Halk hareketinde ön plana çıkan oluşumları şöyle sıralamak mümkün: 6 Nisan Hareketi: Sosyal paylaşım ağı Facebook’tan hareketle, Mahalle isimli sanayi bölgesinde işçilerle irtibat kurup, onları greve hazırladı. İsyanda ön sıralardaydı. Liberal demokrat muhalefetin simgesi Muhammed El Baradey’i destekliyor. Ulusal Değişim Derneği: Farklı eğilimlerdeki oluşumların çatı örgütü. GAD (Yarın) Amerikancı liberal demokrasi cephesi. Kifaye (Yeter): Çeşitli görüşten şahsiyet ve oluşumların platformu. Anayasa değişikliği için 1 milyon imza topladı. Batı sempatizanı bir organizasyon. Müslüman Kardeşler (İhvan): İslami esaslara dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan, ülkenin en kitlesel ve köklü örgütü. WAFD: Rejim yanlısı köklü liberal muhafazakâr parti. El Kerame (Onur): Demokrat sivil toplum oluşumu. Bağımsız Üniversiteler İçin 9 Mart Hareketi: Üniversite gençliği platformu. Nacırcılar: Arap ulusalcı hareketi.
Nasırcılar, Müslüman Kardeşler ve WAFD dışında kalanlara, ABD yaklaşık 66-75 milyon dolarlık yardımlar yapmış. Bu muhalif hareketlerin sisteme karşı ayaklanacağını, 2008 yılından itibaren biliyormuş. İsyan başlayınca, 16 hukuk derneği, uluslararası güçleri duruma müdahale etmeye çağırdı. İnsan Hakları ve Kalkınma İçin Yeni Dünya Kuruluşu ise ülke yönetimini Birleşmiş Milletler hukuk temsilcisine şikâyet etti. (27 Ocak 2011)
‘Her kesimden kalkışma’
Yukarıdaki üç olgu, sivil itaatsizliğin, isyanın çıkış nedenini tek başına açıklayamaz. Çünkü bu tür siyasi hareket ve partilerin (Müslüman Kardeşler ile Nasırcılar hariç) taraftar sayıları, faaliyet alanları son derece sınırlıdır. Oysa ayaklanmaya milyonlarca insan, hatta sendikalı veya önceden örgütlü işçi ve emekçiler bile katıldı. Protestocu milyonlar, örgütsüz ve dar anlamda politikaya mesafeli; aş, ekmek derdinde olan insanlardı.
Başka kanıt ve tespitleri de sıralayalım: “Tunus ile Mısır isyanları, kendiliğinden ve sınıfsal nitelikteydi. Gelecekleri kararmış, yoksul gençler ekmek talebinden siyasi isyana geçtiler.” (Ali Bedwan, El Cezire.net, 15-28 Ocak 2011)
“Mısır kalkışması, her siyasi kesimden (laik, İslamcı, Nasırcı, milliyetçi, yurtsever, liberal, sol ve Marksist) insanın ortak eylemidir. Paydaları ise siyaset ve ekonomiden nasibini alamamış alt tabaka ve sınıfa mensup olmalarıdır. Bu, ender rastlanan dinamik bir çoğulculuktur.” (Suriyeli araştırmacı Subhi Hadidi, El Quds El Arabi, 27 Ocak 2011)
“Göstericilerin hepsini Amerika hayranı diye damgalamak doğru değildir; tersine, protestolarında kullandıkları şiarlar ve söylemler, ABD’ye kin ve nefreti gösteriyor.” (Zeynelabidin El Rukabi, El Şark El Awsat, 29 Ocak 2011)
‘Teslimiyet yerine direniş ruhu’
“Birçok gösteride, ülkenin tarihi ulusal lideri Cemal Abdülnasır’ın posterleri taşınıyor; sömürgeci işgaline direnen simge isimlerden Saad Zağlul ile Abdülnasır hakkındaki kitaplar yeniden okunuyor. Okunanlar arasında Haçlı ordularına direnen Selahaddin Eyyübi ile İslamcı lider Hasan El Benna’nın biyografileri de var. Teslimiyet ruhu gidiyor; direniş ruhu geliyor. Mısır’ın şanlı tarihini hasretle yâd edenlerin bir de rüyası var: Türkiye, Arap dünyası ve İran ile birlikte Batı sömürgeciliğine karşı bölgesel direngen bir blok oluşturmak.” (Muhammed Sadık El Hüseyni, El Quds El Arabi, 30 Ocak 2011; Talal Salman, El Sefir, 31 Ocak 2011)
