Arap dünyası: Emekten isyana/ 5

Önce şu saptamayı yapmakta yarar var: "Mısır henüz devrim aşamasında değil; büyük karmaşa egemen." (İsam el Hafaci, El Hayat, 29)
Bu kaos içinde siyasete yön verebilecek iki odak var: Ordu ve Müslüman Kardeşler.

Ordu, iç ve dış baskılar ile içindeki dengeler sonucu kararsızdır. Çünkü herkesin orduya ilişkin hesabı kitabı farklıdır. Örnekler verelim:

“ABD, milyarlarca dolar yardım etti Mısır ordusuna. Şimdi sınav zamanı; ordu, rejimi mi koruyacak yoksa muhalif saflara mı geçecek?” (Washington Post, 29 Ocak 2011)

Ülkenin temel direği ve savunma güvencesi olması gerçeği bir yana, Mısır ordusunun onun ekonomik güç olarak partiler üstü sosyo-politik bir merkeze dönüşmesi, kriz sırasında gözlerin kendisine çevrilmesini sağlıyor. (Abdullah İskender, El Hayat, 2 Şubat 2011)

Ordu, önderliği olmayan muhalefet güçleriyle birlikte. Çözüme ulaşabilir. (Gassan Şerbel, El Hayat, 1 Şubat 2011) Göstericiler de geçiş aşaması için orduya sıcak bakıyor. (El Şark El Awsat, 2 Şubat 2011)

Mısırlı aydınlar, “meşruluğu bitmiş rejime karşı, ordunun halkın tarafında olması” yönünde çağrı yaptılar. Tanıklar; kimi asker ve subayların, gösterici sloganlarını tekrarladıklarını ifade ediyorlar. Göstericilerin oluşturdukları Halk Komiteleri ile ordu birlikleri, Kahire’de ortaklaşa asayiş ve düzeni koruyorlar. Ancak ordunun polis gibi kullanılmasının, askeri yıpratmak ve halk ile karşı karşıya getirme amaçlı olduğundan kuşkulananlar da az değil.

Unutmamak gerekir; “komuta kademesi hâlâ Mübarek’e bağlılık gösteriyor. Mübarek ordu kartını oynuyor; bilinçli göstericiler ise değişim için orduya güvenmeme konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Önümüzdeki günlerde ya Mübarek asker ağırlıklı bir hükümet vasıtasıyla isyanı denetim altına alır, yahut halk direnişi orduyu tarafsız kalmaya mecbur eder.” (Wisam Mune, El Sefir, 31 Ocak 2011)

“Ordunun sokağa inişi, Mübarek rejiminin sonu demektir. Rejimle birlikte ordu da çökmüş olacak. Bir dönemin kurtuluş ordusunu işadamlığına yönelten Mübarek, hem halkı hem orduyu aşağılamış oluyor.” (Yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, El Quds El Arabi, 28 Ocak 2011) Aynı yazar, kendisiyle çelişen iyimser bir saptama yapıyor: “Ordu, gösterilere karışmamakla tarafsız ve hatta halkın yanında olduğunu göstermiştir.” (El Quds El Arabi, 30 Ocak 2011)

Bir gerçeği hatırlatalım: “Ordu, eskiye oranla daha zayıf ve siyasette etkisiz olmakla birlikte; isyanın sürmesi halinde ya duruma el koyar fakat çok kan dökülür, yahut halkın lehine tavır takınır.” (El Sefir, 29 Ocak 2011)



Mübarek’in son kozları


Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, halka yönelik ikinci konuşmasında bazı vaatlerde bulundu ve yeni hükümeti görevlendirdi. 2 Şubat’ta ise yandaşları, göstericileri yaylım ateşine tuttular. Mübarek’in oyalama ve karşı saldırı taktiği, kamuoyunda ters tepki yarattı. Sebeplerini sıralamada, önceliği, Muhammed Haseneyn Heykel’e verelim. Çünkü kendisi ülkenin en büyük gazetesi El Ehram’ın eski yönetmeni ve ulusalcı lider Cemal Abdülnasır’ın sırdaşı idi. “Siyaset boşluğunda meydanı boş bulup ortaya atılan fırsatçı ve entrikacı güçler var. Diyalog süreci gereğinden fazla uzarsa, bunun halka ve ülkeye maliyeti çok ağır olur. Mevcut sistem, siyasi bir rejimden ziyade sermaye-onun silahlı kuvveti ve polis gücüne dayalı bir oligarşidir. Korku duvarını aşmış halkın değişim isteğine karşı bir şey yapamaz. Halk iradesini belirleyince, Mübarek çekilse de çekilmese de, madara olmuş şahsıyla birlikte temsil ettiği başkanlık sistemi artık bitmiştir. Halk ile gençler, toplum ile devlet, ordu ile göstericiler arasında eski ilişkiler bitmiş; yenileri kurulmak üzeredir. Bunları görmeden, sorun temelden çözülmez.” (El Sefir-1 Şubat 2011)

