Devlet denen aygıt, tertemiz gencecik bir teğmeni hangi düşünce ile kirletmek ister?
Hayatını niçin karartmaya kalkar?
Ergenekon’dan
tutuklandığı zaman telefonuna adli emanette kendisinin Hizbut Tahrir’le
irtibatlı olduğunu gösteren bir rehber yüklenen Teğmen Mehmet Ali
Çelebi eğer aradığı adalete kavuşursa, bu soruların cevabını belki
öğreniriz.
Olayı Meclis’e taşımaya hazırlanan CHP Milletvekili
Süheyl Batum komplocuların ortaya çıkarılmasını isteyen Teğmen Çelebi
ile ilgili dosyanın savcı savcı gezdiğini belirtiyor.
Genç
teğmenin 3 yıl tutuklu kalmasına sebep olan komplo soruşturması
TÜBİTAK’ın binbir nazla verdiği rapora rağmen yedinci savcıda da sahip
bulamamış, sekizinci savcıyı bekleme noktasına gelmiştir.
Teğmen Çelebi, ümidini halâ kaybetmemiştir.
Ama böyle bir haksızlığı kimler, neden nasıl yapabilir ve nasıl korunabilirler; bunlara bir açıklama getirememektedir.
Aranan cevaplar Avrupa Yargıçlar Birliği toplantısından geldi.
Çürük raporu gibi
Sonuç
bildirgesinde hükümetin HSYK’ya yargıyı temsil eden kişileri değil
iktidarın görüşlerini ifade eden kişileri dahil ettiğinin görüldüğü
belirtilmiştir.
Sayılan günahlar Türk yargısına verilmiş bir “çürük raporu“ hükmündedir adetâ:
1. Kuvvetler ayrılığı tehlikededir;
2. Savcılar gizli soruşturmaları hükümet üyeleriyle paylaşmaktadır;
3. Adalet Bakanı gerekli gördüğü zaman savcılardan bilgi istemektedir;
4. Bazı soruşturmalara HSYK üyeleri müdahil olmaktadır.
BDP’li
vekillerin dokunulmazlıkları ile ilgili tartışmalar sırasında Başbakan
Erdoğan’ın “Biz yargıya neyin gerekli olduğunu söyledik. Yargı da
gereğini yapacaktır” sözleri, Avrupa Yargıçlar Birliği’nin resmi
kayıtlarına girmiş.
Birlik “bağımsız yargının rolü ve hukuk
devleti konusunda hükümet temsilcilerinin temel bir algı hatası
taşıdıklarını” tesbit ve “ihtar” etmektedir.
“Bağımsız yargı Anayasa ve hukuka dayanır, diğer erklerin (Başbakan) emir ve direktiflerine değil” demektedir.
Adaletsizlik dayanılmaz bir kötülüktür.
Farkedilmesi acaba işe yarar mı?
Reform mu, intikam mı?
AKP kurmayları “valilerin seçimle gelmesi” konusunda yürütülen bir çalışma olmadığını açıkladılar VATAN’a.
Peki Başbakan’a ilham nereden geldi ?
Sorumlusu eski vali Erol Çakır’mış.
Erol Çakır, Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemin üç ayı içinde hayatı Erdoğan’a zından etmiş.
Bunun faturasını şimdi sisteme çıkarmak, intikamını soykırım toptancılığı ile almak doğru mu
“Halkın Belediye Başkanı” ile “Devletin Valisi” tarafından oluşturulan denge değerli bir tecrübe ve güvencedir.
Reformcu görünmek uğruna hemen kurban edilmesin!
Yorum Gönder