’nin ilk YÖK Yasası krizi şöyle gelişti:
9 Ekim 2003 tarihinde ÜAK yaptığı toplantının ardından yasanın TBMM’ye gönderilmeden geri çekilmesi yönünde bir açıklama yaptı. Dönemin ÜAK Başkanı Prof. Dr. Ayhan Alkış, “Mevcut düzenleme imam hatip liselerine ayrıcalık ve üstünlük sağlayarak milli eğitim sistemimizi çağdışı bir eğitim sistemine dönüştürecektir” dedi. Tüm gelişmiş ülkelerde üniversitelerin öğrenci seçme kriterlerinin belirlenmesinde tek söz sahibi olmasının, üniversite özerkliğinin en önemli özelliği olduğunu dile getiren Alkış, “Bu gerçeğin bilinmesine karşın anayasamızın 130 ve 131. maddeleri ile Yükseköğretim Kurulu’na verilen anayasal hakkın, üniversitelerden alınarak MEB’e devredilmesi girişimi ile üniversite özerkliği ihlal edilmiş olacaktır” diye konuştu.
Başbuğ'dan sert tepki
13 Ekim 2003’te dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, imam hatiplilerin önünü açan düzenlemeye tepki gösterdi. Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı İnönü Salonu’nda yapılan bilgilendirme toplantısının ikinci bölümünde, Orgeneral İlker Başbuğ, gazetecilerin sorularını yanıtladı. TBMM’ye sunulan yükseköğretime giriş sisteminde tüm liseleri eşitleyen yasa tasarısının anımsatılması üzerine Başbuğ, ulusal güvenlikle ilgili yaşamsal konularla karşı karşıya bulunan bir süreçte toplum içinde gerginlik yaratacak girişimlerin ülke çıkarlarına uygun olmadığını düşündüklerini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın din hizmetleri için yıllık tahmini kadro ihtiyacının 5 bin 500 olduğunu belirten Başbuğ, imam hatip liselerinin 25 bin olan yıllık mezun sayısının neden arttırılmak istendiğini anlamakta güçlük çektiklerini ifade etti. Türkiye’nin eğitim sisteminin, YÖK de dahil olmak üzere iyileştirmeye ihtiyacı olduğuna inandıklarını ifade eden Orgeneral Başbuğ, bütün ülkeyi ilgilendiren bu tür çalışmaların ilgili kurumlarla karşılıklı uzlaşı içinde yapılmasının önemine dikkat çekti.
‘Ciddi endişelerimiz var'
Başbuğ, tasarıyı parlamentoya gönderen hükümeti şu sözlerle eleştirdi: “Ancak hazırlanan kanun tasarısının TBMM’ye sevk edilmiş olması, uzlaşı ümitlerinin azalmasına neden oldu. Kanun tasarısının anayasanın ilgili maddelerine uyumlu olduğu konusunda ciddi endişelerimiz vardır. Eğitim sisteminin temel sorunları varken beklentimiz, öncelikle temel sorunların bütün olarak ele alınıp çözümlenmesidir. Amaçları açık şekilde topluma anlatılmayan konuların neden öne çıkarıldığını anlamakta güçlük çekiyoruz.”
Başbuğ, milli eğitimin sorunlarına çözüm bulunurken Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesine ve Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun 4. maddesine uyumlu çözümler üretilmesinin önemine vurgu yaparak şunları söyledi: “Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesinin gerekçelerini, komisyon raporlarını incelerseniz, 32. madde ile getirilen değişiklikten güdülen temel amacın, ‘imam hatip lisesi mezunlarının kendi alanlarındaki yükseköğrenime devam edebilmesinin sağlanması’ olduğunu görürsünüz. Bu hususun değerlendirilmesini de takdirlerinize sunuyorum. Bu konuda temennimiz, aklıselimin galip gelmesidir.”
Konu hakkında incelemelerde bulunduklarını belirten Başbuğ, milli eğitimin temel sorunlarından ilkinin normal lise öğrencilerinin durumu olduğunu söyledi. 2003’te normal liselerden mezun öğrencilerin ne kadarının üniversiteye girdiği incelendiğinde, ancak yüzde 8.2’sinin üniversiteye girdiğinin görüldüğünü anlatan Başbuğ, normal lise mezunlarına göre meslek lisesi öğrencilerinin maliyetinin devlete 5-6 kat daha fazla olduğunu vurguladı. Başbuğ, “Bu boyutu ile meslek okullarından mezun olanların neden kendi alanları dışına yönlendirildiğini anlamakta zorluk çekiyoruz” dedi.
