Türk eğitim sisteminin en büyük baş ağrısı nedir diye bir araştırma yapılsa, ilk sırada kesinlikle giriş sınavları çıkar. Ama nedense bir türlü onlardan vazgeçemiyoruz. Çünkü radikal kararlar alamıyoruz. Kabahati de hiç uzaklarda aramayalım, asıl sorumlu, ne iktidarlar ne de YÖK ve ÖSYM, biz velileriz. Çünkü kolayımıza geliyor...
Seçimden sonra, iktidarın öncelikli işlerinden birisi de umarız eğitim sistemimizi sil baştan yeniden dizayn etmek olur. Buna gerçekten büyük ihtiyaç var.
Okul öncesinden doktoraya kadar her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmeli ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. Yama şeklinde yapılacak düzenlemeler, ne kadar iyi projeler de olsa, yarardan çok zarar verebilir.
Sınav sistemiyle ilgili yenilikler de bu çerçevede ele alınmalıdır. Yoksa yeni tartışma konularını da beraberinde getirir...
IB, SAT, TOEFEL
Üniversite giriş sınavı ile ilgili yeni arayışlar için çok geç kalındı. Ama atılacak adımlar hak ve adalet duygularını zedelememeli. Yoksa alkış beklerken, eleştiri oklarının hedefi haline gelmek işten bile değil.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, bu konuda sürekli proje üretiyor. Hatta bir kısmı, bu yıl uygulanacakmış. Ama daha bekleyip, görmeden yoğun eleştiriler gelmeye başladı.
Üniversitelerde açılacak yeni kontenjanlardan bir bölümüne IB, SAT ve TOEFELL notlarına göre öğrenci alınacak, uygulamadan ilk olarak Kıbrıs’ta okuyan lise öğrencileri faydalanacakmış...
Dışarıdan bakıldığında sorun yok gibi gözüküyor. Mademki, yurtdışı üniversitelere bu yöntemle giriliyor, bizde de neden olmasın denilebilinir. Ama uygulamada çok farklı sorunlarla karşılaşılabilinir. Örneğin lise eğitimi tümüyle dışlanarak sadece bu sınavlara hazırlanarak üniversiteye girme yolu seçilebilir. Daha da vahimi, ÖSYM’ye ve ÖSYM’nin yaptığı sınavlara duyulan güven daha da sorgulanır hale gelebilir!..
Fırsat eşitliğini bozar
Uluslararası Bakalorya (IB) ve Olgunluk Sınavı ile üniversitelere sınavsız öğrenci alınacağını açıklayan YÖK Başkanı Özcan’a ilk tepki Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan’dan geldi...
9 bin 281 devlet lisesi içerisinde sadece İstanbul’daki Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi’nde IB eğitiminin verildiğine dikkat çeken Gülan, “774 özel lise içerisinden 30 lisede IB eğitimi veriliyor. Bu kolejlerde okuyan öğrencilere üniversite kapısı sınavsız aralanırken diğer okullarda okuyan öğrencilere büyük haksızlık yapılır” dedi.
Türkiye’ye ait bir sınav sistemi değil de Amerikalıların yaptığı SAT ve TOEFL’la öğrenci alınmasının onur kırıcı olduğunu söyleyen Başkan Gülan, “YÖK üniversiteye girişte öğrencilere eşit fırsat sağlamalı. Bu sistem uygulamaya girerse çok küçük bir kesime ayrıcalık tanınmış olur. Sınavlara İstanbul’daki bir çocuk ile Hakkâri’deki bir çocuk eşit bir şekilde girmeli” şeklinde konuştu.
Gülan’ın bu tepkisi, geniş çevrelerden destek bulabilir. Peki, tepki olacak diye uygulamadan vaz mı geçilmeli? Kesinlikle hayır ama getirisi ve götürüsü enine boyuna tartışılmadan, uygulamada ortaya çıkabilecek farklılıklar dikkate alınmadan, biz yaptık oldu mantığı ile hemen uygulamaya geçilmesi, siyasi ve hukuki tartışmalara çanak tutar ki, bu da, bu dönemde, YÖK ve ÖSYM’nin en son yapacağı iş olmalıdır...
En iyi yöntem hangisi?
Üniversiteye girişte en iyi yöntem, daha ilköğretimden itibaren rehberlik ve yönlendirme sisteminin en iyi şekilde işletilmesi ve hepimizin de ona inanmasıdır.
Dünyanın hiçbir yerinde okula başlayan her öğrencinin ve ebeveynlerinin hedefi üniversite değil. Hangi AB ülkesine giderseniz gidin, o lisedeki tüm öğrencilerin öncelikli hedefi üniversite değildir. Hele hele meslek liselerindeki öğrencilerde bu oran çok daha alt seviyelere iner. Onlar için her meslek kutsaldır. İlgi ve yetenekleri ile akademik başarıları doğrultusunda yapılan yönlendirmelere de hiç itiraz etmezler. Ayrıca önleri de her zaman açıktır. Ama sanki bizde, böylesi uygulamalar için hem çok zamana ihtiyaç var hem de çok geç kaldık.
Özetin özeti: Eğitim sistemimizi, sınav belasından kurtaranı başımızın üstünde taşımaya hazırız. Yeter ki doğru adımlar atılsın...
Yorum Gönder