Endişeler - Mümtaz Soysal
GEREKSİZ yere büyük umutlar yaratmak, sonuçta büyük hayal kırıklıklarına da yol açabilir. Oysa, şu sıra herhangi bir hayal kırıklığının yaratacağı moral çöküntüsüne uğratılmaması gereken bir toplumda yaşamaktayız.
Karşı karşıya kalacağımız iki ciddi durum var ki, onlar dolayısıyla gereken uğraşları göze alabilmek için moraller sağlam olmalıdır. Durumlardan biri, önümüzdeki genel seçimin, yaratılmış büyük beklentiler yerine, sonrası için umut kırıcı bir moral çöküntüsü getirme tehlikesidir; öbürü de, çeşitli nedenlerle pompalanan “yeni anayasa” coşkusunun, en azından Cumhuriyetçi kesimdeki beklentilerin tersine, müthiş bir hayal kırıklığına yol açması.
Genel seçim konusundaki endişe, yalnız muhalefet partilerinin çabalarıyla, liderlerinin becerileri ve kazanabilecekleri oy oranlarıyla ilgili değil. O konularda da Cumhuriyetçi kesimden gelen birtakım eleştiriler, keşke yapılmasaydı denen hatalar ve beceri eksiklikleri varsa da, asıl endişe kaynağı sayılmaz onlar. Şimdi, geçen genel seçim sonuçları dolayısıyla duyulan kuşkudan pek farklı olmayan önemli bir endişe var yine. O sonuçlar, öylesine hızla açıklanmış ve beklenenden öyle farklı çıkmıştı ki, kolay çürütülemez bir iddia hemen inandırıcı olabilmişti: Özellikle iletişim teknolojisine ve o sayede oynanan oyunlara, rakam çarpıtıcı müdahalelere ilişkin bir iddiaydı bu: Sayıların sandıklardan ve illerden merkeze iletilmesine sokuşturulan birtakım elektronik hileler iktidar lehine neredeyse yüzde 20’yi aşkın prim sağlamıştı..
Ama bu iddiayı destekleyen sağlam teknolojik kanıtlar ortaya konamadı ve kuşku olduğu gibi kaldı. O kuşkuyu besleyen durumlar yine ortalıkta: İktidarın Okyanus ötesinden yirmi “elektronik iletişim uzmanı” getirttiği haberi; Almanya’da bizim Yüksek Seçim Kurulu’na benzer resmi kuruluşun oy hesaplarında ve iletişiminde bilgisayar teknolojisi kullanmayı yasaklayışı; bizdeki Kurul’un SECSİS denen seçim iletişim sistemini güvenilir bulmayışı.
Yeni anayasa coşkusunun dindirilmesinden sonra ortaya çıkan metnin yaratabileceği hayal kırıklığı ve moral çökertme tehlikesi daha da ciddi.
Çünkü, bütün kesimleri tatmin ederek toplum sözleşmesi yaratma gösterişi, sonradan başa dert iş açacak sinsi önerilerin benimsenmesine kadar gidebilir. Örneğin, BDP’nin ve ona yakın içli dışlı çevrelerin istediği “demokratik özerklik” ilkesi, açıkça etnik temelli bir ayrılıkçılığın bayrağı olduğu halde, onu da içeren bir anayasa metni çıkar ortaya. Bunun yaratacağı keşmekeşi düşünebiliyor musunuz? “Kendi anayasamı yapıyorum” diyerek aslında ciddi hukukçuluk isteyen anayasa yapma işine soyunanların pişireceği çorbaya atılacak pahaca tuzlu dileklerin haddi hesabı olmayacaktır.
Öyle olacağı içindir ki, yeni anayasa yapma coşkusuyla yola çıkıp bütün toplumca şapa oturma endişesi, ciddiye alınması gereken bir endişedir.
Yorum Gönder