AKP’den geri adım
15 Ekim 2003 tarihinde AKP, Genelkurmay’dan gelen uyarıların ardından geri adım atmak zorunda kaldı. Erdoğan, görüştüğü rektörlerden gelen, imam hatiplerle ilgili tasarının, üniversitelerle birlikte hazırlanacak geniş kapsamlı YÖK Yasası değişikliği ile birlikte Meclis’e sevk edilmesi önerisini kabul etti. Bu çerçevede imam hatip tasarısının aynı gün TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda alt komisyona havale edilerek “beklemeye alınması” benimsendi. Rektörlere uzlaşma mesajı veren Erdoğan, görüşmeden sonra ise “tehditkâr” bir üslup kullandı. Kendisinin de imam hatip lisesi mezunu olduğunu belirten Erdoğan, imam hatip liselileri Türkiye’nin başına “bela” olarak niteleyenler hakkında dava açacağını söyledi.
İmam hatiplerin önünü açan YÖK yasası değişikliği Ekim 2003’teki ilk denemeden 7 ay sonra tekrar gündeme geldi
‘Ordu Göreve' pankartına tepki
25 Ekim 2003 tarihinde 70’e yakın üniversitenin katılımıyla “Cumhuriyet Yürüyüşü” gerçekleştirildi. Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Nusret Aras, hiçbir odağın gücünün Cumhuriyeti ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini vurgulayarak Anıtkabir Özel Defteri’ne “Sevgili Atatürk, Cumhuriyeti senin devrim ve ilkelerinden doğan laik, demokratik, sosyal hukuk devletini koruyup kollamaya ant içiyoruz. Ulusumuz Kemalist devrim ve ilkelerine daime sadık kalacaktır” diye yazdı. Atatürkçü Düşünce Derneği ile hiç ilgisi olmayan ve kamuoyunda da fazla bilinmeyen Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu tarafından taşınan “Ordu Göreve” yazılı pankartın kaldırılması için sık sık uyarı anonsu yapıldı. Grubun pankartları kaldırmaması üzerine dönemin YÖK Başkanı Kemal Gürüz tepki göstererek “Bu pankartları Türk üniversiteleri katiyen tasvip etmiyor. Bu marjinal bir gruptur ve bu yürüyüşle alakası yoktur” dedi. Gürüz, mesajlarının açık olduğunu belirterek “Ata’ya, akla, bilime saygı, Türk milletine saygı. Kim nasıl istiyorsa öyle değerlendirsin” dedi.
AKP hükümetinin katsayı inadı
İmam hatiplerin üniversiteye girişte önünü açan bu girişimi bir süre gündemine almayan AKP hükümeti Mayıs 2004’te yine benzer bir yasa değişikliği istemiyle bu konuyu ısıtmaya başladı. AKP’nin ikinci YÖK yasası değişiklik girişimine de dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve YÖK üyeleri de şiddetle karşı çıktı. 2004 yılının Mayıs ayında ortaya çıkan YÖK yasası krizinde süreç şöyle yaşandı:
• İmam hatiplerin önünü açan, YÖK’ün yapısını değiştiren taslağa karşı ilk sert tepki Rektörler Komitesi’nin 2 Mayıs 2004 tarihli toplantısından geldi. Teziç başkanlığında toplanan komite, düzenlemenin ÖSS öncesinde bir “keşmekeşe” neden olacağını, 1999’da uygulamaya konulan ÖSS sisteminin MEB ile YÖK’ün ortak çalışmasıyla belirlendiğini, bundan sonra da aynı sistemin uygulanması gerektiğini vurguladı. Teziç, hükümetin tek başına “yalnızca siyasi temenniyi, isteği dile getirmeye yönelik bir düzenlemeye gitmesinin” ileride daha ciddi sakıncalar doğuracağına dikkat çekti.
• 3 Mayıs 2004 tarihinde dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Bakanlar Kurulu toplantısında değişiklik hakkında bilgi verdi. Çelik, TBMM’nin, yoğun gündemini dikkate alarak geniş kapsamlı YÖK yasa taslağından vazgeçtiğini ifade etti. Bunun yerine, “katsayı değişikliği” esasına dayanan, kapsamı daraltılmış bir yasa hazırladığını belirten Çelik, YÖK’ün genel yapısının da değişeceğini kaydetti. 11 maddelik tasarıda liselerde eğitim alan öğrencilerin öğretim gördükleri alana göre yeni katsayılara tabi tutulması, imam hatip lisesi öğrencilerinin sosyal bilimleri tercih etmesinin önündeki engellerin kaldırılması yönünde düzenlemeler yer aldı.
• 4 Mayıs 2004 tarihinde ise Erdoğan, AKP grup toplantısının basına kapalı bölümünde imam hatip okullarına katsayı eşitliği sağlayan düzenlemenin yetersiz olduğu yönündeki eleştirilere, “YÖK konusunda birinci etap çalışması olduğunu” söyledi. Milletvekillerinden “sabırlı” olmalarını isteyen Erdoğan, “Bu bir maraton ve daha yolun başındayız” dedi. Erdoğan’ın bu açıklaması AKP’nin “gerçek niyeti” olarak yorumlandı.