“Devrimi geriden izleyen Tunus aydınlar, ‘isyancıların işi Batı ve ABD düşmanlığına vardırmamaları’ konusunda uyardılar.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
‘Amerikan nüfuzu azalıyor’
Arap yorumcuların görüşleri böyle. Bir de yabancıların değerlendirmelerine bakalım: Amerikan Foreign Policy dergisi: “Mısır’daki isyan, ABD’nin stratejik çıkarlarıyla bağdaşmayan bir yönetimi işbaşına getirebilir.” Siyasi yorumcular, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Mısır’daki hareketler, giderek ABD’nin denetiminden çıkıyor. Bu ise ABD’nin zayıflığına delalettir. Yeni politika üzerine düşünüyor. Artık olayların hareket ettiricisi değil. Siyasi analizci Şıbli Talhumi: “Diktatörlere arka çıkan Amerikan nüfuzu eskiye oranla azalıyor. Örneği Hizbullah-İran ve Suriye’nin Lübnan Obama’ya rağmen hükümetini kurmalarıdır. Boşluğu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar dolduruyor…” (El Cezire.net, 30 Ocak 2011)
Zengin ile fakirin namazı bile ayrı
Olayları izlerken düşülen yanılgı, isyanın sadece gençlerle sınırlı olduğunun düşünülmesidir. Ülkeleri analiz ederken de genelde Batı perspektifli ve neo-liberal/postmodern eksenli analizler yapılabiliyor. Mısır hakkında şimdiye kadar basında çıkan yazılar, ülkeyi diktatörlük, yoksulluk ve yolsuzluk üçgeninde değerlendirdiler.
Farklı bir yorumu, siyaset sosyolojisine dayalı analizi, Iraklı İsam El Hafaci’nin kaleminden okuyalım: “Ne olur bilinmez ama eğitim sisteminin kırda ve varoşlarda çökmüş olması; sıradan Mısır insanının özgürlük, hükümet, yönetici, onur denen kavramlardan ne anladığını da sınırlayabiliyor. 40 yıllık çarpık serbest piyasa sisteminin yarattığı ‘şişman kediler’ (rantiyeciler, vurguncular) toplumu öylesine böldü ki, fakir ile zenginin bir araya gelmesi imkânsızdır. Ülkede Hıristiyan Kıpti-Müslüman bölünmesi var. Fakat esas kopma, yeni iş dünyası, İslami petrol piyasası bağlantılı olanlar ile üçüncü dünyalı haline gelmiş itilmişler arasında yaşanıyor. Her kesimin değer yargıları, kuralları, yaşam tarzları, idealleri ve düşleri farklıdır. Sosyete semtleri (Zemalik ile El Mühendisin) ile varoşlardaki cuma hutbeleri bile farklılaşmış. Politik İslam, burada boşluğu doldurup kimsesizlere ve çaresizlere dini ve sosyal faaliyetlerle, bu yoksulları sanki zenginlermiş gibi hissetmelerini sağlıyor. Diğer oluşumlar, bu duyguyu veremiyorlar. Tunus’ta evliya ve din unsuru, inançsal hurafeler azdı ve mahalle komiteleri, karmaşayı önleyebiliyordu. İşi götüren sendikalar oldu. Oysa Mısır’da başıbozukluk yaygın ve sendikalar tersi bir rol oynuyorlar. Dolayısıyla sahtesi ve gerçeği olmak üzere iki Mısır görünümü var karşımızda.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
Olaylarla birlikte değerlendirme yapan çeşitli Amerikan düşünce kuruluşları, Beyaz Saray yönetimine şu raporu sundular: “Arap diktatörlerini destekleyen politikanızı gözden geçirin. Mısır rejiminin hayat damarlarını kapatın. 30 yılda ilk kez dönüşüm noktasına gelmiş ülkedeki göstericilerin taleplerine daha fazla önem verin. Sözgelimi Mısır’a yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımı durdurun. Bu kritik ortamda, ABD’ye güven ancak bu yolla yeniden tesis edilebilir. Cemal Mübarek ile bir avuç Mısırlı ekonomik gelişmeden yararlandılar. Oysa halkın yüzde 60’ı 2 dolarla geçinmeye çalışıyor. Şimdiki protesto dalgası, sonun başlangıcı gibidir. Değişim olursa halk kolay kolay bizi affetmez.” (El Sefir-29)
Kim bu isyancı gençler?