ABD ile İsrail’e sırtını dayayan Mübarek, parti ve aile desteğini kaybetmesine rağmen çekilmiyor; suların durulmasını bekliyor; Ömer Süleyman’ı yardımcı olarak atadı. Bu da çare olmaz. Mübarek, er ya da geç, gidicidir. (Abdülbari Atwan, El Quds El Arabi, 30 Ocak 2011)

Ömer Süleyman’ı yakından tanıyalım: “Süleyman, İsrail siyasetçileriyle en içli dışlı Mısırlı diplomat ve istihbaratçıdır. Mübarek, koltuğuna göz diktiğini bile bile onu, iki nedenden yardımcısı yaptı: Bir; general olarak asker üzerinde nüfuzu var. İki; istihbarat şefi olması sıfatıyla İslamcıları şiddetle bastırma konusunda acımasızdı.” (Yaser Zeatra, El Cezire.net, 1 Şubat 2011)

Amerikan Foreign Policy dergisi, Beyaz Saray toplantılarına katılan üç danışmandan şu bilgiyi almış: “Obama, direkt olarak Mübarek’e iktidardan çekil demedi. Ona neler yapılması gerektiği yolunda mesajlar iletti. Mübarek’in yardımcısı Ömer Süleyman’ın onun yerine başkan olması muhtemel gözükmüyor; ancak ara çözüm olarak, bu atama ABD’ye verilmiş bir mesaj sayılır. Böylece Obama, Mübarek’i kimseye yem etmeksizin göstericilere üstü kapalı destek verecek.” (El Sefir, 2 Şubat 2011)

Amerikalı yorumculara göre “Süleyman, halkı değil, orduyu memnun etmek” üzere atandı.

İsrail basınına göre ise devlet aygıtını elinde tutan Mübarek, krizlere karşı şerbetlidir; kendisinin bölge için öneminin farkında. Hemen düşmez.



Müslüman Kardeşler bilmecesi
Ülkedeki en yaygın ve disiplinli örgüt sayılan İslamcıların durumu nedir? İngiliz ve Amerikan basını, bir demokratik ortamdan en fazla yararlanacak gücün İslamcılar olacağı konusunda hemfikir. Bu ihtimal, İsrail ile Batı’yı ürkütüyor.

Müslüman Kardeşler hareketinin önde gelen ismi Dr. İsam El Ariyan, günün taktiğini açıklıyor: “Halkın razı olacağı talepler, bizim için geçerlidir. Bu aşamada, halktan ayrı davranmayız.”

ABD Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Richard Haass’a göre: “Şiddete başvurmadıkları ve Mısır halkına ters düşmedikleri sürece, Amerikan yönetimi kendileriyle diyaloğa geçmeyi ister.” (El Cezire.net,1 Şubat 2011)

Aynı komisyonun elindeki bir rapor, “Mübarek sonrasında bu örgütün iktidara gelişini, Amerikan ve İsrail güvenliği açısından felaket” olarak görüyor.

“Mısır’da, İslamcı devrimden korkanlar da var. (Emel Abdülaziz El Hezani, El Şark El Awsat, 29 Ocak 2011) Sözgelimi, Hıristiyanlar, İslamcıları zalim firavunlara benzetirler.

Economist dergisine göz atalım: “İslamcı korkusundan, Arap liberalleri sıkı bir yönetim istiyorlar.”

Müslüman Kardeşler, diğerlerine oranla büyük bir güç. Fakat yediği darbeler sonucu çok temkinli; kararsız ve hantal. Siyasi projelerinin çekiciliği yok. Örgüt, sadece adaletsiz yönetimin hatalarını avlıyor ve mağdur edebiyatıyla işi kotarmaya çalışıyor. Ayrıca bu İslamcı hareket; demokrasi, seçim yoluyla iktidarın devri, kadının toplumdaki rolü, şeriatın siyasetin temel başvuru kaynağı olması gibi örgüt içinde bile tartışmalı konularda, topluma güven vermiyor. Bizce, İslamcılar göstericileri, bir mayın temizleyicisi ve iktidara ortak olma veya elde etmek en için tarihi bir fırsat olarak görüyorlar. Toplumdaki temsil oranı yüzde 20 ile 25 arasında. Muhtemel senaryolara ilişkin birkaç örnek daha: “Halk ayaklanması ya devrime dönüşür, yahut sistemin kendini yenilemesiyle sonuçlanır. İkinci olasılık daha ağır basacaktır. Çünkü isyan hareketinin ulusal ölçekte kabul gören bir ideolojisi, siyasi programı, politik deneyimi ve birleşik önderliği yoktur.” (Mustafa Şuman, El Hayat, 2 Şubat 2011)

Baradey gibi halktan kopuk kâğıttan kahramanlar, geçiş aşamasının kurtarıcısı gibi sunulabilir ve halkın kazanımlarının üstüne oturabilirler. (El Yom El Sabiu, 28 Ocak 2011)

Mısır’a AKP modeli uygulanabilir. (Muhamed El Nureddin, El Sefir, 1 Şubat 2011)

İktidar içi dengeler, gelişmelere bağlı olarak her an değişebilir.

Faik Bulut
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget