Muharrem ayı vesilesi ile televizyon ekranlarını süsleyen bazı simalar, Kerbela vak’asını alabildiğince çarpıtarak, yanlış bilgiler vererek insanlarımızın zihnini bulandırmaktalar. Maalesef, vicdan ve insaf hudutlarını aşan birtakım ifadelere de tanıklık ediyoruz.
Sanırım yine ezber bozmak durumundayız...
Muaviye, Hz. Hasan’ı (Hz. Peygamber’in torunu) eşini Yezid’e alacağını ikna etmek sureti ile, eşi vasıtasıyla zehirletmişti. Hasan’ın zehirlenmesi ile birlikte, Muaviye; ölümünden evvel, halkın huzurunda oğlu Yezid (lanetullahi aleyh)’e biat almıştı. Muaviye’den sonra Yezid tahtına oturdu. Yezid iktidar koltuğuna oturunca, tüm kuvvetlerin biatini almak durumundaydı. Aksi taktirde meşrulaşması mümkün değildi.
Ebubekr’in ve Ömer’in oğulları (Abdurrahman, Abdullah ) Yezid’e, Hüseyin’in asla biat etmeyeceğinin haberini vermişlerdi. Hüseyin Medine’de ikamet etmekteydi.
Bir çokları, Hüseyin’in Kufe’ye kendi arzusuyla gittiğini söyler. Hatta “psikolojisi bozulmuş bazı kişiler” bunun siyasi hırstan kaynaklandığını söyler. Hüseyin’in Kufe yolculuğunun sebebi, Yezid’in Medine valisine gönderdiği mektuptur...
İslam sadece 72 kişiydi
Yezid, Medine Valisine; Hüseyin’in biatini almasını emreder. Aksi taktirde Medine’de kanının akıtılması için girişimlerde bulunulacaktır...
Bu duruma binaen, hicretin 60. Yılında, Şaban’ın 4. Gününde aile halkını yanına alarak Kufe yoluna düşer. Kufe yoluna düşmesinin temel nedeni, Kufe ehlinin “Hz.Hüseyin’e mektup yağdırıyor olmasından ileri gelir.” Evet, Kufe’liler, Hz.Hüseyin’e; “gel bizi kurtar, biz seninleyiz, kalabalığız” gibi çok fazla sayıda mektup göndermiştir. Bu durum Hz. Hüseyin’i harekete geçirmiştir.
Bu siyasi hırs değildir, Peygamberimizin yaptığı işin ta kendisidir. Yezid denilen mel’un, saltanat ve iktidarın peşindeyken, İmam Hüseyin, İslam’ın peşindedir.
Gerçi İmam Hüseyin, Kufe’lilerin vefasızlığından ve Emevilerin namussuzluğundan haberdar idi. Fakat, Yezid’e isyan edilmediğinde İslam’ın başına nelerin geleceği çok açıktı. İşte Allah elçisinin evladı, İmam böyle huruç etti! Bu nedenle sadece 72 kişiyle yürüdü şirkin üzerine!
Kerbela’da, bütün bir İslam, bütün bir küfürle savaştı. İslam sadece 72 kişiydi! Ve önderi İmam Hüseyin idi...
Hicretin 61. Yılı, Muharremin 10. Günü (Aşura), Peygamberin sadık ve yaşlı sahabesi Habip, Avsece oğlu Müslim, kardeşinin onbir yaşındaki oğlu Kasım, onyedi yaşındaki oğlu Ali Ekber ve diğer tüm yiğitleri gözünün önünde katledildi Hüseyin’in...
Vicdansız Yezid
Katliamdan önce komutan (Yezid’in komutanı), “ikindi namazı girmeden işi bitirin, namazı kaçırmayalım” diye talimat veriyordu...
İşte Allah’sızlığın, namussuzluğun sığındığı iş budur! Vicdansız Yezid’ler; ikindi namazı kaçmasın diye, katliamı hızlandırmışlardı. Ve Yezid, Bedir savaşının öcünü aldığını bu şekilde ilan etmişti...
İmam Hüseyin, zulme boyun eğmedi! Aşağılık Yezid’in ve şürekasının pisliklerine asla baş eğmedi! Tıpkı Allah elçisi gibi yiğit, arslan ve duruşuyla kılıçların ardına saklanmış ödleklere korku salan duruşundan asla taviz vermedi...
Kerbela’nın katilleri, “ikindi namazını kaçırmamak için katliamı hızlandıranlar!” tıpkı İmam Hüseyin gibi ölümsüzleştiler. Tüm çağlara hükmettiler ve insanlığı, sırtlarındaki cüppe ile aldatmaya devam ettiler...
Kerbela katliamından sonra Yezid; saltanatının 2. Yılında Medine halkını katliama uğrattı; askeri 3 gün boyunca halkın malını, kanını ve ırzını mübah bildi, üçüncü yılda Kabe’yi ateşe verdi; dördüncü yılda ölüp babasının yanına gitti...
Sarhoş Yezid, Ebu Kubeys adını verdiği maymununa, süslü elbiseler giydirir, yoksulları kırıp geçirir, kadınlarını cariye, mallarını da kendi malı yapmıştır.
Ve tıpkı babası gibi, Allah’a ve İslam’a kılıç çekmiştir...
Hüseyin’e ve tüm yoldaşlarına selam olsun...
Zamanın Hüseyin’lerine...
Yorum Gönder