Halk hareketinin öncüleri olarak facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini kullanan post-modern gençlik olduğuna dair medya ve kamuoyunda yaygın bir kanı var. Kamera ve ekranlara yansıyanlara bakarak buna inanmak zordur. İki örnek vermekle yetinelim: Mısır yönetimi cep telefonları dahil her türlü kitle iletişim aracını kapatmasına rağmen gençler, bu kez cami, ezan okunması, fabrika sireni veya tren düdüğü gibi işaretleri “eylem ve anlaşma parolası” olarak kullanıp sokağa taştılar.
Iraklı araştırmacı-yazar İsam El Hafaci, gözlemini aktarıyor: “Doğrudur; facebook kullanan gençler, eğitimli kentsoylu ve ülke ortalamasının üstünde gelire sahipler. Bu görüntü bile sanaldır. Zira sokağa taşan gençlerin çoğu yoksul; esasen bilgisayar kullanamıyorlar. Eziklikleri, direkt devlet aygıtının baskı ve haksızlıklarından geliyor. Onlara aracılık edecek kimseleri yok. Gençlerin kendiliğindenciliği, 6 Nisan Hareketi’nde somutlaştı. Yabancı parmağı suçlamasına aldırmayan bu Hareket’in kuruluşu, Mısır’daki siyasi partilerin iflasının işareti sayılır.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
İsrail gazetesi Yediot Ahronot, protestocu gençleri şöyle tanımlıyor: “20-30 yaş kuşağındakiler; İngilizce ve Arapçayı iyi biliyorlar. İslamcı hareketleri benimsemiyorlar; inanç ve kültür temelinde İslama inanıyorlar ve laik muhalefeti oluşturuyorlar. İdolleri ise Hz. Muhammed, Amerikalı rap şarkıcısı Eminem ve Al Paçino’dur.” (28 Ocak 2010)
Faik Bulut
Nasırcılar, Müslüman Kardeşler ve WAFD dışında kalanlara, ABD yaklaşık 66-75 milyon dolarlık yardımlar yapmış. Bu muhalif hareketlerin sisteme karşı ayaklanacağını, 2008 yılından itibaren biliyormuş. İsyan başlayınca, 16 hukuk derneği, uluslararası güçleri duruma müdahale etmeye çağırdı. İnsan Hakları ve Kalkınma İçin Yeni Dünya Kuruluşu ise ülke yönetimini Birleşmiş Milletler hukuk temsilcisine şikâyet etti. (27 Ocak 2011)
‘Her kesimden kalkışma’
Yukarıdaki üç olgu, sivil itaatsizliğin, isyanın çıkış nedenini tek başına açıklayamaz. Çünkü bu tür siyasi hareket ve partilerin (Müslüman Kardeşler ile Nasırcılar hariç) taraftar sayıları, faaliyet alanları son derece sınırlıdır. Oysa ayaklanmaya milyonlarca insan, hatta sendikalı veya önceden örgütlü işçi ve emekçiler bile katıldı. Protestocu milyonlar, örgütsüz ve dar anlamda politikaya mesafeli; aş, ekmek derdinde olan insanlardı.
Başka kanıt ve tespitleri de sıralayalım: “Tunus ile Mısır isyanları, kendiliğinden ve sınıfsal nitelikteydi. Gelecekleri kararmış, yoksul gençler ekmek talebinden siyasi isyana geçtiler.” (Ali Bedwan, El Cezire.net, 15-28 Ocak 2011)
“Mısır kalkışması, her siyasi kesimden (laik, İslamcı, Nasırcı, milliyetçi, yurtsever, liberal, sol ve Marksist) insanın ortak eylemidir. Paydaları ise siyaset ve ekonomiden nasibini alamamış alt tabaka ve sınıfa mensup olmalarıdır. Bu, ender rastlanan dinamik bir çoğulculuktur.” (Suriyeli araştırmacı Subhi Hadidi, El Quds El Arabi, 27 Ocak 2011)
“Göstericilerin hepsini Amerika hayranı diye damgalamak doğru değildir; tersine, protestolarında kullandıkları şiarlar ve söylemler, ABD’ye kin ve nefreti gösteriyor.” (Zeynelabidin El Rukabi, El Şark El Awsat, 29 Ocak 2011)
‘Teslimiyet yerine direniş ruhu’
“Birçok gösteride, ülkenin tarihi ulusal lideri Cemal Abdülnasır’ın posterleri taşınıyor; sömürgeci işgaline direnen simge isimlerden Saad Zağlul ile Abdülnasır hakkındaki kitaplar yeniden okunuyor. Okunanlar arasında Haçlı ordularına direnen Selahaddin Eyyübi ile İslamcı lider Hasan El Benna’nın biyografileri de var. Teslimiyet ruhu gidiyor; direniş ruhu geliyor. Mısır’ın şanlı tarihini hasretle yâd edenlerin bir de rüyası var: Türkiye, Arap dünyası ve İran ile birlikte Batı sömürgeciliğine karşı bölgesel direngen bir blok oluşturmak.” (Muhammed Sadık El Hüseyni, El Quds El Arabi, 30 Ocak 2011; Talal Salman, El Sefir, 31 Ocak 2011)
“Devrimi geriden izleyen Tunus aydınlar, ‘isyancıların işi Batı ve ABD düşmanlığına vardırmamaları’ konusunda uyardılar.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
‘Amerikan nüfuzu azalıyor’
Arap yorumcuların görüşleri böyle. Bir de yabancıların değerlendirmelerine bakalım: Amerikan Foreign Policy dergisi: “Mısır’daki isyan, ABD’nin stratejik çıkarlarıyla bağdaşmayan bir yönetimi işbaşına getirebilir.” Siyasi yorumcular, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Mısır’daki hareketler, giderek ABD’nin denetiminden çıkıyor. Bu ise ABD’nin zayıflığına delalettir. Yeni politika üzerine düşünüyor. Artık olayların hareket ettiricisi değil. Siyasi analizci Şıbli Talhumi: “Diktatörlere arka çıkan Amerikan nüfuzu eskiye oranla azalıyor. Örneği Hizbullah-İran ve Suriye’nin Lübnan Obama’ya rağmen hükümetini kurmalarıdır. Boşluğu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar dolduruyor…” (El Cezire.net, 30 Ocak 2011)
Zengin ile fakirin namazı bile ayrı
Olayları izlerken düşülen yanılgı, isyanın sadece gençlerle sınırlı olduğunun düşünülmesidir. Ülkeleri analiz ederken de genelde Batı perspektifli ve neo-liberal/postmodern eksenli analizler yapılabiliyor. Mısır hakkında şimdiye kadar basında çıkan yazılar, ülkeyi diktatörlük, yoksulluk ve yolsuzluk üçgeninde değerlendirdiler.
