Ülkücüler, yandaş bir gazetenin cam çerçevesini indirmiş... Basın kuruluşları kınama mesajları yayımladı. Şiddeti onaylamak mümkün değil. Ben de kınıyorum.
1980 öncesi, koltuğunun altında Cumhuriyet gazetesi taşıdığı için, o sıralarda dehşetin estiği Üsküdar Meydanı’nda üç ülkücü tarafından çevrilerek parmaklarına geçirdikleri demir parmaklı yumruklarla enine boyuna dövülen, çene ve kaşındaki patlakların izini hâlâ taşıyan ve bir taksi şoförünce yerlerden toparlanıp kaçırılan bir insan olarak, başka bir noktaya daha dikkatinizi çekiyorum ve bir soru ortaya atıyorum:
Bugünün MHP’sine uygulanan kaset alçaklığını ve ahlaksızlığını, şiddet olarak görüyor musunuz görmüyor musunuz?!
Ben, bir partiye uygulanabilecek en büyük şiddetlerden biri olarak görüyorum. Partiyi kapatırsınız, liderlerini üyelerini içeri atarsınız, Türkiye’de özellikle sosyalist/sol partiler tarihleri boyunca buna alışıktır. Üyelerini döversiniz falan.
Ama halkın gözünden düşürmek ve tamamen saf dışı bırakmak ve sonuçta hakkı olan Meclis’e sokmamak ve milletvekillerini çalmak (tam hırsızlık!) amacıyla, şantaj kasetleri ile bir parti üzerinde ülke çapında uyguladığınız şiddeti nasıl tanımlayacaksınız?
Bu büyük bir şiddettir! Hem de en büyük terörlerden biri olarak tarihe geçmelidir! Bu şiddetin ne hukuku vardır ne siyaseti! Eline kalem tutuşturulmuşların da bu şiddete ortak ve taraf olduklarını görüyoruz! Evet, burada açıkça, şantajın medya destekçileri ile karşı karşıyayız, ki bu bir tür ortaklığın belgesi sayılabilir! Biri “Hedef Bahçeli, yeni kasetler gelecek..” diye yazarken sürüngenliği belgeli biri de “hedef” kişiyi aşağılayıcı şeyler yazıyor! Mazluma bir tekme de ondan!
Bu siyasal-ruhsal-fiziksel büyük şiddeti kınamayan/kınayamayanlara diyecek söz bulamıyorum. Durum, basın medya açısından hiç de etik değil.
İktidar, bir “İsrail Şiddeti” olarak/gibi esip gürlüyor ülke çapında!
***
Bay Muktedir, Türkiye kasetlerle dizayn ediliyor, diye nutuk atıyor! Komik! Fikir ağalarının verdikleri bir yalanı çiğniyor durmadan! Kaset tezgâhı içinde olan siyasetçiler her gün ekranlarda yüzümüze bakarak yalan söylüyor, hayret ki hiçbirinin yüzü kızarmıyor! Sorsanız hepsi kaset şantajına karşı! Ama kıllarını kıpırdatmadıkları gibi olaydan siyasal oy çıkartmaya çalışmaktan da geri kalmıyorlar: MHP’nin oy kaybetmediğini görünce, “karşıyız, ama... ” söylemine geçtiler! Görülen o ki, AKP’nin referandumda tavladığı “ülkücüler” de MHP’nin yanına geçmiş...
Kaset şantajı aslında 4 yıldır yaşadığımız “ses, CD, sahte belge düzenleme, bunlara dayanan yargılamalar ”, zincirinin devamı niteliğindedir! Aynı yasadışı iktidar mihraklarınca (polis devletinin tipik görünüşü!) ve iktidar ortaklarının bilgi ve himayelerinde kotarılıyor!
***
Muktedirler ve düzenbazlar, sosyal ve siyasal olayları böyle şantaj/seks kasetleriyle tamamen kendi lehlerine yönlendirebileceklerini düşünür. Toplumun karmaşıklığını bilmezler; toplumsal siyasal olayların tek yönlü ve istenilen sonuçları verecek bir yapı olmadığı konusunda da bilimsel bilgileri yoktur. Toplumu düz bir hat sanırlar!
Örneğin, muhafazakâr seçmen karşısında MHP’yi çökertiriz, diye düşünürler; oysa muhafazakâr seçmenin önemli bir kesiminin bu şantajı gördüklerini, mağdur edilmiş 5 milyon insan yarattıklarını ayrıca bir kısım “muhafazakâr”ın da zaten ikili-üçlü hayat yaşamaya ve kaçamaklara alışkın olduğunu anlamazlar!
Baykal’a yaptıkları şantaj da, karşılarına çok ciddi bir rakip çıkarttı! Referandum sürecine giderken çökertecekleri ve lider çıkartamayacak bir CHP yaratacaklarını umdular. Belki de ellerine geçirdikleri “kaset oyuncağı”nın esir oldular! Zamansız patlattılar! Böylece CHP’de değişim sürecini hızlandırdılar! Laf yerine proje üreten bir ekibi işbaşına getirttiler!
Şimdi de aynı hatayı MHP’de yaptılar.. Durumu kendi rayında akışa bıraksalar belki de MHP bir baraj sorunu yaşayabilirdi! Ama kaset olayı bu partiyi iyi bir oyla Meclis’e sokacak!
İktidar ortakları, kendi çukurlarını kazdı!
İktidar ve muktedirlik, hele hele hukuk, adalet tanımayan, iktidarda kalabilmek için her yolu meşru/mubah görenler için, zaten utanılacak bir şeydir!
İktidar, aynı zamanda bir şiddet yeridir! Zorbalık yeridir! Utanılacak yönü ve yanı budur!
Bu utancı, iktidarının gizli değil de, sürekli ve açık bir niteliği haline dönüştürmek, Türkiye gibi demokrasinin eser miktarda olduğu kabul edilen ülkelere özgüdür!
Ama Türkiye hiçbir zaman demokrasiden bu kadar uzaklaşmamıştı!"
Yorum Gönder