Teziç: Hükümetin gizli amacı ortaya çıktı
• 5 Mayıs 2004 tarihinde yasa tasarısının imam hatip liselerine üniversiteye girişte katsayı avantajı sağladığının ve YÖK’ün tasfiyesini öngörmesinin kamuoyuna yansımasının ardından üniversitelerden konu hakkında art arda bildiriler yayımlanmaya başladı. Üniversite senatoları ve rektörler arka arkaya yaptıkları açıklamalarla hükümetin girişimine sert tavır koydu. Teziç, tasarıyla birlikte hükümetin “gizli amacının” ortaya çıktığını belirterek, “Belirledikleri amaca giderken bunun aracını oluşturmakta da kendilerini daha rahat hissedecekleri bir düzenleme yapıyorlar” açıklamasını yaptı. ODTÜ Senatosu şu açıklamayı yaptı: “Üniversitelerin görüşleri göz önüne alınmadan TBMM’ye sevk edilen tasarının, üniversitelerimizin aylardır yetkililere aktardığı acil ve önemli sorunlarına yönelik bir önlem getirmeyen, ancak toplumumuzun huzurunu ve eğitim sistemimizin tümünü tehlikeye atan bir metin olduğu üzüntü ve tepkiyle saptanmıştır.”
Ankara Üniversitesi Senatosu ise “Bu düzenlemeyi sadece eğitim birliğini bozucu, eğitim alanında önemli sakıncalar yaratıcı değil, devletimizin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini zedeleyici sonuçlar da doğurabilecek bir düzenleme olarak görüyoruz” açıklamasında bulundu.
6 Mayıs 2004 tarihinde YÖK Genel Kurulu AKP’nin YÖK yasasında yapacağı değişiklik gündemiyle olağanüstü toplandı. Toplantıdan, iktidarın imam hatiplerin önünü açan ve YÖK’ü tasfiye eden 11 maddelik yasa tasarısına sert bir yanıt çıktı. Yayımlanan bildiride, mevcut uygulamadaki üniversiteye giriş sistemine ilişkin bilgiler verilirken, hükümetin tasarısının hukuki boyutu incelendiğinde “dar kapsamlı düzenlendiği, farklı siyasi amacın çok açık şekilde ortaya çıktığı” kaydedildi. Yayımlanan bildiride şu görüşler vurgulandı:
• Mevcut uygulamanın değiştirilmesine yönelik girişimlerin gerçekleşmesi halinde mesleki eğitimin temel amacından sapılacağı için yapılmış büyük yatırımlar boşa gidecek, hedeflenen oranlara ulaşılamayacak.
• Meslek lisesi mezunlarının mağdur edildiği iddiasıyla öne sürülen değişiklik önerisi, aslında tam bir eşitsizlik doğuracaktır. Şayet değişiklik önerisinin arkasındaki esas amaç bir grup meslek lisesi mezununun mağduriyeti iddiasını taşıyorsa o zaman sorgulanması gereken, bu meslek liselerinin varlık gerekçesi ve işlevidir.
• TBMM’ye sunulan tasarının dar kapsamlı düzenlenmiş olması, farklı siyasi amacını çok açık şekilde ortaya koymaktadır. Bu siyasi amaca ulaşmak için de hükümet, YÖK’ün mevcut kompozisyonunu tasfiye etmek suretiyle kendi niyet ve hedeflerine engel olarak gördüğü bir yapıyı ortadan kaldırmayı planlamaktadır. Yapılması istenen değişikliğin doğuracağı vahim sonuçlardan biri de meslek lisesi mezunlarının çoğunun bilinçli olarak ve boş ümitlerle dershaneye yönlendirilecek olmalarıdır.
• Hangi ortaöğretim programlarından mezun olanların, yükseköğretimin hangi programlarına hangi ölçütler kullanılarak girebileceği, anayasanın 131. maddesinde YÖK’e münhasır bir yetki olarak tanınmıştır. Kaldı ki yükseköğretime öğrenci seçiminin esaslarını belirlemek, yükseköğretim özerkliğinin bir gereğidir. Tasarıda katsayıların yasama organı tarafından belirlenmesi, bu maddeyi “konu unsuru” açısından sakatlamakta ve dolayısıyla bu da anayasaya aykırılık sorununu gündeme getirmektedir.
• YÖK Genel Kurulu, Türk yükseköğretiminin ve ülkemizin insan kaynağı planlamasında onarılamayacak bir tahribata neden olacağını düşündüğü bu tür girişimlere karşı olduğunu ve bunları engellemek için de meşru ve hukuki zeminlerde her türlü çabayı kararlılıkla göstereceğini açıklama yı bir görev bilir.
Yorum Gönder