YÖK’ün hazırladığı yeni YÖK yasa tasarısı A’dan Z’ye eleştiriliyor. İyi diyeni henüz görmedik. Çıkacağını da sanmıyoruz. Ama Cumhurbaşkanı Gül bile taslağın değerlendirilmesini istiyor. Bu yüzden de, hemen herkes kendilerini ilgilendiren bölümlerini tartışmaya açıyor.
En fazla tepki, dil barajına takılan yardımcı doçentlerden geliyor. Şikayetleri de var, önerileri de.
Neden karşılar?
“Eğitim dili ve sınav dili Türkçe olan ülkemizde çıkarılmakta olan yüksek öğretim yasa taslağında akademisyen olmaya gönül vermiş adaylar için yabancı dil baraj puanı getirilmesini hiç anlamlı bulmuyor, tamamen engel olarak düşünüyoruz.
ÖSYM’nin değişik dönemlerde yapmış olduğu ÜDS sınav sonuçlarına bakıldığında fen bilimlerinde sınav ortalamasının 52’yi geçmeyen bir sonuçla karşılaşılmaktadır. Bu sınav ortalamasının üzerinde bir not alan aday, 65 alamadı ise başarısız mıdır?
Başarının kamuoyunda ortak tanımı nedir?
Yönetmeliklere bakıldığında yabancı dil puanı farklı farklı (asistanlık müracaatı için 50, doktoraya müracaat için 55). Yabancı dil istemindeki amaç literatür takibi içinse bu farklılık neden?
Bir akademisyene yabancı dil özellikle de İngilizce oldukça gereklidir. Bunun ölçüsü ÜDS veya KPDS’den alınan bir puanla (50, 55, 60, 65, 70 vs) mı ölçülmeli?
Yapılan bilimsel yayınlar, bu işin yapılabildiğini göstermez mi?
ÜDS’den veya diğer dil sınavlarından 65 ve yukarısını alan bir kişi, 50 alan bir kişinin yapmış olduğu yayınları belki de yapamıyor veya tersi de mümkün.
Ayrıca 65 üzerinde bir not alan adayın da bu notu alamayan diğer adaylara göre bir üstünlüğü var mıdır?
Bilim mi, dil mi?
Yeni yasada özellikle akademik yükselmelerde bu işe gönül vermiş bir adayın yapmış olduğu bütün faaliyetlerin ölçüsü nispetinde katkı sağlayarak oluşturulan bir puanlama sistemine geçilmesinin uygun olacağını ve oluşturulan puanlama ile yükseltilme ve atamaların yapılmasının daha bilimsel ve adil olacağını düşünüyoruz.
Gerekli puana erişen aday, beklemeksizin doğrudan Doç. veya Prof. olabilmeli.
Bir üniversitenin kriterlerini sağlayamayan bir akademisyen başka bir üniversitenin kriterlerini fazlasıyla sağlayabilir. Lisansını, yüksek lisansını ve doktorasını başarıyla tamamlamış ve alanında uluslararası SCI da taranan çeşitli dergilerde yayınlar yapmış bir akademisyenin sınav dili Türkçe olan bir sınava yabancı dilden 65 dil puanı yok diye doçentlik müracaatı ve sınava alınmamasını hiç mi hiç anlamlı bulmuyorum ve tamamen engelleme olarak düşünüyorum.
Bir akademisyen 65’in altındaki bir dil puanı ile işini verimli bir şekilde yapabiliyorsa, 65’teki ısrar neden?
Gerçekten bunun üniversitelerimizdeki üretkenliği ve verimliliği artırdığı düşünülüyorsa 1,25’lik bir puan farkı çok azdır. Yapılan bütün faaliyetler dikkate alınmalıdır.
ÜDS’den 63, 75, KPDS’den 63 var. 1,25’lik puan mı bizim üniversitelerimizin bilimsel kalitelerini ve üretkenliğini artıracak? Lütfen biz, biz olalım ve bilimsel kalite ve üretkenlik isteyelim.”
Ne öneriyorlar?
- Yardımcı doçent oluncaya kadar, en az iki veya üç sefer yabancı dil sınavına girmiş ve başarılı olmuş akademisyenlerin, “olmadı bir daha” mantığıyla, tekrar tekrar sınava tabi tutulması, akademisyenlerin enerjilerini boşa tüketmekten, ruhsal durumunu bozmaktan öte başka pratik bir yarar getirmemiştir.
- Gelişen teknoloji artık yabancı dil sorununu çözmüş, internetten ulaşılan tüm diller arasında uygulanan çeviri programları yardımı ile artık isteyen herkes hangi dilde olursa olsun okumak istediği yayını kendi diline çevirerek okuyabilmektedir. Şu anda mevcut çeviri programları belki Türkçe için yetersiz olabilir. Ancak, Google ya da Alta-Vista gibi ücretsiz güvenilir sitelerde Türkçe çeviri programları geliştirilerek bu sorun çözülebilir. Bu çeviriciler aracılığı ile dünyadaki tüm dillerden birkaç saniye içinde çeviri yapmak, hangi dilde olursa olsun, okuyup anlamak olasıdır.
- Taslağın temel amaçlar içerisinde “Performans değerlendirmesi” yer aldığı ve birkaç yerde de Akademik Başarı Puanı’ndan bahsedildiği halde, bu puanlar dikkate alınmayıp, hala yabancı dil puanına bakılması çelişkili bir durumdur.
Dünyanın hiçbir yerinde, kendi öz dili dışındaki bir ülkenin dili, akademik yükseltmelerde ön şart haline getirilmemiştir. Bu ülkemiz adına onur kırıcı ve utanılacak bir durumdur. Mutlaka bu yasa tasarısında düzeltilmelidir.
Özetin özeti: Görünen o ki bu tartışma, daha çok su kaldırır...
Yorum Gönder