Olay şu:
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla geçen cuma, Bodrum’un Barış Meydanı’nda, Bodrum Kadın Dayanışma Platformu üyesi kadınlar davullarla zurnalarla eylem yapmak istemişler.
Ne var ki, Kızılcahisarlı Mustafa Paşa Camii İmamı Harun Ateş, buna izin vermemiş.
- Burada davullarla zurnalarla eylem yapamazsınız. Cemaatin dikkati dağılır demiş.
Göstericilerin resmi izinleri olduğunu söylemelerine imamın yanıtı kesin olmuş:
- Dinen caiz değil!
Neyin dinen caiz olup olmadığına ise tabii ki imam efendi karar verecek.
Ve bir kez o dinen caiz değil dedi mi, akan sular duracak.
Nitekim o da öyle söylüyor ve diyor ki:
- Kaymakam da, Başbakan da izin verse bu durum doğru değil.
Yani Bodrum Kızılhisarlı Mustafa Paşa Camii İmamı Harun Ateş gösterilere izin verilebilmesi için bunların dinen caz olması gerektiğini ileri sürüyor ve buna karar verecek olanın da kendisi olduğunu söylüyor ve ekliyor:
- Eğer gösteri dinen caiz değilse, kaymakam da başbakan da izin verse kıymeti yok.
Nitekim öyle de olmuş ve Harun Ateş’in dinen caiz görmediği gösteri, imamın uygun bulmadığı yerde devletten alınan izne rağmen yapılamamış, 100 kişilik kadın gösterici grubu Barış Meydanı’nda değil, imam efendinin caiz gördüğü Belediye Meydanı’nda yapmışlar eylemlerini.
Yirmi birinci yüzyılda, güya laik Türkiye Cumhuriyeti’nde bir kadın derneğinin barışçı gösterisinin yapılacağı yerin dinen caiz olup olmadığına bakılarak karar verilmesindeki garabet artık kimseyi yadırgatmıyor.
Bu durumda, artık Türkiye Cumhuriyeti önündeki laik sıfatının fuzuli olduğunu, gerçekte kullanılmaması gerektiğini söyleyenler haksız olmasalar gerek.
Durum böyle olup siyasi eylemlerin kararlarının da nesnel, demokratik kurallara değil de din kurallarına bağlı olmaları halinde de artık devletin ilçedeki resmi temsilcisi kaymakamdan çok, cami imamı yetkili oluyor.
Ee, imam efendi dururken neyin dinen caiz olduğuna kaymakam bey karar verecek değil ya.
Toplumsal yaşamın belirleyici normları dinsel kurallar olduğuna göre, devletin memurlarının yetkilerinin de dinsel organların kendilerine bıraktığı alanla sınırlı olması da, bu sınırların dinsel makamların keyfine uyarak değişmesi de kaçınılmaz.
Devletin yalnız memurları değil, ama aynı zamanda seçilmiş yöneticileri de, din kurallarına uymak zorunda olduklarından kimin, nerede, nasıl gösteri yapacağı konusunda kaymakam gibi Başbakan da söz sahibi olamaz. Yani olur da olmasına, imam efendi, “dinen caiz değildir” diyene kadar.
Nitekim, Harun Ateş bunu açık açık şöyle dile getiriyor:
- Başbakan da izin verse bu durum doğru değil.
Ve Harun Ateş’in dediği oluyor, gösteri onun sakınca görmediği alana kaydırılıyor.
Harun Ateş de kimi şaşkınların hâlâ şeriatçı niteliği olup olmadığını tartıştıkları rejimin niteliğini Osmanlı dönemini anımsatan bir tekerlemeyle şöyle dile getiriyor:
- Mağrur olma Başbakanım senden büyük imam efendi var.
Böyle bir durum, hiçbir başkancı sistemde bile görülmemiş, fiili yetkilere, şu anda dahi sahip Tayyip Bey’in ne kadar hoşuna gider?
Kongre karşısındaki çaresizliği dolayısıyla Obama’ya zavallı diyen Burhan Kuzu Hoca’nın gözünde bu ahvalde, Tayyip Bey ne duruma düşmüş olur dersiniz?
Yorum Gönder