Farklı bir yorumu, siyaset sosyolojisine dayalı analizi, Iraklı İsam El Hafaci’nin kaleminden okuyalım: “Ne olur bilinmez ama eğitim sisteminin kırda ve varoşlarda çökmüş olması; sıradan Mısır insanının özgürlük, hükümet, yönetici, onur denen kavramlardan ne anladığını da sınırlayabiliyor. 40 yıllık çarpık serbest piyasa sisteminin yarattığı ‘şişman kediler’ (rantiyeciler, vurguncular) toplumu öylesine böldü ki, fakir ile zenginin bir araya gelmesi imkânsızdır. Ülkede Hıristiyan Kıpti-Müslüman bölünmesi var. Fakat esas kopma, yeni iş dünyası, İslami petrol piyasası bağlantılı olanlar ile üçüncü dünyalı haline gelmiş itilmişler arasında yaşanıyor. Her kesimin değer yargıları, kuralları, yaşam tarzları, idealleri ve düşleri farklıdır. Sosyete semtleri (Zemalik ile El Mühendisin) ile varoşlardaki cuma hutbeleri bile farklılaşmış. Politik İslam, burada boşluğu doldurup kimsesizlere ve çaresizlere dini ve sosyal faaliyetlerle, bu yoksulları sanki zenginlermiş gibi hissetmelerini sağlıyor. Diğer oluşumlar, bu duyguyu veremiyorlar. Tunus’ta evliya ve din unsuru, inançsal hurafeler azdı ve mahalle komiteleri, karmaşayı önleyebiliyordu. İşi götüren sendikalar oldu. Oysa Mısır’da başıbozukluk yaygın ve sendikalar tersi bir rol oynuyorlar. Dolayısıyla sahtesi ve gerçeği olmak üzere iki Mısır görünümü var karşımızda.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
Olaylarla birlikte değerlendirme yapan çeşitli Amerikan düşünce kuruluşları, Beyaz Saray yönetimine şu raporu sundular: “Arap diktatörlerini destekleyen politikanızı gözden geçirin. Mısır rejiminin hayat damarlarını kapatın. 30 yılda ilk kez dönüşüm noktasına gelmiş ülkedeki göstericilerin taleplerine daha fazla önem verin. Sözgelimi Mısır’a yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımı durdurun. Bu kritik ortamda, ABD’ye güven ancak bu yolla yeniden tesis edilebilir. Cemal Mübarek ile bir avuç Mısırlı ekonomik gelişmeden yararlandılar. Oysa halkın yüzde 60’ı 2 dolarla geçinmeye çalışıyor. Şimdiki protesto dalgası, sonun başlangıcı gibidir. Değişim olursa halk kolay kolay bizi affetmez.” (El Sefir-29)
Kim bu isyancı gençler?
Halk hareketinin öncüleri olarak facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini kullanan post-modern gençlik olduğuna dair medya ve kamuoyunda yaygın bir kanı var. Kamera ve ekranlara yansıyanlara bakarak buna inanmak zordur. İki örnek vermekle yetinelim: Mısır yönetimi cep telefonları dahil her türlü kitle iletişim aracını kapatmasına rağmen gençler, bu kez cami, ezan okunması, fabrika sireni veya tren düdüğü gibi işaretleri “eylem ve anlaşma parolası” olarak kullanıp sokağa taştılar.
Iraklı araştırmacı-yazar İsam El Hafaci, gözlemini aktarıyor: “Doğrudur; facebook kullanan gençler, eğitimli kentsoylu ve ülke ortalamasının üstünde gelire sahipler. Bu görüntü bile sanaldır. Zira sokağa taşan gençlerin çoğu yoksul; esasen bilgisayar kullanamıyorlar. Eziklikleri, direkt devlet aygıtının baskı ve haksızlıklarından geliyor. Onlara aracılık edecek kimseleri yok. Gençlerin kendiliğindenciliği, 6 Nisan Hareketi’nde somutlaştı. Yabancı parmağı suçlamasına aldırmayan bu Hareket’in kuruluşu, Mısır’daki siyasi partilerin iflasının işareti sayılır.” (El Hayat, 29 Ocak 2011)
İsrail gazetesi Yediot Ahronot, protestocu gençleri şöyle tanımlıyor: “20-30 yaş kuşağındakiler; İngilizce ve Arapçayı iyi biliyorlar. İslamcı hareketleri benimsemiyorlar; inanç ve kültür temelinde İslama inanıyorlar ve laik muhalefeti oluşturuyorlar. İdolleri ise Hz. Muhammed, Amerikalı rap şarkıcısı Eminem ve Al Paçino’dur.” (28 Ocak 2010)
Faik Bulut
Yorum Gönder