“Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır” diye bağırıyorduk 32 yıl önceki 1 Mayıs’ta…
Taksim Meydanı, 1977’de kışkırtıcılar tarafından kana bulanınca, sıkıyönetim; İstanbul’daki kutlamalara izin vermemişti…
Biz de İzmir’e gitmiştik topluca…
Elli kişiden fazlaydık…
“Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez” derken öylesine inançlıydık ki…
***
Sol yanımda ince bir sızı var günlerdir; sokağa bile çıkarken zorlanıyorum… Yaptırmadığım tahlil, girmediğim alet kalmadı; tanı konamadı sızılarıma…
Eeee; kolay mı, “sol yanım” bu…
Sızlarsa böyle sızlar!
***
Kendimi iyi hissedersem; o 50 kişiden Ergun abi, Artuk abi ve Nişan’la birlikte tam 32 yıl sonra… Bu kez Taksim’de olacağız bu sabah…
Yine omuz omuza…
Saçlarımız aklaşmış veya dökülmüş, dişlerimiz porselen, kamburlarımız var artık…
Sol yanlarımız; zaten kendimizi bildik bileli sızılı…
Ve biz, orta yaşları geride bırakmak üzere olan dört adam, 32 yıl sonra yine “Günlerin bugün getirdiği, baskı zulüm ve kandır” diye haykıracağız…
Sonra hüzünle dolacak gözlerimiz:
“Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez…”
Evet; üzüleceğiz bunu söylerken, baskının ve sömürünün 32 yıldır hem de katlanarak sürdüğünü yaşayarak gördüğümüz için, bu kez kendi söylediğimize kendimiz inanmayacağız çünkü…
***
Devrimden çoktan vazgeçti; 1970’in sonlarında bizimle birlikte meydanları dolduran milyonların önemli bir bölümü…
Tamam; kimi devrim yolunda öldü, cezaevine düştü, işkence gördü ama…
Kimi de takkeli liboş oldu bugün!
İşte bu yüzden çevremizdeki gençler, “Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından” diye umutla haykırırken, biz acı acı güleceğiz belki…
O anasını sattığımın güneşinin bir türlü doğmadığını ve daha sittin sene de bizim istediğimiz gibi doğmayacağını biliyor olacağız…
***
Bugün 1 Mayıs… İşçinin ve emekçinin bayramıydı; yakın bir tarihe kadar…
İktidar bunu, “emek ve dayanışma günü” yaptı…
İşçiler; “sınıf” olmaktansa, “ümmet” ve “cemaat” olmayı tercih ettikleri için, bu değişimi çok da umursamadılar.
***
1980’de nüfusumuz 42 milyondu…
Sigortalı işçi sayısı 5 milyon 721 bin…
Sendikalı işçi sayısı ise 3,5 milyon!
Yani; her 100 işçiden 61’i sendikalıydı!
***
Yıl 2011… İşçi haklarına indirilen “askeri darbe”nin üzerinden 31 yıl geçti…
Nüfusumuz 75 milyon artık…
Sigortalı işçi sayısı 10 milyona dayandı!
Sendikalı işçi sayısı ise… Sıkı durun:
Sadece 580 bin!
Yani her 100 işçiden sadece 5,8’i sendikalı artık…
Ve…
1980’de ortalama işçi ücretinin satın alma gücü, bugünkünün tam iki katıydı…
Sosyal haklardan, insanca yaşam koşullarından söz bile etmiyorum…
Bırakın sanayi tesislerini, bankalarda bile insanları artık 12 saat çalıştırıyor patronlar!
Hem de beş kuruş fazla mesai vermeden…
***
18 yaşındaydım 32 yıl önce, İzmir’deki 1 Mayıs’ta… Saçlarım, lacivert-siyahtı!
“Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır” diye haykırıyordum…
32 yıl sonra 50 yaşındaki ak saçlı bir adam olarak Taksim’de olabilecek miyim yeniden bilmiyorum…
Tek bildiğim; bu ülkede baskısız, zulümsüz ve kansız tek bir gün yaşamadığım!
“Gün gelir, gün gelir; zorbalar kalmaz gider / Devrimin şanlı yolunda, bir kağıt gibi erir gider” diyorduk 1 Mayıs Marşı’nın sonunda…
Yanıldık…
Zorbalar durdukları yerde duruyor; hem de daha palazlanmış olarak…
Kağıt gibi eriyip gidenleri çok merak ediyorsanız…
Yukarıda verdiğim rakamları bir kez daha okuyun!
***
Emeğin en üstün değer olduğuna inanan herkesin bayramı kutlu olsun!
*****
DİKKAT!
Kimse söz etmiyor ama… Bugünkü 1 Mayıs kutlamalarına İmralı’daki bölücü başının “ayaklanma” çağrısı kâbus gibi çöktü…
Böyle düşünüyorum; çünkü 1 Mayıs’a sadece iki gün kala sızdırılan, “Ben sizi tutmam. Gücünüz yetiyorsa hazırlığınızı yaparsınız, demokratik özerkliği kurar, hayata geçirirsiniz” sözlerini fena halde kışkırtıcı buluyorum.
Umarım; bugünkü bayram kutlamaları, geçen yıl olduğu gibi şenlik havasında geçer…
***
Sözüm; bayram için meydanları dolduracak milyonlara…
Sakın… Ama sakın tahriklere kapılmayın!
*****
GÜNÜN SORUSU
Soru bu kez kendime:
Acaba bir 32 yıl daha yaşasam, 2044’teki 1 Mayıs’ta baskının ve zulmün bitmesini kutlayabilir miyim?
Yorum Gönder